Giriş

Bu çalışma, çocuğun velayetinin belirlenmesi ve velayet hakkı verilmeyen ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki (ziyaret/görüş hakkı) kurulmasının esaslarını, sunulan Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında analiz etmektedir. Analiz edilen kararlar, velayet ve kişisel ilişki düzenlemelerinde temel ve vazgeçilmez ilkenin “çocuğun üstün yararı” olduğunu tutarlı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu ilke, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin en iyi şekilde sağlanmasını hedefler ve ebeveynlerin yararları ile çatıştığında çocuğun yararına öncelik tanınmasını gerektirir.

Temel İlke “Çocuğun Üstün Yararı”dır: Tüm kararlarda velayet ve kişisel ilişki düzenlemelerinin merkezinde çocuğun menfaati yer almaktadır. Ebeveynlerin kusur durumu, sosyal ve ekonomik konumları gibi faktörler, ancak çocuğun üstün yararını etkilediği ölçüde dikkate alınır (Yargıtay 2. HD, 2016/16043; 2023/8381).

Velayet Kararında Çok Yönlü Değerlendirme Esastır: Mahkemeler karar verirken; idrak çağındaki çocuğun görüşü, yaşı (özellikle anne bakım ve şefkatine muhtaç olup olmadığı), kardeşlerin birbirinden ayrılmaması, ebeveynlerin yaşam koşulları, velayet görevini fiilen yerine getirme durumları ve uzman (psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı) raporları gibi birçok faktörü bütüncül olarak değerlendirmektedir.

Kişisel İlişki (Ziyaret Hakkı) Bir Yükümlülük ve Haktır: Mahkemenin, velayeti bir ebeveyne verirken diğer ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki kurması yasal bir zorunluluktur. Bu düzenlemenin yapılmaması bozma sebebidir (Yargıtay 2. HD, 2007/10304; 2010/16249).

Kişisel İlişki Anlamlı ve Uygulanabilir Olmalıdır: Kurulan kişisel ilişki, velayeti olmayan ebeveynin ebeveynlik duygularını tatmin etmeye elverişli, yeterli süreyi kapsayan (yatılı kalma dahil) ve infazda güçlük yaratmayacak şekilde olmalıdır. Refakatçi veya üçüncü bir kişinin gözetimi gibi kısıtlamalar, ancak zorunlu hallerde ve çocuğun üstün yararı gerektirdiğinde uygulanabilir (Yargıtay 2. HD, 2017/6964; 2014/12649).

Kararlar Değişen Koşullara Göre Yeniden Düzenlenebilir: Velayet ve kişisel ilişkiye dair kararlar kesin hüküm teşkil etmez. Çocuğun yaşı, eğitimi, sağlık durumu veya ebeveynlerin koşullarındaki önemli değişiklikler, bu kararların yeniden düzenlenmesi için dava açılmasına olanak tanır (Yargıtay 2. HD, 2016/14596).

A. Velayetin Belirlenmesindeki Kriterler

Yargı kararları, velayet düzenlemesinin salt ebeveynler arası bir çekişme olmadığını, asıl olanın çocuğun geleceği olduğunu vurgulamaktadır. Bu kapsamda mahkemelerin dikkate aldığı temel kriterler şunlardır:

Çocuğun Üstün Yararı İlkesi: Bu ilke, soyut bir kavramdan öte, somut olgularla desteklenmelidir. Yargıtay, bu ilkeyi şu şekilde tanımlamaktadır: “Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacı gözetilir. Ana ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur.” (Yargıtay 2. HD, 2015/23134).

Çocuğun Görüşünün Alınması: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne de atıf yapılan kararlarda, idrak çağına gelmiş çocuğun kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda görüşünün alınması ve bu görüşe önem verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Mahkeme, çocuğun beyanına bağlı olmasa da, bu beyanın aksine karar verecekse bunu gerekçelendirmelidir (Yargıtay 2. HD, 2013/2558; 2015/22526).

Kardeşlerin Ayrılmaması: Yargı içtihatlarında, kardeşlerin birlikteliğinin ruhsal gelişimleri üzerindeki olumlu etkisi nedeniyle, üstün yararları aksini gerektirmedikçe kardeşlerin velayetinin aynı ebeveyne verilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 2. HD, 2013/9516). Kardeşlerin birbirini görmesini engelleyecek nitelikteki kişisel ilişki düzenlemeleri de hukuka aykırı bulunmaktadır (Yargıtay 2. HD, 2013/11409).

Fiili Durum ve Uzman Raporları: Mahkemeler, çocuğun dava süresince kiminle kaldığı, mevcut düzeninden memnun olup olmadığı gibi fiili durumları ve ebeveynlerin barınma, sosyal ve psikolojik durumlarını değerlendiren uzman raporlarını kararlarında önemli bir delil olarak kullanmaktadır (Yargıtay 2. HD, 2016/10419; 2014/12939).

B. Kişisel İlişki (Ziyaret Hakkı) Hakkının Düzenlenmesi

Kişisel ilişki, sadece velayet sahibi olmayan ebeveynin bir hakkı değil, aynı zamanda çocuğun diğer ebeveyniyle bağını sürdürmesi için gerekli olan ve çocuğun üstün yararına hizmet eden bir kurumdur.

Amacı ve Kapsamı: Kişisel ilişkinin amacı, Yargıtay tarafından “çocuğun fikri ve bedeni gelişiminin sağlanması yanında, annelik ve babalık duygularının da tatminini sağlamaktır.” (Yargıtay 2. HD, 2014/12649) şeklinde ifade edilmiştir. Bu amaca hizmet etmeyen, çok kısa süreli veya kısıtlı düzenlemeler bozma nedeni sayılmaktadır. Kararlarda, özellikle çocuğun yaşının uygun olması halinde yatılı kalmayı da içeren, babalık/annelik duygularını tatmine elverişli ve yeterli süreli bir ilişki kurulması gerektiği vurgulanmaktadır (Yargıtay 2. HD, 2016/9556; 2023/6891).

Refakatsiz ve Doğrudan İlişki Esası: Kişisel ilişkinin, velayet sahibi ebeveynin veya bir başkasının refakati ya da gözetimi altında kurulması istisnai bir durumdur. Yargıtay, bu tür bir düzenlemenin “çocuk ile velayet kendisinde olmayan baba arasındaki bağların güçlendirilmesi amacına aykırı düşeceğini” belirterek, “anne veya annenin belirleyeceği refakatçi eşliğinde” kurulan bir kişisel ilişki hükmünü bozmuş ve bu ifadeyi karardan çıkarmıştır (Yargıtay 2. HD, 2017/6964).

Belirli ve İnfaz Edilebilir Olma Zorunluluğu: Mahkeme kararlarının infazda şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve net olması gerekir. Kişisel ilişkinin hangi gün ve saatlerde başlayıp biteceğinin hükümde açıkça gösterilmesi zorunludur. Yargıtay, “Velayeti anneye bırakılan çocukla davalı arasındaki kişisel ilişkinin hangi günlerde ve ne kadar süreyle tesis edildiğinin karar yerinde gösterilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” diyerek bu ilkenin önemini vurgulamıştır (Yargıtay 2. HD, 2007/10304). Kararlarda genellikle hafta sonları, dini ve milli bayramlar, sömestr ve yaz tatilleri için detaylı ve somut takvimler belirlenmektedir (Yargıtay 2. HD, 2023/10193; 2017/4354).

Geleceğe Yönelik Kademeli Düzenleme Yapılamaması: Mahkemeler, mevcut koşullara göre bir karar vermelidir. Gelecekte değişebilecek koşullar varsayılarak şimdiden kademeli (örneğin çocuğun yaşı ilerledikçe artacak şekilde) bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılması hukuka uygun bulunmamıştır. Yargıtay, “gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden müşterek çocuk ile davalı baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. HD, 2016/14596).

Sonuç

İncelenen yargı kararları, velayet ve kişisel ilişki konularında Türk hukukunun benimsediği yaklaşımın “çocuk merkezli” olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Mahkemeler, ebeveynlerin taleplerinden ve aralarındaki çekişmeden ziyade, çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimini en üst düzeyde güvence altına alacak çözümleri bulmakla yükümlüdür. Bu süreçte, çocuğun yaşına uygun olarak görüşünün alınması, kardeşleriyle bağının korunması ve uzman görüşlerinden faydalanılması, adil ve çocuğun yararına bir karar verilmesinin temel taşlarını oluşturmaktadır. Kişisel ilişki hakkı ise, velayeti alamayan ebeveyn için bir teselli ödülü değil, çocuğun her iki ebeveyniyle de sağlıklı ve düzenli bir ilişki kurma hakkının bir parçası olarak görülmekte ve bu hakkın anlamlı, yeterli ve uygulanabilir bir şekilde tesis edilmesi gerektiği istikrarlı bir şekilde vurgulanmaktadır. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Bir Aile Hukuku Avukatının Desteği Gereklidir?

Velayet ve kişisel ilişki davaları, yalnızca hukuki bilgiyle değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal unsurların hassas değerlendirmesiyle yürütülmesi gereken karmaşık süreçlerdir. Çocuğun üstün yararının doğru şekilde ortaya konulması, delillerin eksiksiz sunulması ve mahkemede etkili savunma yapılabilmesi için bu alanda uzman bir aile hukuku avukatı ile çalışmak büyük önem taşır.

Özellikle İstanbul, Tuzla, Pendik, Kartal, Gebze, Tepeören, İçmeler, Aydınlı, Bayramoğlu ve Şifa Mahallesi gibi bölgelerde görülen velayet ve kişisel ilişki davalarında; yerel mahkeme uygulamalarını ve içtihatları bilen deneyimli bir velayet avukatı sürecin doğru yönetilmesini sağlar. Profesyonel bir Tuzla avukatı veya Gebze aile hukuku avukatı, hem çocuğun üstün yararını gözeten hem de tarafların haklarını koruyan bir yol haritası oluşturur.

Doğru hukuki strateji, çocuğun geleceği üzerinde doğrudan etkili olacağından, bu alanda tecrübeli bir aile hukuku avukatından destek almak hem ebeveynler hem de çocuk açısından en sağlıklı yaklaşım olacaktır.