GİRİŞ

Bu rapor, vesayet altındaki kişinin malvarlığının yönetimine ilişkin usul ve esasları, sunulan yargı kararları ışığında analiz etmektedir. Özellikle vasinin taşınmaz alım satımı için izin gerekli midir sorusu çok sorulmaktadır. Türk Medeni Kanunu (TMK) çerçevesinde şekillenen bu yönetim süreci, vasi veya kayyım olarak adlandırılan yasal temsilciler tarafından yürütülmekte ve vesayet dairelerinin (Sulh Hukuk Mahkemesi ve Asliye Hukuk Mahkemesi) sıkı denetimine tabi tutulmaktadır. Çalışma, malvarlığı yönetiminin temel ilkelerini, yasal temsilcilerin görev ve sorumluluklarını, yetki sınırlarını ve denetim mekanizmalarını incelemektedir.

1. Vasi ve Kayyımın Rolü ve Sorumlulukları

Yargı kararları, malvarlığı yönetiminde vasi ve kayyım arasında işlevsel bir ayrım yapmaktadır.

Vasi: Vasi, daha geniş bir yetki ve sorumluluk alanına sahiptir. AYM kararında belirtildiği gibi, vasi, vesayet altındaki kişinin kişiliği ve mal varlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak” ve “hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişidir (AYM-2022/105). Bu kapsamda vasinin görevleri arasında malvarlığının defterini tutmak, paraları güvenli yatırımlara dönüştürmek ve düzenli olarak vesayet makamına hesap vermek bulunmaktadır (Yargıtay 2. HD-2009/13839).

Kayyım: Kayyım ise daha sınırlı ve belirli bir görev için atanır. Danıştay kararlarında vurgulandığı üzere, “Kayyım bir malvarlığının yönetimi ve gözetimi ile görevlendirilmiş ise, yalnız o malvarlığının yönetim ve korunması için gerekli olan işleri yapabilir” (Danıştay 13. Daire-2023/391, TMK m. 460). Özellikle bir tüzel kişinin organsız kalması, bir kişinin malvarlığını yönetme gücünden yoksun olması veya uzun süredir haber alınamaması gibi durumlarda “yönetim kayyımı” atanır (Yargıtay 7. HD-2022/3120).

Her iki yasal temsilcinin de ortak sorumluluğu, görevi kusurlu davranışlarıyla yerine getirmeleri halinde doğacak zararlardan sorumlu olmalarıdır (Danıştay 13. Daire-2022/608).

2. Malvarlığı Yönetiminde Yetki Sınırları ve Vesayet Makamının İzni

Yasal temsilcilerin yetkileri sınırsız değildir ve işlemler niteliklerine göre farklı rejimlere tabidir:

İzin Gerektirmeyen Olağan Yönetim İşleri: Danıştay kararlarında bu işler, “alacakların tahsil edilmesi, borçların ödenmesi, vergi beyanlarında bulunulması, bozulacak malların satılması, mevcudun korunması için önlem alınması” olarak örneklendirilmiştir (Danıştay 13. Daire-2022/608). Bu tür rutin işlemler için vesayet makamının iznine gerek yoktur.

Vesayet Makamının İznini Gerektiren İşlemler: Malvarlığında önemli değişiklikler yaratabilecek işlemler için vesayet makamının izni şarttır. Yargı kararlarında bu işlemlere sıkça atıf yapılmıştır:

Taşınmazlarla İlgili Tasarruflar: Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması vesayet makamının iznine bağlıdır” (Yargıtay 14. HD-2010/12624, TMK m. 462). İzin alınmadan yapılan işlemler “yolsuz tescil” olarak kabul edilir (Yargıtay 1. HD-2014/3091).

Dava Açma: Vasinin kısıtlı adına dava açabilmesi de izne tabidir (Yargıtay HGK-2020/465, TMK m. 462/8).

Diğer Önemli İşlemler: Ödünç verme ve alma, mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması, uzun süreli kira sözleşmeleri yapılması ve olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri de vesayet makamının iznini gerektirir (AYM-2022/105; Uyuşmazlık-Hukuk Bölümü-2016/572).

Kesinlikle Yasak Olan İşlemler: Vesayet altındaki kişi adına kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlarda bulunmak gibi işlemler, “vasinin onayı olsa da yapılamayan mutlak yasak kapsamındaki işlemlerdir” (AYM-2022/105).

3. Denetim Mekanizması ve Özel Durumlar

Vesayet sistemi, çok katmanlı bir denetim mekanizmasına sahiptir.

Vesayet Daireleri: Kamu vesayeti, “vesayet makamı (Sulh Hukuk Mahkemesi) ve denetim makamından (Asliye Hukuk Mahkemesi) oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür” (Bursa 1. ATM-2024/68). Vasi ve kayyım, düzenli olarak (genellikle yılda bir kez) vesayet makamına hesap ve faaliyet raporu sunmakla yükümlüdür (AYM-25/12/2018; Uyuşmazlık-Hukuk Bölümü-2016/572). Vesayet altındaki kişi veya ilgililer, yasal temsilcinin işlemlerine karşı vesayet makamına şikâyette bulunabilirler.

Velayet Altındaki Kısıtlı Ergin Çocuklar: Yargıtay kararlarına göre, kısıtlanan ergin çocuklar vasi atanmasına gerek görülmedikçe anne ve babanın velayeti altında kalabilirler. Bu durumda, malvarlığının yönetimi vesayet hükümlerine göre değil, “velayet hükümleri” uyarınca yapılır ve görevli mahkeme Aile Mahkemesidir (Yargıtay 20. HD-2016/4631).

SONUÇ

Yargı kararları bütüncül olarak değerlendirildiğinde, vesayet altındaki kişinin malvarlığının yönetiminin keyfiliğe yer bırakmayan, kanunla sıkı bir şekilde düzenlenmiş ve sürekli yargısal denetime tabi bir süreç olduğu görülmektedir. Yönetimin temelinde, vasi veya kayyımın “iyi bir yönetici gibi özen gösterme” yükümlülüğü yatmaktadır. Olağan ve olağanüstü işlemler arasındaki ayrım, yasal temsilcinin hareket alanını belirlerken; özellikle taşınmazlar gibi önemli malvarlığı unsurları üzerindeki tasarruflar için vesayet makamının izni mutlak bir geçerlilik şartı olarak öne çıkmaktadır. Bu çok katmanlı koruma ve denetim mekanizmasının nihai amacı, fiil ehliyeti kısıtlanmış olan kişinin malvarlığına ilişkin menfaatlerini en üst düzeyde korumaktır. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

Vesayet altındaki kişinin malvarlığına ilişkin işlemler, görünüşte idari nitelikte olsa da hem Türk Medeni Kanunu hem de yargı içtihatları uyarınca yüksek düzeyde hukuki teknik bilgi ve yargısal denetim gerektiren karmaşık süreçlerdir. Özellikle taşınmaz alım satımı, dava açılması, miras paylaştırması, uzun süreli kira sözleşmeleri veya banka hesaplarının yönetimi gibi işlemler, vesayet makamının iznine tabi olduğundan, bu sürecin hatasız yürütülmesi büyük önem taşır.

Uygulamada, izinsiz yapılan işlemler “yolsuz tescil” sayılmakta ve hem vasi hem de kısıtlı açısından ciddi hak kayıplarına yol açabilmektedir. Ayrıca, vasi veya kayyımın görevini ihmal etmesi ya da yetkisini aşması halinde doğacak zararlardan kişisel sorumluluğu da bulunmaktadır. Bu nedenle, gerek vasi atanması aşamasında gerekse malvarlığı yönetimiyle ilgili işlemlerde —örneğin taşınmaz satışı, dava açılması, miras işlemleri veya vesayetin sona erdirilmesi gibi durumlarda— uzman bir avukat desteği hayati öneme sahiptir.

İstanbul ve çevresinde, özellikle Tuzla, Kartal, Pendik, Tepeören, Bayramoğlu ve Gebze gibi bölgelerde yaşayan kişilerin vesayet işlemleri genellikle bu bölgelerdeki Sulh Hukuk Mahkemeleri tarafından yürütülmektedir. Bu nedenle, ilgili bölge mahkemelerinin uygulamalarını bilen deneyimli bir Tuzla avukatı veya İstanbul vesayet hukuku avukatı, süreci hem daha hızlı hem de hatasız biçimde yönetebilir.

Yanlış başvuru, eksik izin talebi veya hatalı dilekçe düzenlenmesi durumunda süreç uzayabilir, hatta yapılan işlem tamamen geçersiz hale gelebilir. Bu nedenle, vesayet altındaki kişinin haklarının korunabilmesi ve malvarlığının güvenli biçimde yönetilebilmesi için, sürecin başından itibaren vesayet ve aile hukuku alanında uzman bir avukatla çalışmak, yalnızca bir tercih değil, hukuki bir zorunluluktur.