
Giriş
Bu çalışma, gemilerin ihtiyati haczi sürecinde teminatın rolünü, hukuki dayanaklarını ve pratik sonuçlarını analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Dahası Gemilerin İhtiyati Haczinde Teminatın Miktarı, İadesi ve Riskleri ele alınacaktır. Gemi ticareti ve deniz hukukunun doğası gereği, bir geminin seferden alıkonulması hem alacaklı için güçlü bir güvence hem de borçlu için ciddi bir ekonomik kayıp riski taşır. Bu dengeyi kurmak amacıyla Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve ilgili mevzuat, hem ihtiyati haciz talep eden alacaklıdan hem de haczedilen gemiyi serbest bırakmak isteyen borçludan teminat alınmasını düzenlemiştir. Çalışma, teminatın zorunlu olup olmadığı, ne kadar yatırılacağı, ne zaman iade edileceği ve teminatın kaybedilme (“yanma”) riskleri gibi temel konuları, sağlanan hukuki kaynaklar ışığında inceleyecektir.
A. İhtiyati Haciz Talep Eden Alacaklının Teminat Yükümlülüğü
İhtiyati haciz talep eden alacaklı için teminat yatırmak zorunludur. Bu teminat, haksız bir haciz durumunda borçlunun uğrayabileceği zararları güvence altına almayı amaçlar.
Miktar: Türk Ticaret Kanunu, bu teminat için sabit (maktu) bir tutar belirlemiştir. Buna göre “deniz alacağını teminat altına almak üzere ihtiyati haciz kararı verilmesini isteyen alacaklının, kural olarak, 10.000 ÖÇH [Özel Çekme Hakkı] tutarında teminat vermesi zorunludur.”
Uygulamadaki Önemi: Bu teminatın yatırılması, mahkemenin talebi esastan incelemesinin ön koşulu haline gelmiştir. Özetle mahkemenin dosyanın kapağını kaldırması için bu teminatın yatırıldığını tespit etmesi gereklidir.” Teminat yatırılmazsa talep reddedilir.
İstisna: Bu zorunluluğun önemli bir istisnası bulunmaktadır. Kanun’un 1320’nci maddesinin bendinde düzenlenen gemi adamı alacakları teminattan muaftır”
Teminat Miktarının Artırılması: Başlangıçta yatırılan 10.000 ÖÇH’lik teminat, borçlunun potansiyel zararını karşılamaya yetmeyebilir. Bu durumda borçlu, mahkemeden teminatın artırılmasını talep edebilir. “Ek teminat süresinde yatırılmazsa, ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.”
B. Haczedilen Gemiyi Serbest Bırakmak İçin Borçlunun Teminat Yatırması
Bu, borçlu için bir zorunluluk değil, gemisini ticari faaliyetlerine döndürmek için kullanabileceği bir haktır. Borçlu veya gemi maliki, teminat göstererek geminin serbest kalmasını sağlayabilir.
Miktar: Gösterilecek teminatın miktarı, alacak talebine ve geminin değerine bağlıdır. “Deniz alacağının miktarı, geminin değerini geçerse, geminin değeri kadar; geçmezse alacak miktarı kadar teminat yatırılarak, geminin üzerindeki ihtiyatî haciz kaldırılarak teminata aktarılır.“ Dolayısıyla teminat, deniz alacağının tamamı, faiz ve giderleri kapsayacak miktarda olmalı, ancak hiçbir durumda geminin değerini aşmamalıdır.
Teminatın Türü: Borçlunun göstereceği teminatın cinsi, başvurulan yola göre değişebilir. TTK m. 1370’e göre geminin sadece serbest bırakılması (haczin teminata kaydırılmadan) için “gemi değerini karşılayan nakit para; icra memuru tarafından kabul edilecek taşınmaz rehni, gemi ipoteği veya itibarlı bir banka kefaleti” gösterilebilir. TTK m. 1371’e göre haczin tamamen kaldırılıp teminata dönüştürülmesi için ise “nakit para” veya “banka teminat mektubu gibi nakde dönüştürmesi kolay teminatlar” tercih edilmektedir.
C. Teminat Ne Zaman İade Edilir?
Teminatın iadesi, hangi tarafın yatırdığına ve davanın seyrine göre değişir.
Alacaklının Yatırdağı Teminatın İadesi: Alacaklı, açtığı davada haklı çıkar ve ihtiyati haczin yerinde olduğuna karar verilirse, yatırdığı teminat kendisine iade edilir. Bu konuda açık bir düzenleme yoktur ancak “bu konuda HMK m. 392/2 hükmünün kıyasen uygulanması gerekir”.
Borçlunun Yatırdağı Teminatın İadesi:
Davanın Kazanılması: Borçlu, aleyhine açılan davayı kazanır ve borçlu olmadığının ispat edilmesi halinde yatırdığı teminat kendisine tamamen iade edilir.
Sorumluluğun Sınırlandırılması (Fon Tesisi): Borçlu, Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin Sınırlandırılması Hakkında Milletlerarası Sözleşme (LLMC) kapsamında bir sorumluluk sınırlama fonu tesis ederse, daha önce gemiyi serbest bırakmak için yatırdığı teminatın iadesini talep edebilir. “fon tesisinden sonra bu teminatın iade edilmesine engel olamazlar”
Teminatın Değiştirilmesi veya Azaltılması: Geminin değerinin azalması gibi haklı bir sebep varsa, borçlu teminatın bir kısmının iadesini talep edebilir.
D) Teminatın Yanma Durumu ve Riskler
“Teminatın yanması” ifadesi, genellikle alacaklının yatırdığı teminatın, haksız haciz nedeniyle borçluya tazminat olarak ödenmesi durumunu ifade eder.
Alacaklı İçin Riskler (Teminatın “Yanması”):
Haksız İhtiyati Haciz: En büyük risk budur. Alacaklı, ihtiyati haciz talebinde haksız çıkarsa, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğradığı tüm zararlardan sorumlu olur. Bu zararlar “ihtiyati haciz sebebiyle geminin seferden alıkonulduğu süre boyunca, gemi için yapılan günlük işletme giderleri ve ihtiyati haciz dolayısıyla yoksun kalınan kazançları kapsar.”
Tazminat Davası: Borçlu, haksız hacizden kaynaklanan zararları için alacaklıya karşı tazminat davası açabilir. Bu dava kazanıldığında, alacaklının yatırdığı 10.000 ÖÇH’lik teminat bu tazminatın ödenmesinde kullanılır. Eğer zarar bu miktardan fazlaysa, alacaklı tüm malvarlığı ile sorumlu olmaya devam eder.
Kusur Şartı Aranmaz: “zarar ile haksız ihtiyati haciz arasından illiyet bağının bulunması yeterlidir. Ayrıca ihtiyati haciz talebinde bulunan alacaklının kusurlu olması şart değildir.” Bu durum, alacaklı için riski artıran bir faktördür.
Borçlu İçin Riskler:
Borçlunun gemiyi kurtarmak için yatırdığı teminat, davanın kaybedilmesi durumunda alacağı karşılamak için kullanılır. Bu durum, teknik olarak bir “yanma” veya ceza değil, borcun teminattan tahsil edilmesidir.
Teminat Üzerinde Diğer Hacizler: Borçlunun gemiyi serbest bırakmak için başvurduğu yola göre riskler değişir. TTK m. 1370’e göre (gemi haczi devam ederken serbest bırakma), diğer deniz alacaklıları da bu teminat üzerine haciz koydurabilir (Aksoy, 2016). Ancak TTK m. 1371’e göre (haczin tamamen kaldırılıp teminata dönüştürülmesi), “diğer deniz alacaklıları söz konusu teminat üzerine haciz koyduramaz” (Aksoy, 2016). Bu, borçlu ve ilgili alacaklı için önemli bir hukuki fark yaratır.
Borçlunun Korunması: Alacaklıdan alınan 10.000 ÖÇH’lik zorunlu ve maktu teminat, borçluyu potansiyel olarak haksız ve keyfi hacizlere karşı korur. Ancak yazarlar, bu maktu tutarın küçük alacaklar için caydırıcı olabileceğini veya çok değerli gemiler için yetersiz kalabileceğini belirterek eleştirel bir bakış açısı sunmuşlardır.
Alacaklının ve Ticaretin Korunması: Borçluya teminat karşılığında gemiyi serbest bırakma hakkı tanınması, geminin ekonomik değer yaratmaya devam etmesini sağlar. Bu, sadece borçlunun değil, yük ve navlun sözleşmeleri gibi ticari ilişkilerin tarafı olan üçüncü kişilerin de menfaatinedir.
Hukuki Ayrımın Önemi (TTK m. 1370 vs. 1371): Çalışma, geminin serbest bırakılmasına ilişkin iki farklı hukuki yolun (TTK m. 1370 ve 1371) sonuçları arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koymaktadır. TTK m. 1370’de haciz gemiyle “kader birliği” içinde teminat üzerinde devam ederken ve diğer alacaklıların iştirakine açıkken, TTK m. 1371’de haciz gemiden tamamen kalkarak teminata özgülenir ve diğer alacaklıların müdahalesine kapanır. Bu ayrım, stratejik bir karar anıdır ve tarafların haklarını doğrudan etkiler.
Sonuç
Zorunluluk: Evet, ihtiyati haciz kararı isteyen alacaklının 10.000 ÖÇH tutarında teminat yatırması (gemi adamı alacakları hariç) zorunludur. Borçlunun gemiyi kurtarmak için teminat yatırması ise bir zorunluluk değil, bir haktır.
Miktar: Alacaklının teminatı sabit (10.000 ÖÇH), borçlunun teminatı ise değişkendir (alacak miktarı kadar, ancak gemi değerini geçemez).
İade: Teminat, tutulma gerekçesi ortadan kalktığında iade edilir. Alacaklının teminatı davayı kazandığında, borçlunun teminatı ise davayı kazandığında veya bir LLMC fonu tesis ettiğinde iade alınabilir.
Riskler ve “Yanma”: En belirgin “yanma” riski alacaklı içindir. İhtiyati haczin haksız bulunması halinde yatırdığı teminat, borçlunun uğradığı zararlar (seferden kalma, işletme giderleri vb.) için tazminat olarak kullanılabilir. Bu, alacaklının kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın geçerlidir.
Sonuç olarak, Türk deniz hukukundaki teminat sistemi, alacaklının alacağını güvence altına alma hakkı ile borçlunun mülkiyet hakkı ve ticari faaliyetlerini sürdürme özgürlüğü arasında hassas bir denge kurmayı amaçlayan, detaylı ve çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bir makale önerisi.
Neden Tuzla Avukat Desteği Gerekli?
Gemilere yönelik ihtiyati haciz kararları, sadece deniz ticaretini değil; aynı zamanda icra hukuku, teminat rejimi ve ticaret hukuku açısından da çok yönlü ve karmaşık sonuçlar doğurabilmektedir. Gemi bir defa seferden alıkonulduğunda, taşıdığı yükten navluna, sözleşmeye bağlı sorumluluklardan işletme giderlerine kadar birçok kalem açısından ciddi ticari kayıplar meydana gelebilir. Öte yandan, teminat miktarının hatalı belirlenmesi, taraflar açısından hem sürecin uzamasına hem de telafisi güç mali zararların ortaya çıkmasına yol açabilir.
Bu sebeple, özellikle Tuzla gibi denizcilik faaliyetlerinin yoğunlaştığı bölgelerde, süreci başından itibaren doğru yürütebilecek bir Tuzla avukatı ile çalışmak büyük önem taşımaktadır. Tuzla Limanı’nda ihtiyati hacze konu edilen gemiler bakımından, İstanbul Anadolu Adliyesi ile Tuzla’daki icra müdürlükleri arasında etkili iletişim kurabilen, yerel tecrübeye sahip bir icra hukuku avukatı, deniz hukuku avukatı veya ticaret hukuku avukatı, hem alacaklının alacağını güvence altına almasını sağlar hem de borçlunun mülkiyet hakkı ve ticari faaliyetlerini korur.
Ayrıca Pendik, Kartal, Maltepe, Gebze ve Yalova gibi Tuzla çevresindeki liman ve sanayi bölgelerinde gemi işletmeciliği yapan şirketlerin de, ihtiyati haciz sürecinde bölgesel uygulama ve yargı pratiğine hâkim bir avukattan destek almaları, sürecin hızla sonuçlanmasını ve teminatla ilgili risklerin en aza indirilmesini sağlayacaktır.

