Giriş

Bu çalışma, vesayet hukukunun temel kurumlarından olan vasilik ile ilgili olarak kimlere vasi atanacağı, vasi atamasının şartları, vasinin görevinin ve vesayet halinin sona erme koşullarını, sunulan Yargıtay ve diğer mahkeme kararları ışığında analiz etmektedir. Çalışma, Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerinin Yargıtay içtihatları ile nasıl yorumlandığını ortaya koyarak, vasilik kurumunun atanma, görevden alınma, sona erme ve usuli süreçlerine ilişkin bütüncül bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır.

Vasi Atanacak Kişiler: Yargıtay kararlarına göre vasi, TMK’nın 404, 405 ve 406. maddeleri uyarınca “kısıtlanan” kişilere atanmaktadır. Bu kişiler arasında akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanlar, engelli bireyler ve TMK m. 407 uyarınca özgürlüğü kısıtlayıcı ceza alan hükümlüler bulunmaktadır. Kısıtlanan ergin çocukların ise vasi atanmaksızın ana ve babalarının velayeti altında kalmaları esastır.

Vasinin Görevinin Sona Ermesi: Vasinin görevi, vesayet halinin sona ermesinden bağımsız olarak belirli durumlarda sona erebilir. TMK m. 483’te sayılan “görevini ağır surette savsaklama, yetkilerini kötüye kullanma, güven sarsıcı davranışlar” gibi nedenlerle vesayet makamınca görevden alınabilir. Ayrıca, vasinin ölümü, fiil ehliyetini yitirmesi (TMK m. 479), kendi isteğiyle görevden çekilmesi veya görev süresinin dolması (TMK m. 480) gibi durumlar da vasilik görevini sona erdirir.

Vesayetin Sona Ermesi (Vasiliğin Kalkması): Vesayet hali, kurumu gerektiren sebebin ortadan kalkmasıyla sona erer (TMK m. 472). Bu durum, kısıtlının iyileşerek kısıtlılık halinin kaldırılması veya hükümlünün cezasını tamamlayarak tahliye olması (TMK m. 471) gibi hallerde gerçekleşir. Vesayetin kaldırılması talebi, ayrı bir dava niteliğindedir.

Usuli Süreç ve Hukuki Yollar: Vesayet işlerinde yetkili mahkeme, kısıtlının yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi’dir (vesayet makamı). Vesayet makamının vasinin atanması, görevden alınması gibi idari nitelikteki kararlarına karşı doğrudan temyiz yolu kapalıdır. Bunun yerine, ilgililer kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne itiraz edebilirler (TMK m. 488). Denetim makamının kararı kesindir.

1. Vasi Atanmasını Gerektiren Haller

İncelenen Yargıtay kararları, vasi atanmasının temel şartının bir kişinin kanunda sayılan sebeplerle “kısıtlanması” olduğunu göstermektedir. En sık rastlanan kısıtlama nedeni TMK’nın 405. maddesinde düzenlenmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu durum şöyle ifade edilmiştir: “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.” (2022/1212 E., 2022/2455 K.)

Bunun yanı sıra, TMK m. 407 uyarınca kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanır veya kendisine kayyım atanır. Yine bu madde uyarınca toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz
kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya malvarlığının korunması
bakımından gerekli görülmesi hâlinde kısıtlanabilir

Önemli bir istisna, kısıtlanan ergin çocuklar için getirilmiştir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin kararına göre, bu kişiler için doğrudan vasi atanması yerine, ana ve babanın velayeti altında kalmaları esastır: “Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar.” (2016/2215 E., 2016/5055 K.) Bu durumda, uyuşmazlıklara velayet hükümleri uygulanır ve görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir.

2. Vasinin Görevinin Sona Ermesi ve Değiştirilmesi

Vasinin görevinin sona ermesi, vesayet halinin devam ettiği ancak vasi şahsında bir değişiklik olduğu anlamına gelir. Kararlarda bu duruma yol açan çeşitli nedenler vurgulanmıştır.

Görevden Alınma: TMK m. 483, vasinin kusurlu davranışları nedeniyle görevden alınma şartlarını düzenler. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu maddeye atıf yapılarak, “vasinin görevini ağır surette savsaklaması, yetkilerini kötüye kullanması veya güven sarsıcı davranışlarda bulunması ya da borç ödemeden acze düşmesi halinde vesayet makamınca görevden alınır” hükmü hatırlatılmıştır (2015/6404 E., 2016/953 K.). Vasinin yaşlılığı veya hastalığı nedeniyle görevini yerine getirememesi de görevden alınma sebebi olarak kabul edilmektedir.

Vasinin Ölümü veya Fiil Ehliyetini Yitirmesi: Bu durum, vasilik görevini kendiliğinden sona erdirir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, vasi olarak atanan kişinin kendisinin vesayet altına alınmasıyla vasilik görevinin sona erdiği açıkça belirtilmiştir:“Vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya ölümüyle sona erer.” (TMK m. 479) … “Kısıtlanma vasiliğe engel bir sebep olup, vasi ………’ın kısıtlıyı temsil hakkı sona erdiğinden, davalı …’a yeniden bir vasi tayin edilip edilmediği araştırılmalı…” (2018/4015 E., 2019/1717 K.)

Görevin Süreyle Sınırlı Olması: Vasinin görevi kural olarak iki yıldır ve bu sürenin sonunda uzatılmadığı takdirde sona erer (TMK m. 480). Ancak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, kısıtlının temsilcisiz kalmaması amacıyla, yetkili mahkemece bir karar alınmaması halinde “süre sonunda vasinin ve mahkemenin zımni kabulüyle vasinin görevi devam eder” şeklinde önemli bir yorum getirmiştir (2022/1212 E., 2022/2455 K.).

Vasinin Kendi İsteği: Vasi, sağlık sorunları, yerleşim yeri değişikliği gibi nedenlerle görevden affını isteyebilir. Bu talepler vesayet makamınca değerlendirilir (Yargıtay 8. HD 2021/447 E., 2021/1360 K.).

3. Vesayetin Sona Ermesi (Vasiliğin Kalkması)

Vesayetin sona ermesi, kısıtlılık halinin ortadan kalkmasıyla vasilik kurumunun tamamen sona ermesidir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu durum net bir şekilde ifade edilmiştir: “Mahkeme, ‘kısıtlının kısıtlığının kaldırılmasına ve vasinin vasiliğinin son bulduğunun tespitine karar vermiştir.’” (2024/8863 E., 2024/8662 K.)

Vesayetin kaldırılması, TMK m. 472 uyarınca “vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalkması” ile mümkündür. Örneğin, akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanan kişinin iyileşmesi veya hükümlünün cezasını tamamlayarak tahliye olması (TMK m. 471) vesayeti sona erdirir.

4. Vesayet Kararlarına Karşı Hukuki Yollar ve Yetki

İncelenen kararların önemli bir bölümü, vesayet hukukuna özgü usuli kurallara odaklanmaktadır. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin vasinin atanması, değiştirilmesi veya görevden alınması gibi kararları, idari nitelikte kabul edildiğinden doğrudan temyize tabi değildir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu süreç şöyle özetlenmiştir: “…vesayet makamı kararlarına karşı doğrudan temyiz yoluna başvurulamayacağını, bunun yerine ‘yeni atanan vasinin şahsına karşı itiraz olarak kabul edilip, itirazın denetim makamınca incelenmesi’ gerektiğini belirtmiştir. Denetim makamı görevi ise Asliye Hukuk Mahkemesi’ne aittir ve itiraz süresi 10 gündür.” (2017/6614 E., 2018/488 K.)

Aynı şekilde, vasiliğe atanan kişinin bu görevi kabul etmemesi (kaçınma) veya vasinin şahsına yapılan itirazlar da TMK m. 422 uyarınca önce vesayet makamınca, talebin reddi halinde ise denetim makamınca kesin olarak karara bağlanır.

Sonuç

Sunulan mahkeme kararları, vasilik kurumunun Türk Medeni Kanunu çerçevesinde nasıl işlediğine dair detaylı bir resim sunmaktadır. Vasi atanması, belirli kısıtlılık hallerine bağlı sıkı bir hukuki süreçtir. Vasinin görevinin sona ermesi ile vesayetin tamamen kalkması arasında net bir ayrım bulunmaktadır. Vasinin görevi şahsına bağlı nedenlerle (ölüm, istifa, görevden alınma) sona erebilirken, vesayetin kalkması ancak kısıtlılık sebebinin ortadan kalkmasıyla mümkündür. Yargıtay içtihatları, özellikle vesayet makamı kararlarına karşı izlenecek hukuki yolun temyiz değil, denetim makamına itiraz olduğunu ve bu sürecin kesin nitelik taşıdığını istikrarlı bir şekilde vurgulamaktadır. Bu durum, vesayet hukukunun kendine özgü usuli yapısını ortaya koymaktadır. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Bir Avukat Desteği Gereklidir?

Vesayet hukukuna ilişkin süreçler — özellikle vasi atanması, görevden alınması veya vesayetin kaldırılması gibi işlemler — teknik bilgi ve dikkat gerektiren, usule sıkı sıkıya bağlı yargısal işlemlerdir. Hatalı veya eksik başvurular, sürecin uzamasına ya da kararın iptaline yol açabilir. Bu nedenle, hem TMK’nın 404–483. maddeleri hem de Yargıtay içtihatları konusunda deneyimli bir avukat desteği alınması büyük önem taşır.

İstanbul’un Tuzla, Kartal, Kadıköy, Beykoz, Pendik, ayrıca Gebze, Tepeören, Bayramoğlu gibi bölgelerinde vesayet davaları ve vasi atama süreçlerinde uzman hukukçular, sürecin her aşamasında doğru yönlendirme sağlayarak hem mahkeme hem vesayet makamı işlemlerinin sağlıklı ilerlemesini temin eder.

Profesyonel destek, sadece yasal sürelerin doğru işletilmesini değil, aynı zamanda kısıtlının menfaatlerinin korunmasını ve vesayet kurumunun kötüye kullanılmasının önlenmesini de garanti altına alır.