Kuşkusuz, iç hukukta belirlenen hedef süreler, AİHS’in 6. maddesinde güvenceye bağlanan makul sürede yargılama hakkının uygulanması açısından birtakım tereddütlere yol açabilir. Örneğin bir hukuk davasının iç hukukta öngörülen hedef sürede bitirilmiş olması makul sürede yargılanma hakkı ihlalinin ileri sürülebilmesini kesin olarak ortadan kaldıracak mıdır? Diğer bir ifadeyle belirlenen hedef sürede yargılamanın bitirilmesi makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediği anlamına mı gelecektir? Zira bazı durumlarda bir yargılama hedef süre içinde bitirilmiş olabilir. Ancak, yargılama makamının dosyayı hareketsiz bırakması nedeniyle o dava gereksiz yere uzamış da olabilir. Ya da belirlenen hedef sürenin aşılması durumunda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilebilir mi? Öyle ki davanın karmaşıklığı gibi bir durumda yargılamanın belirlenen hedef sürede bitirilmesi imkânsız olabilir. Kanaatimizce iç hukukta belirlenen hedef süreler AİHM’in makul sürenin aşılıp aşılmadığını tespit ederken baktığı kriterleri bertaraf etmez. Bu sürelere uyulması veya uyulmaması otomatik olarak makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği veya etmediği sonucunu doğurmaz. Bununla birlikte bir yargılamanın belirlenen hedef süre içinde bitirilmesi makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediği yönünde güçlü bir karinenin oluşmasına katkı sağlayacağı açıktır.