Giriş

Bu yazı, “Gemi adamı olarak çalışıyorum, maaşım ödenmedi ne yapabilirim?” sorusuna yanıt vermek amacıyla hazırlanmıştır. Gemi adamlarının ücret alacakları, çalıştıkları geminin bayrağı, tonajı, iş sözleşmesinin niteliği ve işverenin hukuki statüsü gibi birçok değişkene bağlı olarak farklı hukuki rejimlere tabi olabilmektedir. Bu çalışma, sunulan çeşitli Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi kararlarını analiz ederek, gemi adamlarının bu karmaşık hukuki süreçte hangi adımları atması gerektiğini, hangi haklara sahip olduğunu ve dikkat etmesi gereken kritik noktaları bütüncül bir bakış açısıyla ortaya koymaktadır. Çalışma, bir gemi adamının hak arama sürecinde karşılaşabileceği temel sorunları ve çözüm yollarını aydınlatmayı hedeflemektedir.

1. Uygulanacak Hukuk ve Görevli Mahkemenin Belirlenmesi

Gemi adamının ücret alacağı davasında ilk ve en kritik ayrım, çalıştığı geminin statüsüne göre belirlenir. Bu statü, davanın hangi kanuna göre ve hangi mahkemede görüleceğini belirler.

Türk Bayraklı ve 100+ Grostonilatoluk Gemiler: 

Bu gemilerde çalışanlar, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na (DİK) tabidir. Yargıtay’ın da belirttiği gibi, “854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 1. maddesine göre bu kanun denizlerde, göllerde ve akarsularda Türk Bayrağını taşıyan ve yüz ve daha yukarı grostonalitonluk gemilerde bir hizmet akti ile çalışan gemiadamları ve bunların işverenleri hakkında uygulanır.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2011/17974 E.). Bu durumda, DİK’in 46. maddesi uyarınca görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, sözleşmede aksi belirtilmedikçe “geminin bağlama limanında iş davalarını bakmaya yetkili mahkemedir.” (BAM İstanbul 32. Hukuk Dairesi, 2017/597 E.).

Yabancı Bayraklı veya 100 Grostonilatonun Altındaki Gemiler:

 Bu gemilerde çalışanlar DİK kapsamı dışındadır. Bu durumda uyuşmazlık, genel hüküm olan Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) hizmet sözleşmesine ilişkin maddelerine göre çözülür. Geçmişte bu davalar Asliye Hukuk veya Ticaret Mahkemelerinde görülmekteyken, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte hizmet sözleşmesinden doğan tüm uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu yönünde bir eğilim oluşmuştur. Nitekim bir Bölge Adliye Mahkemesi kararı, “taraflar arasındaki uyuşmazlık 6098 sayılı TBK’nın ikinci kısmının altıncı bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmesine ilişkin 393 ve devamı maddelerinden kaynaklanmakla, mahkemece görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğuna ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır” diyerek bu durumu teyit etmiştir (BAM İstanbul 18. Hukuk Dairesi, 2022/2039 E.).

2. Gemi Adamının Davayı Kime Açacağı: Husumet Sorunu

Alacak davasının doğru kişiye/şirkete yöneltilmesi, davanın esasına girilebilmesi için bir dava şartıdır.

Donatan ve Gemi İşletme Müteahhidi: Ücret alacağından öncelikli olarak işveren sıfatını taşıyanlar sorumludur. Bu, geminin maliki olan donatan olabileceği gibi, gemiyi kendi adına ve hesabına işleten gemi işletme müteahhidi de olabilir. Yargıtay, “gemi işletme müteahhidine aittir” diyerek, gemiyi kendi emir ve idaresi altında bulunduran işletenin sorumlu olduğunu vurgulamıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2012/361 E.). Mahkemeler, davanın doğru hasma yöneltilmesi için davacının çalışmış olduğu geminin gerçek sahibi ile beraber varsa işleteni de araştırılarak davalıların sorumluluğunun tespiti” gerektiğini belirtmektedir (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2013/6772 E.).

Acente ve Tasfiye Halindeki Şirket: Yabancı bir donatanın Türkiye’de şubesi yoksa, onun adına işlem yapan acentesine de dava yöneltilebilir. Yargıtay, gemi adamı kontratının kurulmasına aracılık eden acentenin pasif husumet ehliyeti olabileceğini kabul etmiştir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2017/9430 E.). Eğer işveren şirket tasfiye edilmişse, alacak davası açabilmek için öncelikle şirketin “tüzelkişiliğinin yeniden ihyası” için dava açılması gerekebilir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2016/22828 E.).

3. Hak Arama Yolları ve Güçlü Hukuki Araçlar

Gemi adamının alacağını tahsil etmek için kullanabileceği birden fazla hukuki yol bulunmaktadır.

İcra Takibi ve İtirazın İptali Davası: En yaygın yöntem, ödenmeyen maaş için icra müdürlüğü aracılığıyla ilamsız icra takibi başlatmaktır. İşverenin bu takibe itiraz etmesi durumunda, takibin devamını sağlamak için görevli mahkemede (genellikle İş Mahkemesi) itirazın iptali davası açılır.

Deniz Alacağı, Kanuni Rehin Hakkı ve İhtiyati Haciz: Gemi adamının ücret alacağı, TTK uyarınca imtiyazlı bir alacak olan “deniz alacağı” niteliğindedir. Bir Bölge Adliye Mahkemesi kararında bu durum, “gemi adamlarına, gemide çalışmaları dolayısıyla ödenecek ücretlerle, onlara ödenmesi gereken diğer tutarlara ilişkin istemler, deniz alacağı hakkı verir” şeklinde açıkça ifade edilmiştir (BAM İstanbul 43. Hukuk Dairesi, 2020/1498 E.). Bu hak, gemi adamına gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tanır. Bu sayede, alacağın teminat altına alınması için geminin seferden men edilmesini sağlayan ihtiyati haciz kararı talep edilebilir.

Haklı Nedenle Fesih ve Kıdem Tazminatı: Ücretin zamanında ve tam olarak ödenmemesi, DİK m. 14/II-a uyarınca gemi adamına iş sözleşmesini derhal ve haklı nedenle feshetme imkânı tanır. Yargıtay’ın vurguladığı gibi, bu fesih “karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı” olup, bu hakkı kullanan gemi adamı kıdem tazminatına da hak kazanır (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2013/2307 E.).

4. İspat Yükümlülüğü ve Deliller

Dava sürecinde ispat, sonuca doğrudan etki eden en önemli unsurdur.

Ücretin Miktarının ve Çalışmanın İspatı: Yazılı bir sözleşme varsa, ücretin ispatı kolaylaşır. Sözleşme yoksa veya ücret miktarı belirsizse, mahkeme “denizcilik teamüllerine, örf ve adete göre emsal ücret saptanmalıdır” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2010/51107 E.). Gemi adamı, çalıştığını ve alacağını gemi adamı cüzdanı, tanık, banka dekontları gibi delillerle ispatlamalıdır.

Ödemenin İspatı: Ücretin ödendiğini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Yargıtay’a göre, “para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir” (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2012/11492 E.). İşveren, ödemeyi banka dekontu, imzalı ücret bordrosu gibi yazılı belgelerle kanıtlamalıdır.

Sonuç

Maaşı ödenmeyen bir gemi adamının hak arama süreci, çok sayıda hukuki ve teknik detayı barındıran karmaşık bir yoldur. İncelenen mahkeme kararları, bu süreçte atılacak adımların ne kadar dikkatli planlanması gerektiğini açıkça göstermektedir.

İncelenen mahkeme kararları ışığında, maaşı ödenmeyen bir gemi adamının hak arama sürecinde takip etmesi gereken temel adımlar ve dikkat etmesi gereken hususlar şu şekilde özetlenebilir:

Hukuki Statünün Tespiti: İlk ve en önemli adım, geminin bayrağı (Türk/yabancı) ve tonajının (100 grostonilato altı/üstü) belirlenmesidir. Bu tespit, uygulanacak kanunu (Deniz İş Kanunu, Borçlar Kanunu, İş Kanunu) ve dolayısıyla görevli mahkemeyi (İş Mahkemesi, Asliye Hukuk/Ticaret Mahkemesi) doğrudan etkilemektedir.

Doğru Muhatabın Belirlenmesi (Husumet): Dava, gemi maliki (donatan), gemi işletme müteahhidi, iş sözleşmesinde işveren olarak görünen şirket veya bazı durumlarda yabancı şirketin Türkiye acentesi gibi doğru hasımlara yöneltilmelidir. Yanlış kişiye dava açılması, davanın reddine neden olabilir.

İspat Yükümlülüğü: Gemi adamı, çalıştığını ve alacağının miktarını; işveren ise ücretin ödendiğini ispatlamakla yükümlüdür. İş sözleşmesi, gemi adamı cüzdanı, maaş bordroları, banka kayıtları ve tanık beyanları gibi delillerin toplanması ve saklanması hayati önem taşır.

Hukuki Araçların Kullanımı: Gemi adamının ücret alacağı, Türk Ticaret Kanunu (TTK) uyarınca bir “deniz alacağı” sayılır ve bu durum, gemi üzerinde kanuni rehin hakkı ve ihtiyati haciz gibi güçlü teminat mekanizmalarının kullanılmasını mümkün kılar. Standart prosedür ise genellikle icra takibi başlatmak ve itiraz halinde “itirazın iptali” davası açmaktır.

Sözleşmeyi Fesih Hakkı: Ücretin kanuna veya sözleşmeye uygun olarak ödenmemesi, gemi adamına hizmet sözleşmesini haklı nedenle derhal feshetme ve kıdem tazminatı talep etme hakkı verir.

Sonuç olarak, maaşı ödenmeyen gemi adamına şu adımları izlemesi tavsiye edilir:

Öncelikle, işverenle iletişim kurarak durumu çözmeye çalışmalıdır.

Sonuç alınamazsa, çalıştığı geminin bayrağını ve tonajını tespit ederek hangi kanuna tabi olduğunu belirlemelidir.

İş sözleşmesi, cüzdan, bordro, banka kayıtları gibi tüm delilleri eksiksiz bir şekilde toplamalıdır.

Alacağını tahsil etmek için icra takibi başlatmalı veya doğrudan dava açmalıdır. Alacağının “deniz alacağı” niteliği taşıdığını ve gemi üzerinde rehin hakkı ile ihtiyati haciz talep edebileceğini unutmamalıdır.

Davasını, geminin gerçek sahibi (donatan) veya işleteni gibi doğru hasımlara yöneltmelidir.

Gemi adamı alacaklarına ilişkin davaların teknik niteliği, uygulanacak hukukun ve görevli mahkemenin tespitindeki zorluklar göz önüne alındığında, sürecin başından itibaren deniz hukuku ve iş hukuku alanında uzman bir avukattan profesyonel hukuki destek alınması, hak kayıplarının önlenmesi ve sürecin en etkin şekilde yürütülmesi açısından elzemdir. Bir yazı önerisi.

Neden Tuzla Uzman Avukat Desteği Gerekli?

Gemi adamlarının ücret alacaklarına ilişkin davalar, hem deniz ticareti hukuku hem de iş hukuku kurallarını birlikte içeren oldukça teknik ve uzmanlık gerektiren süreçlerdir. Geminin bayrağına, tonajına ve işverenin statüsüne göre değişebilen bu hukuki yapı, yanlış bir adım atılması halinde davanın usulden reddine veya hak kaybına neden olabilir.

Özellikle tersanelerin, denizcilik şirketlerinin ve acentelerin yoğun olarak faaliyet gösterdiği Tuzla bölgesinde, bu alanda uzmanlaşmış bir Tuzla deniz hukuku avukatı ile çalışmak büyük avantaj sağlar.

İstanbul, Tuzla avukat, Pendik avukat, Maltepe avukat, Kartal avukat, Gebze avukat, Aydınlı avukat, Orhanlı avukat, Tepeören avukat, Darıca avukat, Bayramoğlu avukat ve Çayırova avukat bölgelerinde aktif olarak görev yapan deneyimli bir Tuzla avukatı ile çalışmak, bu süreçte atılacak her adımda doğru yönlendirme almanızı sağlar ve ciddi hak kayıplarının önüne geçer.

Tuzla avukat desteği sayesinde; Görevli ve yetkili mahkemenin doğru belirlenmesi, Donatan veya gemi işletmecisinin doğru tespiti, İhtiyati haciz ve kanuni rehin hakkı gibi güçlü tedbirlerin hızlıca alınması, Sürecin her aşamasında gerekli hukuki delillerin toplanması, Usule ilişkin hata yapılmadan dava açılması mümkün hale gelir. Tuzla gemi avukatı, tersane bölgelerinde karşılaşılan uyuşmazlıklara hâkimdir ve benzer davalarda deneyim sahibidir. Bu nedenle, özellikle Tuzla tersanelerinde çalışan gemi adamlarının hak kaybına uğramamak adına uzman desteği alması tavsiye edilir.