Av.Meryem GÜNAY, Dr.Mehmet GÜNAY

Table of Contents

Giriş

Deniz ticaretinin karmaşık ve dinamik yapısı, alacaklıların haklarını koruyabilmesi ve gemiler üzerindeki taleplerini güvence altına alabilmesi için özel tedbirlerin alınmasını gerektirir. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1352 ila 1381. maddeleri, deniz alacaklarının teminat altına alınabilmesi için gemiler üzerinde ihtiyati haciz uygulanmasını detaylı şekilde düzenlemektedir. Bu hükümler, gemi sahipleri, kiracılar, mürettebat, yük sahipleri ve diğer ilgili taraflar arasında deniz ticareti faaliyetlerinden doğan taleplerin karşılanabilmesi amacıyla gemi üzerinde hukuki koruma sağlar. Deniz ticaretinde ihtiyati haciz, alacaklıya borçlunun malvarlığına geçici olarak el koyma imkânı vererek, tahsilat sürecinde güvence sağlama işlevi görür. Bu yazıda, TTK kapsamında ihtiyati haczin nasıl uygulandığını ve alacaklı ile borçlu açısından getirdiği yasal sonuçları ele alacaktır.

A. Gemi İhtiyati Haczini Talep Edebilmenin Ön Şartları

1. Bir Deniz Alacağının Mevcut Olması:

İhtiyati haciz talebinde bulunabilmek için Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1352. maddesinde belirtilen bir deniz alacağına dayanılması gerekmektedir. Bu alacaklar, geminin işletilmesinden kaynaklanan çeşitli talepler olabilir. İhtiyati haciz işlemleri yalnızca TTK 1352. maddesinde belirtilen deniz alacakları için uygulanabilir. Bu maddeye göre “deniz alacağı” aşağıdaki durumlardan kaynaklanan istemleri ifade eder:

a. Geminin işletilmesinin sebep olduğu zıya veya hasar:

Gemi işletim faaliyetleri sırasında gemi ya da üçüncü kişilere verilen maddi zararlar kapsam dahilindedir (TTK m. 1352/1-a). Geminin işletilmesi, şu durumları içerir: Liman Manevraları: Gemi, limana yanaşırken veya limandan ayrılırken iskelelere, rıhtımlara veya diğer gemilere zarar verebilir. Örneğin, limana yanaşırken bir rıhtıma çarpan geminin sebep olduğu maddi zararlar bu kapsamdadır. Deniz Trafiği: Gemiler, denizde diğer gemilerle çarpışma veya onlara zarar verme riski taşır. Özellikle deniz trafiği yoğun olan bölgelerde geminin yanlış manevrası sonucunda diğer gemilere çarpması durumunda, ortaya çıkan zararlar bu madde kapsamına girer. Yükleme ve Boşaltma Süreçleri: Yükleme veya boşaltma sırasında gemide veya geminin çevresinde meydana gelen zararlar, gemi işletmesi sebebiyle oluşan zıya veya hasar olarak değerlendirilir. Örneğin, yükün hatalı yüklenmesi sonucu gemi içinde oluşan hasar veya limanda bulunan diğer araçlara verilen zararlar da bu kapsamda yer alır.

b. Can Kaybı veya Bedensel Zararlar:

Gemi işletimi sırasında karada veya suda meydana gelen can kaybı veya diğer bedensel zararlar, deniz alacağı kapsamında değerlendirilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1352/1-b maddesi uyarınca, geminin işletilmesiyle doğrudan bağlantılı olan ve bu işletim faaliyeti sonucu ortaya çıkan ölümler veya yaralanmalar, tazminat taleplerine konu olabilir. Bu hüküm, gemi sahipleri veya işletmecilerinin, gemi işletim faaliyetlerinden kaynaklanan bedensel zararlar nedeniyle sorumluluk altında olabileceğini belirtir. (TTK m. 1352/1-b).

Örneğin, gemi seyir halindeyken veya limanda manevra yaparken meydana gelen kazalar sonucunda, hem gemi mürettebatının hem de üçüncü kişilerin (örneğin, yükleme veya boşaltma yapan liman işçileri veya diğer gemi çalışanları) yaralanması ya da hayatını kaybetmesi durumunda, bu zararlar deniz alacağı niteliğinde olur. Aynı şekilde, yolcu taşımacılığı yapan gemilerde yolcuların yaralanması veya ölümü de bu kapsamdadır.

Bu tür durumlarda, mağdurlar ya da ölen kişinin yakınları, zararın tazmin edilmesini talep edebilir ve bu alacak deniz ticaret hukuku kapsamında değerlendirilir. Gemi sahibi veya işletmeci, bu zararları karşılamakla yükümlü olabilir ve gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanarak, zarar tazmini güvence altına alınabilir.

c. Kurtarma Faaliyetleri:

TTK 1352/1-c maddesine göre, bir geminin veya gemideki eşyanın kurtarılması sırasında yapılan masraflar, çevreyi koruma amacıyla gerçekleştirilen kurtarma faaliyetleri ve bu faaliyetler sonucunda talep edilen özel tazminatlar deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür kurtarma faaliyetleri yalnızca geminin ve taşınan yükün korunmasıyla sınırlı kalmayıp, çevre zararını önlemeye yönelik adımları da kapsar. Örneğin, bir geminin deniz kazası geçirmesi ve petrol sızıntısı riski oluşturması durumunda, çevreyi korumak için yapılan müdahaleler ve bu müdahaleler sonucu ortaya çıkan maliyetler deniz alacağı kapsamına girer. Kurtarma faaliyetlerine katılanlar, sağladıkları hizmet için özel tazminat talebinde bulunabilir ve bu talep, gemi üzerinde bir teminat olarak kabul edilir. Buna ek olarak, kurtarılan geminin veya yükün ekonomik değeri ile çevreye verilen zararın büyüklüğü, kurtarıcıların tazminat taleplerini etkileyen unsurlar arasında yer alır. Özellikle deniz ticaretinde bu tür kurtarma operasyonları, gemi sahipleri açısından mali sorumluluk doğururken, çevre koruma önceliği doğrultusunda kurtarıcıların talepleri güvence altına alınır. (TTK m. 1352/1-c).

d. Çevre Zararları:

TTK 1352/1-d maddesi uyarınca, bir geminin çevreye, kıyı şeridine veya bu bölgelerdeki menfaatlere verdiği zarar ya da bu tür bir zararın gerçekleşme tehdidi, deniz alacağı kapsamına girer. Çevresel zararların önlenmesi, sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması için yapılan her türlü müdahale ve bu müdahalelerden doğan giderler de bu kapsama dahildir. Örneğin, bir gemiden sızan petrolün denize yayılması sonucu deniz ekosistemine zarar vermesi durumunda, bu zararı önlemek için yapılan temizlik ve onarım çalışmalarının masrafları, çevrenin eski haline getirilmesi için alınan önlemler ve bu süreçte üçüncü kişilerin uğradığı ekonomik kayıplar deniz alacağı niteliği taşır. Ayrıca, bu zararlar nedeniyle ödenecek tazminatlar da aynı şekilde değerlendirilir. Örneğin, çevreye verilen zarardan ötürü yerel balıkçılar veya turizm işletmeleri maddi kayıplar yaşamışsa, bu kişilerin uğradıkları zararlar da tazminat kapsamına girer. Bu düzenleme, çevre koruma bilinciyle birlikte deniz ticaretinde meydana gelebilecek zararlara karşı alacaklılara güçlü bir hukuki koruma sağlar. (TTK m. 1352/1-d).

e. Batık, Enkaz, Terk Edilmiş Gemiler:

Batmış, enkaz hâline gelmiş, karaya oturmuş veya terk edilmiş bir geminin yüzdürülmesi, kaldırılması, çıkartılması, yok edilmesi veya zararsız hâle getirilmesi amacıyla yapılan tüm giderler ve harcamalar deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, geminin içinde bulunan ya da daha önce bulunmuş olan şeyler de dâhil edilir. Ayrıca, terk edilmiş bir geminin korunması için yapılan masraflar ile gemi adamlarının iaşesi (yemek, barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması) için yapılan giderler de deniz alacağı niteliğindedir (TTK m. 1352/1-e).

f. Geminin kullanılması veya kiralanmasıyla ilgili sözleşmeler:

TTK 1352/1-f maddesi uyarınca, geminin kullanılması veya kiralanması amacıyla düzenlenen her türlü sözleşme, deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, çarter parti (gemi kiralama sözleşmesi) düzenlenmiş olup olmaması önemli değildir; kiralama amacıyla yapılmış tüm anlaşmalar deniz alacağına konu olabilir. Örneğin, bir yük gemisinin belirli bir süre için bir ticari işletmeye kiralanması veya bir yolcu gemisinin tatil amaçlı kullanımı için düzenlenen sözleşmeler, kiracının ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, alacaklıya gemi üzerinde ihtiyati haciz talebinde bulunma hakkı tanır. Ayrıca, kiralanan gemiyle ilgili bakım, onarım, yakıt giderleri gibi masrafların ödenmemesi de bu tür sözleşmelerden doğan alacaklar kapsamında değerlendirilir. Böylelikle, gemi sahipleri veya işletmecileri, sözleşme şartlarının yerine getirilmemesi durumunda alacaklarını güvence altına almak için hukuki koruma sağlarlar. (TTK m. 1352/1-f).

g. Eşya veya yolcu taşınmasıyla ilgili sözleşmeler:

TTK 1352/1-g maddesi gereğince, gemide eşya veya yolcu taşınması amacıyla yapılmış her türlü sözleşme, çarter parti düzenlenmiş olup olmamasına bakılmaksızın, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Bu tür sözleşmeler, ticari faaliyetlerin temelini oluşturur ve geminin belirli bir güzergâhta yük taşıması ya da yolcu taşımacılığı yapmasıyla ilgilidir. Örneğin, bir yük gemisinin limandan limana konteyner taşımak için kiralanması ya da bir yolcu gemisinin turistik seyahat amacıyla hizmet vermesi sırasında yapılan sözleşmeler bu kapsamdadır. Eğer gemi sahibi ya da taşıyıcı, bu sözleşmelere dayalı olarak yükün veya yolcuların taşınmasından doğan haklarını alamazsa, deniz alacağı doğar ve alacaklı bu haklarını güvence altına almak için gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edebilir. Örneğin, bir yükün taşınması sırasında oluşan zararlar ya da yolcu taşımacılığından kaynaklanan ödenmemiş ücretler bu kapsamdaki deniz alacaklarına konu olabilir. (TTK m. 1352/1-g).

h. Taşınan eşyanın zıya veya hasarı:

TTK 1352/1-h maddesi gereğince, gemide taşınan, bagaj dâhil, her türlü eşyaya gelen zarar veya bu eşyaya ilişkin kayıplar (zıya), deniz alacağı olarak değerlendirilir. Bu tür deniz alacakları, yük veya bagajın taşınması sırasında meydana gelen her türlü fiziksel zarar, kaybolma veya hasarı kapsar. Örneğin, gemide taşınan konteynerlerde bulunan malların deniz kazası nedeniyle hasar görmesi, dalgaların gemideki yükleri ıslatması sonucu meydana gelen maddi zararlar ya da yükleme/boşaltma sırasında eşyaların düşerek zarar görmesi bu kapsama girer. Ayrıca, gemide taşınan bagajların kaybolması veya yanlış yere teslim edilmesi gibi durumlar da deniz alacağı kapsamındaki zıya ve hasar örneklerindendir. Bu hallerde, yük sahibi ya da alıcı, zararlarını tazmin etmek amacıyla gemi üzerinde deniz alacağı talep edebilir ve alacağını güvence altına almak için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. (TTK m. 1352/1-h).

i. Müşterek Avaryadan Doğan Alacaklar:

Müşterek avarya, gemi ve yükün denizde karşılaştığı tehlike durumunda, gemi kaptanının ve mürettebatının gemiyi, yükü ve seferi kurtarmak amacıyla kasıtlı olarak yaptığı olağanüstü fedakârlıklar ve masraflar sonucunda ortaya çıkan bir denizcilik kavramıdır. Müşterek avarya durumunda, yapılan fedakârlık ve masrafların deniz yolculuğuna katılan tüm taraflar (gemi sahibi, yük sahibi ve diğer ilgili taraflar) arasında paylaştırılması gerekmektedir.

Bu kavram, özellikle tehlike anında geminin korunması veya tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla yüklerin bir kısmının denize atılması, acil tamirat masrafları yapılması ya da olağan rotadan saparak güvenli bir limana gidilmesi gibi durumları içerir. Bu tür olağanüstü fedakârlıklar, denizcilikte müşterek avarya” olarak adlandırılır ve yapılan masrafların tüm paydaşlar arasında adil bir şekilde dağıtılması zorunludur.

Müşterek avaryadan doğan alacaklar, deniz alacağı kapsamında kabul edilir ve gemi, yük veya seferin diğer unsurları bu borcun teminatı olabilir. Bu tür denizcilik anlaşmazlıklarında, müşterek avarya alacakları deniz hukukunda önemli bir yere sahiptir ve gemi sahipleri ile yük sahipleri arasında mali paylaşım sorumluluğunu düzenler (TTK m. 1352/1-i).

j. Römorkaj hizmetinden kaynaklanan alacaklar:

Römorkaj, bir geminin başka bir gemi tarafından çekilmesi, itilmesi ya da yönlendirilmesi amacıyla yapılan bir hizmettir. Römorkaj hizmetleri, genellikle büyük ticaret gemilerinin dar limanlardan çıkarken veya girerken manevra yapmalarına yardımcı olmak amacıyla kullanılır. Bunun dışında, denizde hareket kabiliyetini kaybetmiş bir geminin kurtarılması, karaya oturmuş bir geminin çekilmesi veya başka bir yere taşınması gibi durumlarda da römorkaj hizmetine başvurulabilir.

Römorkaj hizmetlerinden doğan alacaklar, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Bu hizmet, gemi sahibine veya geminin işletmecisine sağlanan ticari ve teknik bir destek olarak kabul edilir ve bu hizmetin karşılığında ödenmesi gereken ücret, römorkaj yapan tarafın bir alacağıdır. Römorkaj işlemi sırasında kullanılan gemiler, genellikle güçlü motorlara sahip özel tasarlanmış römorkörlerdir ve römorkaj işlemi, geminin güvenli şekilde çekilmesini veya itilmesini sağlar.

Römorkaj hizmetinden kaynaklanan alacaklar, römorkaj hizmeti sunan tarafın gemi üzerinde hak iddia etmesine neden olabilir ve bu hizmet karşılığında ödenecek ücretler, deniz alacağı niteliğinde kabul edilir. Bu alacaklar, özellikle ticari limanlarda veya tehlikeli deniz koşullarında sağlanan römorkaj hizmetlerinden doğan mali yükümlülüklerdir (TTK m. 1352/1-j).

k. Kılavuzluk hizmetinden kaynaklanan alacaklar:

 Kılavuzluk, bir geminin güvenli bir şekilde seyir yapmasını sağlamak amacıyla, o bölgedeki deniz koşullarını ve su yollarını iyi bilen bir kılavuz kaptanın gemiye rehberlik ettiği hizmettir. Kılavuzluk hizmeti, özellikle limanlara giriş ve çıkışlarda, boğazlardan geçişlerde veya geminin manevra yapmasının zor olduğu dar ve tehlikeli su yollarında sağlanır. Kılavuz kaptan, geminin kaptanına yardım ederek doğru rota, hız ve manevra talimatları verir, böylece geminin karaya oturma, çarpışma veya diğer deniz kazalarına uğrama riskini azaltır.

Kılavuzluk hizmetinden kaynaklanan alacaklar, deniz alacağı olarak kabul edilir. Kılavuzluk hizmeti, geminin güvenli bir şekilde yönlendirilmesini sağladığı için ticari ve hukuki açıdan önemlidir. Bu hizmet, gemi sahipleri veya işletmecileri tarafından karşılanır ve gemi üzerinde bir mali yükümlülük oluşturur. Kılavuzluk, deniz seyrüseferinin güvenliğini artıran kritik bir hizmettir ve özellikle büyük tonajlı ticaret gemileri, liman veya boğaz gibi sıkışık deniz yollarına girdiğinde kılavuz kaptan zorunlu hale gelir.

Bu hizmetten doğan alacaklar, denizcilik hukuku çerçevesinde gemi sahipleri veya işletmecileri tarafından ödenmesi gereken bir borç olup, kılavuzluk yapan tarafın gemi üzerinde hak iddia etmesine yol açabilir. Kılavuzluk hizmetine ilişkin ücretler, gemi için yapılan diğer hizmetler gibi deniz alacağı niteliğinde kabul edilir (TTK m. 1352/1-k).

l. Geminin işletilmesi, yönetimi, korunması veya bakımı için sağlanan her türlü teçhizat hizmetleri:

Geminin işletilmesi, yönetimi, korunması veya bakımı için sağlanan her türlü eşya, malzeme, kumanya, yakıt ve konteynerler dâhil olmak üzere tüm teçhizat, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Bu tür malzemeler ve hizmetler, geminin sorunsuz bir şekilde işleyebilmesi, ticari faaliyetlerine devam edebilmesi ve denizde güvenli bir şekilde seyir yapabilmesi için gereklidir. Geminin bakımı ve korunması için yapılan harcamalar, örneğin geminin onarım masrafları, düzenli bakım hizmetleri, gerekli ekipman ve araçların temini gibi masraflar, deniz alacağı olarak kabul edilir.

Ayrıca, gemi mürettebatının ihtiyaçlarını karşılamak üzere sağlanan kumanya ve diğer yaşam malzemeleri, geminin operasyonel faaliyetleri için gereken yakıt gibi giderler de bu kapsamda yer alır. Geminin verimli ve güvenli bir şekilde işleyebilmesi için verilen tüm bu hizmetler ve sağlanan malzemeler, gemi sahibi veya işletmecisi tarafından ödenmesi gereken borçlar olup, deniz alacağı niteliğindedir (TTK m. 1352/1-l).

m. Gemi Yapımı ve Onarımından Doğan Alacaklar:

Geminin yapımı, yeniden yapımı, onarımı, donatılması veya geminin niteliğinde değişiklik yapılması için yapılan her türlü harcama deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, geminin ilk inşa aşamasından başlayarak, geminin zaman içinde yeniden inşa edilmesi veya mevcut yapısında önemli değişiklikler yapılması gibi büyük yapım projeleri bu kategoriye girer. Ayrıca, geminin deniz koşullarına uygun şekilde onarılması, mevcut hasarların giderilmesi ya da geminin donatılması için yapılan tüm teknik ve mühendislik hizmetleri de bu tür harcamalara dahildir. (TTK m. 1352/1-m).

Bu tür hizmetler, geminin ticari ve operasyonel faaliyetlerine devam edebilmesi için zorunlu olan temel işlemleri içerir. Özellikle, geminin yeniden sefer yapabilmesi için yapılan onarım ve bakım çalışmaları, yeni ekipman ve donanımın temin edilmesi, geminin yapısal özelliklerinde değişiklik yapılması veya modernizasyon çalışmaları bu kapsamda değerlendirilir. Bu hizmetler ve harcamalar, gemi sahibi veya işletmecisi tarafından ödenmesi gereken borçlar olup, deniz alacağı statüsündedir

n. Liman, Kanal, Dok ve Rıhtım Masrafları:

Gemi için ödenmesi gereken liman, kanal, dok, iskele, rıhtım ve diğer su yolları kullanımına ilişkin resimler (harçlar) ile karantina giderleri deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür masraflar, geminin ticari faaliyetleri sırasında limanlara giriş-çıkış yaparken, kanallardan geçerken veya su yollarını kullanırken doğan zorunlu harcamaları kapsar. Aynı zamanda, geminin karantina altında tutulması durumunda ortaya çıkan ek giderler de bu kapsamda değerlendirilir. (TTK m. 1352/1-n).

Liman ve dok masrafları, geminin limana yanaşması, yükleme ve boşaltma işlemleri için gerekli hizmetlerin sağlanması gibi faaliyetlerle ilgili ödenmesi gereken ücretleri içerir. Kanal ve diğer su yolları resimleri, geminin belirli bölgelerdeki su yollarını kullanma hakkı karşılığında ödenen harçlardır. Ayrıca, geminin sağlık ve güvenlik nedenleriyle karantinaya alınması durumunda yapılan masraflar da bu tür giderler arasında yer alır.

Bu hizmetler ve harcamalar, geminin uluslararası ve yerel deniz taşımacılığı faaliyetlerine katılabilmesi için zorunlu olup, bu giderlerin ödenmemesi durumunda, alacaklı taraf deniz alacağı kapsamında hak talep edebilir

o. Mürettebat Ücretleri:

Gemi adamlarının, gemide çalışmaları dolayısıyla ödenmesi gereken ücretler, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Buna ek olarak, mürettebatın ülkelerine geri getirilme masrafları ile onlar adına ödenmesi gereken sosyal sigorta katılım payları da deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu kapsamda, gemi adamlarına yapılacak tüm ödemeler, deniz alacakları arasında yer almaktadır (TTK m. 1352/1-o).

p. Geminin veya Malikinin Adına Yapılan Harcamalar :

TTK 1352/1-p maddesi gereğince, geminin işletilmesi, bakımı, korunması veya malikinin adına yapılmış her türlü harcama, gemi için alınmış krediler dâhil olmak üzere, deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür harcamalar, geminin faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü mali yükümlülüğü kapsamaktadır. Örneğin, geminin yakıt ihtiyacını karşılamak için yapılan masraflar, geminin bakım ve onarım hizmetleri, geminin demirleyeceği liman ücretleri veya gemi mürettebatına ödenmesi gereken maaşlar bu kapsamda değerlendirilebilir. Ayrıca, geminin finansmanında kullanılan krediler ve bu kredilerin geri ödemesi de gemi adına yapılmış harcamalar arasında yer alır. Örneğin, gemi sahibi bir bankadan gemi inşası veya büyük onarımlar için kredi almışsa, bu kredi borcu deniz alacağı oluşturabilir. Gemi işletmesi, bu tür harcamaların ödenmemesi durumunda, gemi üzerinde deniz alacağı talebiyle karşılaşabilir ve alacaklılar, bu borcun teminatı olarak gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edebilir. (TTK m. 1352/1-p).

r. Sigorta Primleri:

Geminin maliki tarafından veya onun hesabına ödenecek sigorta primleri ve karşılıklı sigorta aidatları da deniz alacağı olarak kabul edilir (TTK m. 1352/1-r). Bu primler, geminin güvenli bir şekilde işletilmesini ve çeşitli risklere karşı korunmasını sağlamak amacıyla ödenir. Gemi sahipleri, gemilerini çeşitli risklere karşı korumak için deniz sigorta poliçeleri düzenler ve bu poliçeler kapsamında sigorta şirketlerine prim öderler. Örneğin, gemi kazalarına, fırtına veya denizde yaşanabilecek çevresel risklere karşı sigorta yapılabilir. Ayrıca, gemi sahipleri, mürettebatın yaşamını ve sağlığını korumak amacıyla da sigorta yaptırmak zorunda kalabilirler. Bunun yanı sıra, karşılıklı sigorta kulüpleri, gemi sahipleri arasında oluşturulan sigorta birlikleridir ve bu kulüplerden temin edilen sigortalar için belirli aidatlar ödenir. Bu aidatlar, geminin çevreye veya başka gemilere verebileceği zararlara karşı koruma sağlamak için oluşturulan fonlara katkı olarak kabul edilir. Örneğin, bir gemi mürettebatının yaralanması durumunda mürettebat için ödenmesi gereken tazminatlar, bu sigorta fonlarından karşılanabilir. Geminin güvenli operasyonu için ödenen bu tür primler, gemi sahibine yüklenen bir mali sorumluluk olarak deniz alacağı niteliğinde kabul edilir.

s. Komisyon, Brokaj ve Acente Ücretleri:

Geminin maliki veya onun adına hareket eden işletmeci tarafından, gemiye ilişkin olarak ödenmesi gereken komisyonlar, brokaj (brokerlik hizmetleri) ve acente ücretleri de deniz alacağı olarak kabul edilir (TTK m. 1352/1-s). Bu ödemeler, geminin ticari ve operasyonel faaliyetlerini kolaylaştırmak için alınan hizmetler karşılığında yapılır. Örneğin, bir gemi, bir limana yanaştığında veya bir ülkede ticaret faaliyetinde bulunduğunda, o bölgede geminin işlemlerini hızlandırmak veya ticari anlaşmalarını yürütmek için bir deniz acentesi veya broker devreye girebilir. Bu acenteler, geminin liman hizmetlerini organize eder, mürettebatın ve yükün gereksinimlerini karşılar ve geminin ticari işlemlerini yürütür. Bu hizmetlerin karşılığında alınan ücretler, denizcilik faaliyetlerinin önemli bir parçasıdır. Ayrıca, gemi alım-satımı, kiralanması gibi durumlarda brokerlik hizmetleri için ödenen komisyonlar da bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin, bir gemi sahibinin gemisini kiralarken bir broker aracılığıyla kiracı bulması durumunda, bu brokerin aldığı komisyon ücreti deniz alacağı niteliğinde olabilir. Bu tür ödemeler, gemi sahiplerinin ticari işlemlerinin devamlılığını sağladığı için deniz alacağı statüsüne sahip olup, alacaklılar bu ödemeleri talep edebilirler.

t. Gemi Mülkiyeti veya Zilyetliği ile ilgili her türlü uyuşmazlık:

 Geminin mülkiyeti veya zilyetliği (geminin fiili kullanımı ve kontrolü) ile ilgili ortaya çıkan her türlü anlaşmazlık, deniz alacağı kapsamına girer. Bu uyuşmazlıklar, geminin sahibinin kim olduğu, gemiyi fiilen kimin kullandığı ya da zilyetliğin devri gibi konuları içerebilir. Mülkiyet ve zilyetlik anlaşmazlıkları, geminin kullanım hakkı ve sahipliği üzerindeki hukuki ihtilafları kapsayarak deniz alacağı niteliğinde değerlendirilir (TTK m. 1352/1-t).

u. Gemi Ortak Malikleri Arasındaki Uyuşmazlıklar:

Geminin ortak malikleri arasında, geminin işletilmesine veya gemiden elde edilen hasılatın paylaşımına ilişkin ortaya çıkan her türlü uyuşmazlık, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir (TTK m. 1352/1-u). Bu tür uyuşmazlıklar, birden fazla kişinin bir geminin mülkiyetine ortak olduğu durumlarda ortaya çıkar ve ortak maliklerin geminin nasıl işletileceği, hangi ticari faaliyetlerde kullanılacağı veya elde edilen gelirlerin nasıl dağıtılacağı gibi konularda anlaşmazlık yaşamaları mümkündür.

Örneğin, gemiyi ortak olarak işleten taraflar arasında geminin ticari bir rota üzerinde kullanılması veya bakım masraflarının nasıl karşılanacağı konusunda uyuşmazlık çıkabilir. Bir başka tipik örnek, gemiden elde edilen kira gelirlerinin adil bir şekilde dağıtılmaması nedeniyle ortaklar arasında anlaşmazlık yaşanması olabilir. Bu durumda, geminin bir maliki, gemi üzerindeki haklarını korumak için diğer malike karşı dava açabilir ve mahkemeden gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edebilir.

Böyle uyuşmazlıklar, özellikle geminin kâr getiren bir varlık olarak işletilmesi ve bu kârın paylaşılması sürecinde sıkça görülür. Geminin hasılatı, ortakların payları oranında bölüşülmeli ve gemi yönetimi ile ilgili kararlar ortaklar arasında mutabakat sağlanarak verilmelidir. Ancak bu konularda anlaşmazlıklar yaşandığında, taraflardan biri gemi üzerinde ihtiyati haciz talebinde bulunarak, gelirlerin adil paylaşılmadığı iddiasıyla hukuki süreç başlatabilir.

v. Gemi Rehni, Gemi İpoteği veya Aynı Nitelikteki Ayni Yükümlülükler:

Gemi rehni, gemi ipoteği veya gemi üzerinde aynı nitelikteki ayni yükümlülükler, deniz alacağı olarak kabul edilir. Bu tür ayni yükümlülükler, geminin borç karşılığı teminat olarak gösterilmesiyle ilgilidir. Gemi rehni veya ipoteği, geminin sahibi veya malikinin bir borç karşılığında alacaklıya gemi üzerinde bir güvence sağlaması anlamına gelir. Bu durumda, gemi üzerinde bir ayni hak tesis edilir; yani gemi, alacaklının alacağını güvence altına almak için teminat olarak kullanılabilir. (TTK m. 1352/1-v).

Gemi rehni veya ipoteği, genellikle geminin finansmanı veya onarım masrafları gibi büyük mali yükümlülükler karşısında alacaklıya bir güvence verir. Eğer gemi sahibi borcunu ödeyemezse, alacaklı bu ayni hak sayesinde gemiyi sattırarak alacağını tahsil edebilir. Geminin rehnedilmesi veya ipotek altına alınması, gemi malikleri açısından önemli bir mali yükümlülük yaratır ve bu ayni hak, diğer alacaklar üzerinde önceliğe sahip olabilir. Bu nedenle, gemi üzerindeki rehni veya ipoteği olan alacaklılar, borcun teminatı olarak gemiyi elinde bulundururken, deniz alacağı kapsamındaki haklarını korur (TTK m. 1352/1-v).

y. Gemi Satışına İlişkin Uyuşmazlıklar:

Gemi satışına ilişkin bir sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlık, deniz alacağı kapsamında değerlendirilir. Gemi satış sözleşmeleri, geminin mülkiyetinin devrine ilişkin şartları ve yükümlülükleri içerir. Bu tür sözleşmelerde alıcı ve satıcı arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar, satış bedelinin ödenmesi, teslim süresi, geminin durumu, belgelerin teslimi veya geminin mülkiyetinin devrine dair şartlar gibi çeşitli konuları kapsayabilir. (TTK m. 1352/1-y).

Özellikle geminin satış bedelinin ödenmemesi, teslimat sürecinde yaşanan sorunlar veya geminin sözleşmeye uygun teslim edilmemesi gibi hallerde taraflar arasında ihtilaflar doğabilir. Bu anlaşmazlıklar, gemi satış sözleşmesinden kaynaklandığı için deniz alacağı niteliğindedir ve alacaklı taraf, uyuşmazlık nedeniyle gemi üzerinde hak iddia edebilir. Gemi satışına dair uyuşmazlıklar, geminin ekonomik değerine ve ticari önemine dayalı olarak büyük mali sonuçlar doğurabilir ve taraflar arasında ciddi hukuki süreçlere yol açabilir.

2.  Deniz Alacağının Doğmuş Olması

Alacaklının deniz alacağı olarak talep ettiği miktar ya da hak, geçerli bir şekilde doğmuş olmalıdır. Bu alacağın yasal çerçevede var olması gerekir ve alacaklının kanıtlarla destekleyebileceği bir alacak olmalıdır.

Vadesi henüz gelmemiş deniz alacakları için de, İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen şartlar yerine getirildiği takdirde ihtiyati haciz talep edilebilir. Bu durumda, borç henüz vadesi gelmemiş olsa bile belirli koşullar altında gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanabilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesine göre, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz talebi, yalnızca şu hallerde mümkündür: a)Borçlunun sabit bir yerleşim yerinin olmaması durumunda alacaklı, vadesi gelmemiş bir borç için dahi ihtiyati haciz talep edebilir. b)Borçlu, mallarını gizleme, kaçırma ya da kendi kaçma hazırlığına girmişse veya bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemler yapıyorsa, bu durumlarda da alacaklı ihtiyati haciz isteyebilir. Bu tür hallerde, borç henüz vadesi gelmemiş olsa dahi, borç muacceliyet kazanır ve ihtiyati haciz uygulanabilir. Bu tür durumlar, alacaklının alacağını güvence altına almak için borcun vadesi gelmemiş olmasına rağmen ihtiyati haciz talep edebilmesine olanak tanır (TTK m. 1353/5, İİK m. 257).

3. Alacağın Varlığına İlişkin Mahkemeye Delil Sunulması

Türk Ticaret Kanunu’nun 1362. maddesi uyarınca, ihtiyati haciz talebinde bulunan alacaklı, talebini desteklemek için deniz alacağının varlığını ve miktarını kanıtlayacak yeterli delilleri mahkemeye sunmalıdır. Bu kapsamda, alacağın niteliği ile parasal değerini ispatlamalıdır. TTK m. 1362/1’e göre, alacaklının mahkemeye sunacağı delillerin, TTK’nın 1352. maddesinde sayılan deniz alacaklarından birine dayandığını göstermesi yeterlidir. İcra ve İflas Kanunu’nun 258. maddesi de ihtiyati hacze karar verecek mahkemenin yetkili olduğunu ve alacaklının alacağı ve haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri sunması gerektiğini vurgular.

Alacaklı, gemi üzerinde ihtiyati haciz talep ederken, deniz ticaretinden kaynaklanan alacaklarını kanıtlamak amacıyla delil olarak faturalar, sözleşmeler, kurtarma raporları, hasar tespit tutanakları veya gemi sefer defterleri gibi belgeler sunabilir. Bu belgeler, alacağın mahiyeti ve miktarı konusunda mahkemeye yeterli kanaat oluşturacak nitelikte olmalıdır. Örneğin, gemide taşınan eşyanın zıyaı veya hasarı gibi olaylardan doğan alacaklar ya da kurtarma faaliyetlerinden kaynaklanan masrafların belgelenmesi önemlidir. Bu kapsamda, kurtarma faaliyetleri için yapılan masraflar, tazminat talepleri ya da geminin ticari faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan borçlar açıkça belgelenmelidir. Mahkeme, alacaklının sunduğu deliller ışığında deniz alacağının gerçekliğine ve miktarına dair bir kanaat oluşturur ve bu doğrultuda ihtiyati haciz kararı verebilir. Sonuç olarak, TTK m. 1362 ve İİK m. 258 hükümleri doğrultusunda, alacaklının alacağının niteliği ve parasal değerini ispatlayacak delilleri mahkemeye sunması, ihtiyati haciz kararının alınabilmesi için şarttır.

4. Deniz Alacağının Tahsil Edilememesi İhtimalinin Bulunması

Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1369. maddesi gereğince, deniz alacaklarına dayalı ihtiyati haciz talebi, borçlunun borcunu ödeyememesi ihtimaline karşı alacaklının hakkını güvence altına almak amacıyla kullanılabilir. Deniz alacağının tahsil edilmemesi riski, özellikle borçlunun gemiyi elden çıkarması, yurt dışına kaçırması ya da saklaması gibi girişimlerde bulunabileceği durumlarda ortaya çıkar. Alacaklı, borçlunun bu tür eylemleri gerçekleştireceği şüphesine kapıldığında, mahkemeye başvurarak ihtiyati haciz kararı talep edebilir. Bu durumda, alacaklı geminin satışından veya kaçırılmasından önce tedbir almak için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir (TTK m. 1369/1-a). Ayrıca, borçlunun gemiyi yurt dışına çıkarması ya da seferde olan bir gemiyi teslim etmemesi halinde, ihtiyati haciz sürecinin hızla başlatılması önem arz eder (TTK m. 1367).

5. Gemi Üzerindeki Mülkiyet ve Sorumluluk Kriterlerinin Mevcut Olması

İhtiyati haciz, deniz alacaklarının tahsilini güvence altına alan önemli bir yasal tedbirdir. TTK madde 1369, hangi koşullar altında ihtiyati haciz talep edilebileceğini düzenler. Bu maddeye göre, ihtiyati haciz uygulanabilmesi için aşağıdaki mülkiyet veya sorumluluk durumlarından en az birinin gerçekleşmiş olması gerekir. (TTK m. 1369)

Gemi malikinin borç sorumluluğu: Deniz alacağının doğduğu anda geminin maliki olan kişinin, haczin talep edildiği sırada da hâlâ borçtan sorumlu olup geminin maliki olması gerekir (TTK m. 1369/1-a). İhtiyati haczin uygulanabilmesi için deniz alacağının doğduğu tarihte geminin maliki olan kişinin, haczin talep edildiği tarihte hâlâ borçtan sorumlu olması gerekmektedir. Bu durumda, eğer gemi haciz uygulanmadan önce başka bir kişiye devredilmişse veya borçlu kişi artık malikin sorumluluğunu taşımıyorsa, yeni malike karşı ihtiyati haciz uygulanamaz. Bu durum, özellikle geminin satılması veya devredilmesi halinde alacaklılar açısından önemli bir sorun yaratır.

Kiracının borç sorumluluğu: Deniz alacağı doğduğunda kiracı olan kişinin, haczin talep edildiği sırada borçtan sorumlu olup hâlâ geminin maliki olması gerekir (TTK m. 1369/1-b). Örneğin, yatların finansal kiralama yöntemiyle kullanılması, alacaklının borçludan doğrudan tahsil yapma olasılığını kısıtlar. Finansal kiralama şirketi, geminin sahibi olduğu için alacaklının bu şirkete başvurması mümkün değildir. Kiracının borçlarından sorumlu olan taraf kiracı olduğu için, gemi mülkiyeti üzerinde doğrudan ihtiyati haciz uygulanamayabilir.

Teminat niteliğindeki yükümlülükler: Deniz alacağının, gemi rehni, ipoteği veya ayni bir yükümlülük ile teminat altına alınmış olması gerekir (TTK m. 1369/1-c). Deniz alacağının, gemi rehni, ipoteği veya benzer bir ayni yükümlülükle teminat altına alınmış olması durumunda ihtiyati haciz mümkün olabilir. Ancak, bu ayni hakların doğru bir şekilde tespit edilememesi ve mülkiyetin hızlı bir şekilde devredilmesi gibi durumlar, haczin uygulanmasını engelleyebilir. Alacaklılar, bu süreçte borçlunun gemi üzerindeki haklarını takip etmekte güçlük çekebilir

Mülkiyet veya Zilyetlik Uyuşmazlığı : Eğer uyuşmazlık geminin mülkiyeti veya zilyetliği ile ilgiliyse, ihtiyati haciz uygulanabilir (TTK m. 1369/1-d). Ancak, bu tür uyuşmazlıklarda ihtiyati haciz kararı sadece ihtilaf konusu olan gemi üzerinde verilebilir, başka gemilere yönelik haciz kararı alınamaz (TTK m. 1369/3). Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, alacaklıların mülkiyet veya zilyetlik hakkındaki belirsizlik durumlarında da ihtiyati haciz talep edebileceği, ancak haczin sadece uyuşmazlığın merkezindeki gemiyi kapsayacağı sonucuna varılır. Bu düzenleme, ihtilaflı geminin korunmasını sağlarken, diğer varlıkların haksız yere haczedilmesini önler.

Gemi alacaklısı hakkı: Alacak, TTK 1320’ye göre gemi alacaklısı hakkı veriyorsa, ihtiyati haciz talep edilebilir (TTK m. 1369/1-e).

Türk Ticaret Kanunu’nun 1369. maddesinin ikinci fıkrası, birinci fıkrada belirtilen gemilerin dışındaki diğer gemilerin ihtiyati haciz altında nasıl değerlendirileceğini düzenler. Bu maddeye göre, gemi hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, geminin haczin uygulandığı sırada deniz alacağından sorumlu olan bir kişiye ait olması gerekmektedir. Ayrıca, alacağın doğduğu zaman, bu kişinin gemi maliki, kiracısı, tahsis olunanı ya da taşıtanı olması şartı aranır. Yani, deniz alacağı doğduğunda gemi üzerinde hak sahibi olan kişi, alacak doğduğunda geminin maliki veya kiracısı ya da taşıtanı sıfatını taşıyorsa, bu gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanabilir. (TTK m. 1369/2).

Bu hüküm, ihtiyati haciz talebinin geminin mevcut durumuna ve alacağın doğduğu dönemdeki mülkiyet ve sorumluluk ilişkilerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Özellikle, gemi üzerindeki hak sahipliği değişse bile, alacak doğduğunda geminin malikinin veya kiracısının sorumluluğu devam ediyorsa, ihtiyati haciz uygulanabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ihtiyati haczin sadece deniz alacağından sorumlu olan kişiye ait olan gemiler için geçerli olmasıdır.

TTK madde 1369’un 1. ve 2. fıkraları arasında temel fark, ihtiyati haczin uygulanabileceği gemilerin mülkiyet ve borç sorumluluğu açısından farklı durumlardan kaynaklanmaktadır. 1. fıkra, deniz alacağının doğduğu anda geminin maliki veya kiracısı olan kişinin, haczin talep edildiği anda da hâlâ geminin maliki ve borçtan sorumlu olması durumunda ihtiyati haciz kararı verilebileceğini düzenler. Bu, borcun ve mülkiyetin devamlılığına vurgu yapar. 2. fıkra ise daha geniştir ve geminin deniz alacağından sorumlu olan bir kişiye ait olup, alacak doğduğunda gemi maliki, kiracısı, tahsis olunanı ya da taşıtanı olan kişiye karşı ihtiyati haciz uygulanabileceğini belirtir. Burada haczin uygulanabilmesi için geminin, alacakla bağlantılı kişinin mülkiyetinde olması yeterlidir, bu kişinin borcun doğduğu anda mal sahibi olup olmaması önemli değildir. Temel espri, 1. fıkrada daha sıkı bir mülkiyet-bağlantısı koşulu aranırken, 2. fıkrada sorumluluğun geminin haciz sırasındaki durumuna göre değerlendirilmesidir.

Diğer bir deyişle TTK madde 1369’un 1. ve 2. fıkraları arasındaki temel farklılık, hacze konu olan geminin, alacağın doğumu ile olan bağlantısına dayanmaktadır. 1. fıkra, deniz alacağının doğduğu sırada geminin maliki veya kiracısı olan kişinin, haczin talep edildiği anda da hâlâ geminin maliki ve borçtan sorumlu olması durumunda ihtiyati haczin uygulanabileceğini düzenler. Bu fıkrada, alacağın doğduğu gemi ile alacaklının sorumluluğu arasında doğrudan bir bağlantı aranır; yani hacze konu olan gemi, deniz alacağının doğduğu gemi olmalıdır. 2. fıkra ise, hacze konu geminin deniz alacağı doğduğunda bu kişiyle bir bağlantısının olup olmamasına bakmaksızın, haczin uygulandığı anda geminin deniz alacağından sorumlu olan kişiye ait olması durumunda ihtiyati haczin uygulanabileceğini belirtir. Bu durumda, alacakla bağlantılı kişi geminin sahibi veya kiracısı olabilir, ancak bu kişiye ait olan başka gemiler de hacze konu olabilir. Yani, burada geminin doğrudan alacağın doğduğu gemi olma zorunluluğu yoktur, sadece haciz anında borçluya ait olması yeterlidir. Özetle, 1. fıkra geminin doğrudan alacakla bağlantılı olması gerektiğini öngörürken, 2. fıkra geminin sadece alacakla bağlantılı kişinin mal varlığına ait olmasının yeterli olduğu durumları kapsar.

6. Teminat Gösterme Yükümlülüğünün Yerine Getirilmiş Olması

İhtiyati haciz talebinde bulunmak isteyen alacaklının, 10.000 Özel Çekme Hakkı (SDR – Special Drawing Rights, Uluslararası Para Fonu [IMF] tarafından oluşturulan ve döviz rezervleri için kullanılan uluslararası bir hesap birimi) tutarında teminat göstermesi zorunludur. Bu teminat, ihtiyati haciz talebinin güvence altına alınması amacıyla istenir ve teminat nakit olarak yatırılabileceği gibi, banka teminat mektubu veya başka uygun türde teminatlar da kabul edilebilir (TTK m. 1363/1).

Karşı taraf (borçlu), her aşamada teminat miktarının artırılmasını aynı mahkemeden talep edebilir. Bu talep değerlendirilirken, geminin ihtiyati haciz nedeniyle seferden alıkonulduğu süre boyunca yapılan günlük işletme giderleri ve ihtiyati haciz dolayısıyla yoksun kalınan kazançlar dikkate alınır. Mahkeme, ek teminatın yatırılmasına karar verirse, belirlenen sürede bu teminatın yatırılması gerekir. Eğer ek teminat süresinde yatırılmazsa, ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar, yani iptal edilmiş olur (TTK m. 1363/2). Ancak, 1320. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan gemi alacaklıları, teminat yatırma yükümlülüğünden muaftır. Bu alacaklılar, deniz hukuku gereği bu zorunluluktan muaf tutulur (TTK m. 1363/3).

Alacaklı, aynı mahkemeden teminat miktarının azaltılmasını da talep edebilir. Mahkeme, talep üzerine teminat miktarının düşürülmesine karar verebilir. Böylelikle, ihtiyati haciz sürecinde teminatın miktarı hem artırılabilir hem de alacaklı tarafından talep edilirse azaltılabilir (TTK m. 1363/4).

7. Yetkili Mahkemeden Talepte Bulunulması

a. Dava Açılmadan Önce İhtiyati Hacizde Yetkili Mahkemeler

Dava açılmadan önce ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili mahkemeler, geminin bayrağına ve bulunduğu yere göre farklılık göstermektedir. Türk bayraklı ve yabancı bayraklı gemiler için yetkili mahkemeler ile yetki veya tahkim anlaşmalarının etkileri şu şekildedir:

aa. Türk Bayraklı Gemiler İçin Yetkili Mahkemeler:

Türk bayraklı gemilerde dava açılmadan önce ihtiyati haciz kararını, geminin bulunduğu yerin mahkemesi verebilir. Bu yer, geminin demir attığı, şamandıraya veya tonoza bağlandığı, bir limana yanaştığı ya da kızağa alındığı yerdir. Ayrıca, gemi Türk Gemi Sicili’ne kayıtlıysa, sicil kaydının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Eğer gemi sicile kayıtlı değilse, gemi malikin yerleşim yeri mahkemesi ihtiyati haciz kararı verebilir. Özel sicile kayıtlı gemilerde ise, kiracının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir (TTK m. 1354/1).

bb. Yabancı Bayraklı Gemiler İçin Yetkili Mahkemeler:

Yabancı bayraklı gemiler için Türkiye’de dava açılmadan önce ihtiyati haciz kararı, yalnızca geminin bulunduğu yerin mahkemesi tarafından verilebilir. Geminin bulunduğu yer, demir attığı, şamandıraya veya tonoza bağlandığı, yanaştığı ya da kızağa alındığı yer olabilir. Yabancı bayraklı gemiler için başka bir mahkeme ihtiyati haciz kararı veremez, bu yetki yalnızca geminin fiziksel olarak bulunduğu yerin mahkemesine aittir (TTK m. 1355/1).

cc. Yetki veya Tahkim Anlaşması Varsa:

Bir deniz alacağına ilişkin olarak taraflar arasında yetki veya tahkim anlaşması yapılmış olsa bile, Türk mahkemelerinin ihtiyati haciz kararı verme yetkisi ortadan kalkmaz. Deniz alacağına ilişkin yetki veya tahkim anlaşmasına göre yabancı bir mahkeme veya hakem kurulu yetkili bulunsa dahi, Türk mahkemeleri ihtiyati haciz kararı verebilir. Ayrıca, deniz alacağının esasına yabancı bir devletin hukuku uygulanıyor olsa bile, Türk Ticaret Kanunu’nun 1354 ve 1355. maddelerine göre yetkili olan Türk mahkemeleri, deniz alacağına teminat sağlamak amacıyla ihtiyati haciz kararı verebilir (TTK m. 1356/1).

b. Dava Açıldıktan Sonra İhtiyati Hacizde Yetkili Mahkemeler

 Dava açıldıktan sonra ihtiyati haciz kararı talep edilmesi, dava sürecinin belirli aşamalarına göre farklılık gösterir:

aa. Türkiye’de Mahkemede Dava Açıldıktan Sonra İhtiyati Haciz Talep Edilirse

Bir deniz alacağı hakkında Türkiye’de mahkemede dava açıldıktan sonra, ihtiyati haciz kararı sadece davayı gören mahkemeden talep edilebilir. Başka bir mahkemeden ihtiyati haciz kararı istenemez. Bu düzenleme, dava açıldıktan sonra yetkili olan mahkemenin davanın tüm safhalarını yönetmesi gerektiğini ifade eder. Dolayısıyla, dava açıldıktan sonra deniz alacağı için teminat elde etmek amacıyla ihtiyati haciz kararı talep edilecekse, bu talep sadece davayı gören mahkemeye yapılabilir (TTK m. 1357/1).

bb. Yurt Dışında Mahkemede veya Hakem Önünde Dava Açıldıktan Sonra İhtiyati Haciz Talep Edilirse

Eğer bir deniz alacağı hakkında yurt dışında bir mahkemede dava açılmışsa ya da dava bir hakem heyeti önünde devam ediyorsa, bu durumda ihtiyati haciz kararı, kesin hüküm verilinceye kadar yalnızca Türk Ticaret Kanunu’nun 1354 ve 1355. maddelerinde belirtilen yetkili mahkemelerden istenebilir. Bu mahkemeler, geminin demir attığı, şamandıraya veya tonoza bağlandığı, yanaştığı ya da kızağa alındığı yer mahkemeleridir. Yurt dışındaki dava veya hakem süreci devam ederken, ihtiyati haciz kararı almak isteyen alacaklı, Türkiye’deki bu yetkili mahkemelere başvurmalıdır (TTK m. 1357/2).

c. İtirazlarda Yetkili Mahkeme

İhtiyati haciz kararı verilmiş olan kişiler, bu karara itiraz edebilirler. İtirazların hangi mahkeme tarafından inceleneceği, davanın hangi aşamada olduğuna ve nerede açıldığına bağlı olarak belirlenir. Ayrıca, ihtiyati haciz kararının değiştirilmesi veya teminatların artırılması gibi talepler de belirli mahkemelerce karara bağlanır.

aa. Esas Hakkında Dava Açılmadan Önce:

Eğer ihtiyati haciz kararı, esas hakkında dava açılmadan önce verilmişse, itirazlar hakkında karar verme yetkisi, ihtiyati haciz kararını vermiş olan mahkemeye aittir. Yani, alacaklı dava açmadan önce ihtiyati haciz kararı alınmışsa, karara itiraz eden borçlu, bu kararı veren mahkemeye başvurur (TTK m. 1358/1-a).

bb. Esas Hakkında Türkiye’de Dava Açılmışsa:

Eğer ihtiyati haciz kararına itiraz, esas hakkında Türkiye’de dava açıldıktan sonra yapılmışsa, bu durumda itirazları karara bağlamaya yetkili olan mahkeme, davayı gören mahkemedir. Yani, esas hakkındaki davayı gören mahkeme, ihtiyati haciz kararına yapılacak itirazları da inceleme yetkisine sahiptir (TTK m. 1358/1-b).

cc. Esas Hakkında Yurt Dışında veya Hakem Önünde Dava Açılmışsa:

Eğer ihtiyati haciz kararına itiraz, esas hakkında yurt dışında bir mahkemede veya hakem önünde dava açıldıktan sonra yapılmışsa, itirazlar hakkında karar verme yetkisi ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye aittir. Yani, ihtiyati haciz kararı Türkiye’de alınmış, ancak esas dava yurt dışında veya hakem önünde görülüyorsa, ihtiyati haciz kararına itirazlar yine kararı vermiş olan Türk mahkemesine yapılmalıdır (TTK m. 1358/1-c).

d. İhtiyati Haciz Kararının Değiştirilmesi ve Teminat İstemlerinde Yetkili Mahkeme

İhtiyati haciz kararına itirazlar dışında, kararın değiştirilmesi, istihkak iddiaları, tarafların yatırdığı teminatların artırılması veya azaltılması, teminatın türünün değiştirilmesi veya iptal edilmesi gibi talepler de aynı mahkemeler tarafından karara bağlanır. Bu durumda, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme, bu tür başvurular hakkında da yetkilidir. Taraflardan biri, teminatın artırılması veya azaltılması gerektiğini düşünüyorsa, bu talepler de kararı veren mahkemeye sunulmalıdır (TTK m. 1358/2).

e. Esas Yargılamada Yetkili Mahkeme

Deniz alacaklarıyla ilgili ihtiyati haciz kararını veren mahkemeler, aynı zamanda alacağın esasına ilişkin davada da yetkili olabilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 1354 ve 1355. maddeleri uyarınca, deniz alacaklarına ilişkin ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili olan mahkeme, eğer deniz alacağının esasına ilişkin bir yetki veya tahkim sözleşmesi yoksa, alacaklı tarafından ihtiyati haczi tamamlamak üzere açılacak davada da yetkili olur. Bu durumda, ihtiyati haczi veren mahkeme, aynı zamanda deniz alacağının esası hakkında yapılacak yargılamayı yürütme yetkisine sahiptir.

Bunun yanı sıra, ihtiyati haczi uygulayan icra dairesi, haciz sonrası yapılacak icra takibiyle ilgili işlemleri yürütmeye yetkilidir. Yani, ihtiyati haczin uygulanması sonucunda icra takibi başlatıldığında, bu takibin yürütülmesi de ihtiyati haczi uygulayan icra dairesinin yetki alanındadır (TTK m. 1359).

f. Tenfiz Davasında Yetkili Mahkeme

Bir deniz alacağıyla ilgili olarak Türk mahkemesi tarafından ihtiyati haciz kararı verilmişse, o alacağın esası hakkında verilmiş bir yabancı mahkeme veya hakem kararının Türkiye’de tenfizi de belirli koşullara bağlıdır. Türk mahkemesi, deniz alacağı için alınmış bir yabancı mahkeme kararını veya hakem kararını tenfiz etmekte yetkili olabilir. Bunun için iki önemli şart vardır:

aa. Geminin, tenfiz talebinin yapıldığı tarihte mahkemenin yargı çevresinde bulunması: Eğer tenfiz başvurusu yapıldığında gemi, ihtiyati haciz kararı veren Türk mahkemesinin yargı çevresinde demirlemiş, şamandıraya bağlanmış, yanaşmış ya da kızağa alınmışsa, Türk mahkemesi bu yabancı mahkeme veya hakem kararını tenfiz etmekte yetkilidir (TTK m. 1360/1-a).

bb.Teminatın mahkeme kasasında bulunması: Eğer gemi, serbest bırakılması için yatırılan teminat nedeniyle mahkemenin yargı yetkisi altındaysa, yani 1370 ila 1372. maddeler uyarınca yatırılan teminat, tenfiz başvurusu yapıldığında mahkeme kasasında bulunuyorsa, bu durumda da Türk mahkemesi yabancı mahkeme kararını veya hakem kararını tenfiz etme yetkisine sahiptir (TTK m. 1360/1-b).

g. Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Açılacak Tazminat Davasında Yetkili Mahkeme

İhtiyati haciz kararı veren mahkeme, haksız ihtiyati haciz sebebiyle alacaklı aleyhine açılacak tazminat davasını görmeye yetkilidir. Eğer ihtiyati haciz talebi haksız bulunur ve borçlunun bu karardan dolayı zarara uğradığı iddia edilirse, bu durumda zarar gören borçlu, alacaklıya karşı tazminat davası açabilir. Bu tazminat davası, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme tarafından görülür (TTK m. 1361/1).

Ancak, eğer deniz alacağının esası hakkında yurtiçinde veya yurt dışında bir mahkemede ya da hakem önünde dava açılmışsa, bu davanın sonucu tazminat davası için bekletici mesele sayılır. Yani, deniz alacağına ilişkin esas dava sonuçlanmadan tazminat davası ilerleyemez. Bu durumda, haksız ihtiyati haciz nedeniyle açılan tazminat davası, esas hakkında görülen davanın kesinleşmesine kadar bekletilir (TTK m. 1361/2).

B. İhtiyati Haciz Kararının Uygulanması

İhtiyati haciz kararının uygulanabilmesi için alacaklının, kararın verildiği tarihten itibaren üç iş günü içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki veya geminin bulunduğu yerdeki icra dairesine başvurması zorunludur. Eğer bu süre içinde başvuru yapılmazsa, ihtiyati haciz kararı kendiliğinden geçersiz hale gelir (TTK m. 1364/1).

1. İhtiyati Hacze Başlama Süresi:

İcra dairesi, alacaklının talebi üzerine derhal ihtiyati haczi uygular. Bu işlem, İcra ve İflas Kanunu’na göre gece ve resmi tatil günlerinde de yapılabilir, yani bu süreler haciz işlemlerini engellemez (TTK m. 1365/1-2).

2. Geminin Seferden Men Edilmesi ve Muhafaza Altına Alınması:

İhtiyati haciz kararı verildikten sonra, icra müdürlüğü gemiyi seferden men ederek muhafaza altına alır. Bu süreçte, geminin kaptanı, maliki, malik olmayan donatanı veya bunların yetkili temsilcilerine haciz işlemi tebliğ edilir. Geminin teslim alındığı bu kişiler, “yediemin” sıfatıyla gemiyi koruma sorumluluğunu üstlenirler. Yediemin olarak görevi devralan kişiye, bu sorumlulukların yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nun 289. maddesi uyarınca doğan cezai yükümlülükler hatırlatılır. Bu maddede belirtilen cezai sorumluluklar, yedieminin görevini ihlal etmesi durumunda karşılaşabileceği yaptırımları içerir. (TTK m. 1366/1).

Diğer taraftan ihtiyati haciz uygulamalarında geminin seferden men edilmesine ayrıca bir mahkeme kararına gerek yoktur. TTK 1366’ya göre, geminin seferden men edilmesi ve muhafaza altına alınması işlemi, ihtiyati haczin doğal bir sonucudur ve bu işlem icra memuru tarafından doğrudan yapılır. Mahkemenin bu konuda ekstra bir karar almasına gerek duyulmaz, çünkü seferden men, ihtiyati haczin hukuki sürecinin bir parçası olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 11.01.2023 Tarih, 2022/7101E., 2023/76K.)

3. İhtiyati Haciz Tutanağının Düzenlenmesi ve Geminin Değerinin Tespiti

İhtiyati haciz sürecinde düzenlenen tutanakta, geminin yalnızca adının belirtilmesi yeterlidir; geminin değerinin yazılması zorunlu tutulmaz. Ancak, taraflardan biri geminin değerinin belirlenmesini talep ederse, bu talep icra mahkemesine iletilir ve mahkeme, geminin değerini belirler. Değer tespit işlemi sırasında, ilgili taraflar dosyadaki bilgiler doğrultusunda icra mahkemesi tarafından tespit edilen kişilere çağrı yapılır. Böylece, geminin değeri mahkeme tarafından resmi olarak belirlenmiş olur (TTK m. 1366/2). Bu uygulama, geminin değerinin haciz sürecinde belirlenmesi gereken durumlarda alacaklı ve borçlu açısından adil ve şeffaf bir tespit sürecini garanti altına alır.

4. Gemi Haczinin İlgililere Bildirilmesi ve Sicil Kayıtlarına İşlenmesi

İcra müdürü, gemi üzerinde ihtiyati haciz kararı uygulandıktan hemen sonra bu kararı ilgili yetkililere bildirmek zorundadır. İlk olarak, geminin seferden men edildiği bilgisini derhâl sahil güvenlik komutanlığına veya emniyet teşkilatına, liman başkanlığına ve gümrük idaresine iletir (TTK m. 1366/3). Böylece gemiyle ilgili herhangi bir kaçış ya da yasa dışı işlem önlenmiş olur. Ayrıca, ihtiyati haciz kararının uygulanmasını izleyen ilk iş gününde, geminin kayıtlı olduğu sicil müdürlüğüne de durum bildirilir. Eğer haczedilen gemi yabancı bayraklı ise, bu bildirim geminin bayrağını taşıyan devletin en yakın konsolosluğuna da yapılır. Bu, uluslararası prosedürlerin ve diplomatik ilişkilerin korunması için önemlidir (TTK m. 1366/4).

5. Geminin Seferde Olması Durumunda Yapılacak İşlemler

Eğer gemi, ihtiyati haciz kararı uygulanacağı sırada seferdeyse, farklı bir süreç uygulanır. Türk bayraklı gemilerde ihtiyati haciz kararı, malike, malik olmayan donatana ve borçtan şahsen sorumlu kişilere tebliğ edilerek, deniz alacağı için 10 gün içinde teminat verilmesi gerektiği bildirilir. Aksi takdirde, geminin izleyen ilk seferinde icra dairesine teslim edilmesi gerektiği ihtar edilir. Eğer gemi teslim edilmezse, sorumlu kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 289. maddesine göre cezai işlem yapılır. Yabancı bayraklı gemilerde ise ihtiyati haciz kararı, sahil güvenlik komutanlığının yardımı ile, gemi Türk karasularını terk edene kadar uygulanabilir (TTK m. 1367/1).

6. İhtiyati Haczin Kapsamı

Bir geminin ihtiyati haczi, yalnızca geminin kendisini değil, borçlunun o geminin işletilmesinden elde ettiği gelir ve menfaatleri de kapsar. Bu, gemi işletilmesinden kaynaklanan her türlü kazancın da haciz kapsamında olduğunu gösterir (TTK m. 1368/1).

7. Gemi İdaresi ve Bakımı:

İcra dairesi, haciz altındaki geminin idaresi, işletilmesi, bakımı ve korunması için gerekli her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Bu, geminin güvenliği ve korunmasının sağlanması açısından önemli bir husustur (TTK m. 1368/2).

C. İhtiyati Haciz Kararına Karşı Teminat Gösterme ve Haczin Kaldırılma Süreçleri

1. Geminin Değerinin Depo Edilmesi

İhtiyaten haczedilen gemi, her zaman icra dairesine teslim edilmek üzere ve bu teslimatı sağlamak amacıyla geminin değeri icra dairesine depo edilerek, ya da icra memuru tarafından kabul edilecek bir taşınmaz rehni, gemi ipoteği veya itibarlı bir banka kefaleti gösterilmek suretiyle borçluya bırakılabilir. Eğer gemi üçüncü bir kişinin elinde ihtiyaten haczedilmişse, bu kişi bir taahhüt senedi verilerek gemiyi yediemin sıfatıyla teslim alabilir (TTK m. 1370/1). Geminin üzerindeki ihtiyati haczin devam ettiği durumda, geminin serbest bırakıldığı, sahil güvenlik komutanlığı, liman başkanlığı, gümrük idaresi gibi ilgili kurumlara bildirilir ve sicildeki ihtiyati hacze dair kaydın korunması sağlanır (TTK m. 1370/2). İhtiyati haczin devamı için açılan dava neticesinde teminatın alacaklıya ödenmesine karar verilse bile, teminat icra veznesinden çekilene kadar diğer deniz alacaklıları bu teminata haciz koyma hakkına sahiptir (TTK m. 1370/3). 1352. maddenin (t) ve (u) bentlerinde sayılan deniz alacakları nedeniyle haczedilen gemi, eğer zilyedi olan kişi yeterli teminatı verirse bu kişiye bırakılabilir (TTK m. 1370/4). Milletlerarası sözleşmelerin hükümleri saklıdır (TTK m. 1370/5).

2. Teminat Göstermek Suretiyle İhtiyati Haczin Kaldırılması

 Geminin maliki veya borçlu, geminin değerini geçmemek kaydıyla, deniz alacağının tamamı, faiz ve giderler için yeterli teminat göstererek ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilir. İcra takibine başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer (TTK m. 1371/1). İhtiyati haczin kaldırıldığının sahil güvenlik komutanlığı, liman başkanlığı, gümrük idaresi gibi kurumlara bildirilmesi ve geminin sicilinde bulunan ihtiyati hacze dair kaydın silinmesi gereklidir (TTK m. 1371/2). İhtiyati haczin devamı için açılan dava sonucunda teminatın alacaklıya ödenmesine karar verilse dahi, bu teminat üzerine başka deniz alacaklıları haciz koyamaz (TTK m. 1371/3).

3. Tarafların Anlaşması

1370 ve 1371. maddeler uyarınca verilecek teminatın türü ve miktarı, alacaklı ile geminin maliki veya maliki olmayan donatanı arasında serbestçe kararlaştırılabilir (TTK m. 1372/1).

4. Saklı Kalan Haklar:

Geminin serbest bırakılması için teminat verilmesi, sorumluluğun kabulü, herhangi bir itiraz ve def’iden vazgeçilmesi ya da sorumluluğun sınırlandırılması hakkından feragat edilmesi anlamına gelmez (TTK m. 1373/1).

5. Teminatın Değiştirilmesi:

1370 ila 1372. maddeler uyarınca teminat veren kişi, teminatın miktarının azaltılması, türünün değiştirilmesi veya iptali için her zaman mahkemeye başvurabilir (TTK m. 1374/1).

D. İhtiyati Haczin Yeniden Uygulanması Koşulları

Eğer bir gemi, yurt içinde veya yurt dışında ihtiyaten haczedilmiş ve daha sonra teminat gösterilerek serbest bırakılmışsa, belirli şartlar altında aynı gemi için yeniden veya aynı alacak için ihtiyati haciz uygulanabilir. Bu süreç, mevcut teminatın yetersizliği veya diğer belirli koşulların oluşması durumunda devreye girer.

Bir gemi bir deniz alacağı nedeniyle serbest bırakıldıysa veya gemiyle ilgili olarak teminat alındıysa, aynı geminin yeniden veya aynı alacak için ihtiyati haczi ancak şu durumlarda mümkündür:

1. Teminatın Yetersiz Olması:

Eğer elde edilecek toplam teminat miktarı, geminin değerini aşmamak koşuluyla, ilk teminatın türü veya miktarı yetersizse, alacaklı yeniden ihtiyati haciz talep edebilir (TTK m. 1375/1-a).

2. Borçlunun Borcunu Yerine Getirmemesi:

İlk teminatı veren kişi, borçlarını kısmen veya tamamen yerine getirmezse ya da borcunu yerine getirme kapasitesine sahip değilse, bu durumda yeniden ihtiyati haciz uygulanabilir (TTK m. 1375/1-b).

Serbest Bırakma Durumu: Eğer gemi, makul sebeplerle hareket eden alacaklının talebi veya onayı ile ya da alacaklının serbest bırakılmayı engelleyebilecek makul tedbirleri alamaması sebebiyle serbest bırakılmışsa, alacaklı yeniden ihtiyati haciz talep edebilir (TTK m. 1375/1-c).

E. Aynı Alacak İçin Başka Bir Gemi Üzerinde İhtiyati Haciz

Aynı deniz alacağı için farklı bir gemi de ihtiyati hacze konu olabilir. Ancak bu yalnızca şu durumlarda mümkündür:

1. Teminatın Yetersiz Olması:

Daha önce verilmiş olan teminatın türü veya miktarı yetersizse, başka bir gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanabilir (TTK m. 1375/2-a).

2. Borçlunun Borcunu Yerine Getirmemesi veya Hukuka Aykırı Serbest Bırakma:

Birinci fıkrada belirtilen borçlunun borçlarını yerine getirmemesi veya geminin alacaklının kontrolü dışında serbest bırakılması durumları geçerliyse, başka bir gemi üzerinde ihtiyati haciz talep edilebilir (TTK m. 1375/2-b).

F. Haksız İhtiyati Haciz Sebebiyle Tazminat Davası:

Bir alacaklının ihtiyati haciz talebinde bulunması sonrasında, karşı taraf (borçlu) bu haczin haksız olduğunu ve maddi zarara uğradığını iddia ederse, alacaklı aleyhine tazminat davası açabilir. Bu tazminat davası, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme tarafından görülür (TTK m. 1361/1). Örneğin, bir gemi üzerinde uygulanan ihtiyati haciz nedeniyle gemi sahibi zarara uğramışsa, bu zararların tazmini için alacaklıya karşı dava açabilir. Bu davada, ihtiyati hacizden kaynaklanan zararların giderilmesi talep edilir, mahkeme ise duruma göre teminatın artırılmasına veya zararların karşılanmasına karar verebilir.

Eğer deniz alacağının esası hakkında bir dava devam ediyorsa, bu dava sonuçlanmadan tazminat davası ilerlemez. Yani, tazminat davası, deniz alacağına dair esas davanın sonucuna kadar bekletici sorun olarak kabul edilir (TTK m. 1361/2). Örneğin, alacaklı ile borçlu arasında yurt dışında bir mahkemede deniz alacağı ile ilgili bir dava varsa, bu dava sonuçlanana kadar tazminat davası beklemeye alınır. Bu, esas davanın sonucuna bağlı olarak haksız ihtiyati haciz talebinin tazminata yol açıp açmayacağını belirler.

Bu süreçte, zarar gören tarafın maddi kayıpları ve ihtiyati haciz dolayısıyla uğradığı diğer zararlar değerlendirilerek karar verilir.

G. İhtiyati Haciz Sonrası Dava Açma Zorunluluğu

Gemilere uygulanan ihtiyati hacizlerde, alacaklının haciz kararını tamamlaması için İcra ve İflas Kanunu’nun 264. maddesinde öngörülen süreler bir aya uzatılmıştır. Alacaklı, ihtiyati haciz uygulandıktan veya haciz tutanağı kendisine tebliğ edildikten sonra bir ay içinde dava açmalı veya icra takibine başlamalıdır; aksi takdirde ihtiyati haciz geçersiz hale gelir. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederse, alacaklı bu itirazın kaldırılması için yedi gün içinde icra mahkemesine başvurmalı veya dava açmalıdır. Gemilerdeki ihtiyati haciz sürecinde bu işlemler zamanında yapılmazsa haciz kararı hükümsüz hale gelir.(TTK m. 1376).

Sonuç

Türk Ticaret Kanunu’nun deniz ticareti hukukunda yer alan ihtiyati haciz hükümleri, deniz alacaklılarının haklarının korunmasında kritik bir rol oynar. Gemi sahipleri, işletmecileri ve kiracılar için büyük finansal yükümlülükler doğuran bu süreç, alacaklılara borçların tahsil edilmesi için güçlü bir hukuki mekanizma sunarken, borçlular açısından da mülkiyet haklarının korunmasına dair çeşitli teminatlar sağlar. Ancak bu süreç, karmaşık ve teknik bir yapıya sahip olduğundan, yasal işlemler sırasında dikkat edilmesi gereken pek çok husus bulunmaktadır. İhtiyati haciz kararı, sadece belirli şartlar ve kanıtlar ışığında verilebilir ve bu süreçte her iki tarafın haklarının dengeli bir şekilde korunması önemlidir. Tarafların, deniz ticaretine ilişkin bu hukuki işlemlerde uzman avukatlardan destek alması, yasal haklarının tam anlamıyla korunmasını ve olası ihtilafların en aza indirilmesini sağlayacaktır.

Anahtar kelimeler : geminin ihtiyati haciz, gemi, haciz, deniz ticaret, avukat, deniz alacağı, Tuzla, İstanbul, gemi alacağı, gemi işleteni, gemi maliki, geminin işletilmesi, gemi zıya ve hasarı, yükün hasar görmesi

ÖNEMLİ HATIRLATMA

Geminin ihtiyati haczi, deniz ticaret hukukunda karmaşık ve detaylı bir süreci kapsar. İlgili tüm tarafların, sürecin yasal gerekliliklerine uygun hareket etmesi son derece önemlidir. Bu nedenle, gemi üzerindeki haklarınızı güvence altına almak ve yasal sürecin sorunsuz ilerlemesini sağlamak adına, alanında uzman bir avukat veya hukuk danışmanı ile çalışmanız önerilir.İhtiyati haciz kararları ve uygulamaları, maddi ve hukuki sonuçlar doğurabileceğinden, uzman desteğiyle süreci yürütmek, ileride yaşanabilecek sorunları en aza indirecektir.