
Giriş
Bu çalışma, avukatların hukuki araştırma süreçlerini desteklemek amacıyla, idari gözetim kararlarına karşı itiraz hakkının varlığı, kullanım usulü, başvuru yapılacak adli merci, itiraz süreleri ve sürecin işleyişi konularında sunulan yargı kararı analizlerinden derlenmiştir. Çalışma, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde şekillenen mevcut hukuki durumu, farklı mahkeme kararlarındaki perspektifleri ve önemli usuli detayları bir araya getirerek kapsamlı bir inceleme sunmayı amaçlamaktadır.
1. İdari Gözetime İtiraz Hakkının Varlığı ve Hukuki Dayanağı
Yargı kararları, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte idari gözetime karşı itiraz hakkının yasal bir zemine oturtulduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Birçok kararda tekrarlandığı üzere, kanunun ilgili maddesi bu hakkı şu şekilde güvence altına almaktadır: “İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine başvurabilir.” Bu hak, idari bir kararla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakan gözetim işleminin, hızlı bir şekilde yargısal denetime tabi tutulmasını sağlamaktadır.
Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin 17/2/2016 ve 9/6/2016 tarihli kararları gibi eski tarihli başvuruları inceleyen kararlar, önemli bir tarihsel perspektif sunmaktadır. Bu kararlarda, 6458 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin yürürlükte olmadığı dönemlerde, idari gözetime karşı “teoride ve pratikte çözüm üretme kabiliyetini haiz ve makul bir başarı şansı sunan etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun bulunmadığı” tespit edilmiştir. Bu durum, o dönemde Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir.
2. Başvuru Mercii ve Süre
İncelenen kararlarda en net ve tutarlı şekilde vurgulanan husus, görevli mahkemenin Sulh Ceza Hâkimliği olduğudur. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında bu yetkinin münhasır niteliğine dikkat çekmiştir: “…kanun koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığını…” Bu kesin ayrım, uygulamada yaşanabilecek yetki karmaşasını önlemekte ve başvurulacak tek adli merciin Sulh Ceza Hâkimlikleri olduğunu netleştirmektedir.
Başvuru süresine ilişkin olarak ise, kararlarda genel bir belirsizlik hâkimdir. İncelenen metinlerin neredeyse tamamı, idari gözetim kararına karşı ilk itirazın ne kadar süre içinde yapılması gerektiğine dair spesifik bir bilgi içermemektedir. Ancak 17.12.2024 tarihli AYM ve 16.11.2020 tarihli Danıştay kararlarında, idari gözetim altındaki kişiye veya vekiline “kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirme” yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir. Bu durum, sürenin var olduğunu ancak tebliğ sırasında kişiye özel olarak bildirildiğini düşündürmektedir.
3. İtiraz Sürecinin İşleyişi ve Sonuçları
İtiraz süreci, kararlarda detaylı bir şekilde açıklanmıştır:
Başvurunun Yapılması: İtiraz dilekçesi doğrudan yetkili Sulh Ceza Hâkimliğine verilebileceği gibi, idareye de sunulabilir. İdareye verilmesi halinde, idare dilekçeyi derhal hâkimliğe ulaştırmakla yükümlüdür.
İnceleme ve Karar: Sulh Ceza Hâkimi, başvuruyu beş gün gibi kısa bir süre içinde sonuçlandırmak zorundadır. Bu hızlı yargılama usulü, kişi hürriyetine yönelik müdahalenin uzun sürmesini engellemeyi amaçlar. Hâkimin verdiği karar kesindir.
Yeniden İtiraz Hakkı: Kararın kesin olması, itiraz hakkının tek seferlik olduğu anlamına gelmemektedir. Birçok kararda vurgulandığı üzere, koşulların değişmesi halinde yeniden başvuru yolu açıktır:“İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden sulh ceza hâkimine başvurabilir.”
İtiraz Sonrası Hukuki Yollar: Sulh Ceza Hâkimliğinin kararına göre izlenecek yol farklılaşmaktadır:
İtirazın Reddi: İtirazın reddedilmesi halinde, bu karar kesin olduğundan, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilir.
İtirazın Kabulü: Hâkimliğin itirazı kabul ederek idari gözetimin hukuka aykırı olduğuna karar vermesi durumunda kişi derhal serbest bırakılır. Bu aşamadan sonra, hukuka aykırı tutulma nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini için idari yargıda tam yargı davası açılması gerekmektedir. Bu yol tüketilmeden tazminat talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
Sonuç
Yargı kararları ışığında, Türkiye’de idari gözetim kararlarına karşı etkin, hızlı ve erişilebilir bir itiraz mekanizması bulunduğu görülmektedir. 6458 sayılı Kanun ile tesis edilen bu sistemin merkezinde, münhasır yetkili olan Sulh Ceza Hâkimlikleri yer almaktadır. Beş gün içinde karar verme zorunluluğu, kişi hürriyetine yönelik müdahalelerin süratle denetlenmesini sağlayan önemli bir güvencedir. İtirazın reddi halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, kabulü halinde ise idari yargıda tam yargı davası açma imkânı, hak arama yollarının devamlılığını temin etmektedir. Avukatların, müvekkillerinin haklarını korumak adına bu itiraz yolunu, Anayasa Mahkemesi tarafından da vurgulandığı üzere, tüketilmesi zorunlu birincil bir hukuki çare olarak görmeleri ve süreci bu doğrultuda titizlikle yürütmeleri esastır. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?
İdari gözetim kararına itiraz süreci, hem kişi hürriyeti hem de temel hakların korunması açısından son derece hassas ve teknik bir hukuki prosedürdür. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde yürütülen bu süreçte, başvurunun doğru merciye ve süresi içinde yapılması, dilekçede yer alacak hukuki dayanakların eksiksiz şekilde sunulması büyük önem taşır. Küçük bir usul hatası dahi, başvurunun reddine veya özgürlük hakkının ihlaline yol açabilmektedir.
Bu nedenle, idari gözetim kararına itiraz sürecinin uzman bir avukat tarafından yürütülmesi, kişinin hak kaybına uğramaması açısından hayati önem taşır. Özellikle İstanbul, Tuzla, Gebze, Pendik, Tepeören, Aydınlı, Orhanlı, Mercan Mahallesi, Şifa Mahallesi ve Bayramoğlu gibi bölgelerde yaşayan yabancılar için, yerel uygulamaları ve mahkeme işleyişini bilen deneyimli bir avukat, süreci çok daha hızlı ve etkili biçimde yönetebilir.
Uzman bir avukat, idari gözetim kararına karşı yapılacak itirazın Sulh Ceza Hâkimliğine nasıl sunulacağını, dilekçede hangi hukuki argümanların yer alması gerektiğini, hangi belgelerin sunulmasının zorunlu olduğunu ve karar sonrasında hangi hukuki yolların izlenebileceğini bilir. Ayrıca, itirazın reddedilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusu ya da tam yargı davası gibi sonraki aşamalarda da müvekkilini profesyonel biçimde temsil eder.
Tuzla, Gebze, Pendik, Tepeören, Aydınlı, Orhanlı, Mercan Mahallesi, Şifa Mahallesi ve Bayramoğlu çevresinde faaliyet gösteren hukuk bürolarından alınacak avukatlık desteği, yabancıların Türkiye’de hak arama özgürlüğünü etkin biçimde kullanmalarını sağlar. Bu nedenle, idari gözetim kararlarına karşı yapılacak her başvuruda, süreci eksiksiz yürütmek için bir uzman avukattan hukuki destek alınması tavsiye edilir.



