Serbest Bölgede Faaliyet Ruhsatı Almanın ve Yer Kiralamanın Şartları ve Usulü

1. Giriş

Bu çalışma, Türkiye’deki serbest bölgelerde faaliyette bulunmak isteyen yerli ve yabancı yatırımcıların izlemesi gereken hukuki prosedürleri ele almaktadır. Çalışmanın temel amacı, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde, “faaliyet ruhsatı” almanın ve bu faaliyetler için gerekli olan “işyeri temini (kiralama, irtifak hakkı vb.)” sürecinin şartlarını ve usulünü açıklamaktır. Serbest bölgeler, “ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak” gibi stratejik hedeflerle kurulmuş özel ekonomik alanlardır. Bu hedeflere ulaşmak için kurulan sistemin temel taşları olan ruhsatlandırma ve yer tahsisi, belirli bir idari sürece tabidir. Bu çalışma, söz konusu sürecin adımlarını, ilgili kurumları ve tarafların hak ve yükümlülüklerini ortaya koymaktadır.

2. Faaliyet Ruhsatı Alma Usulü

Faaliyet ruhsatı, bir yatırımcının serbest bölgedeki teşviklerden yararlanabilmesi ve yasal olarak faaliyette bulunabilmesi için zorunlu bir izin belgesidir. Süreç, çok aşamalı bir idari prosedürü içermektedir.

Başvuru Mercii ve Başvuru Sahipleri: Süreç, yatırımcının başvurusu ile başlar. Başvuru yapabilecek kişiler, kanunda açıkça belirtilmiştir: “yerli ya da yabancı gerçek ya da tüzel kişiler Ticaret Bakanlığından ruhsat almak kaydıyla serbest bölgelerde faaliyette bulunabileceklerdir”. Başvurunun ilk adresi ise ilgili bölgenin Serbest Bölge Müdürlüğü’dür.

Değerlendirme Süreci: Başvuru, tek bir merci tarafından sonuçlandırılmaz. Serbest Bölge Müdürlüğü, başvuruyu aldıktan sonra, “serbest bölge işleticisi ile bölge kurucu ve işleticisinin görüşünü aldıktan sonra, başvuruyu kendi görüşünü de ekleyerek Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğüne gönderir”. Bu, sürecin yerel ve merkezi otoriteler arasında bir koordinasyon gerektirdiğini göstermektedir. Nihai karar mercii Ticaret Bakanlığı’na bağlı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü’dür.

Başvurunun Sonuçlanması: Genel Müdürlük tarafından yapılan değerlendirme sonucunda iki ihtimal ortaya çıkar:

Reddedilme: “Başvuru uygun bulunmazsa bu durum başvurucuya yazılı olarak bildirilir ve başvuru ücreti iade edilir”.

Ön Kabul ve Yer Temini Şartı: “Başvuru uygun görülürse, bu durum başvurucuya yazılı olarak bildirilir ve kendisine faaliyetini sürdüreceği işyerinin teminine yönelik olarak yapılacak sözleşmenin bir örneği ile gerekli diğer belgeleri Genel Müdürlüğe iletmesi için otuz günlük süre verilir. Bu bulgu, faaliyet ruhsatının nihai olarak verilmesinin, yatırımcının bölgede bir işyeri temin ettiğini kanıtlaması şartına bağlı olduğunu net bir şekilde göstermektedir.

Nihai Ruhsatlandırma: Yatırımcı, verilen 30 günlük süre içinde kira sözleşmesi gibi belgeleri sunarsa, başvurucuya faaliyet ruhsatı verilir. Bu ruhsatı alan kişi, kanunen “kullanıcı” statüsünü kazanır. Süreye uyulmaması halinde ise “dosya işlemden kaldırılır ve başvuru ücreti irat olarak kaydedilir.

3. Serbest Bölgede Yer Kiralama ve Tahsis Şartları

Faaliyet ruhsatı sürecinin ayrılmaz bir parçası olan yer temini, yatırımcıya farklı seçenekler sunan esnek bir yapıya sahiptir. Yatırımcılar, faaliyet gösterecekleri işyerini farklı hukuki yöntemlerle temin edebilirler. En sık uygulanan yöntemler kiralama ve irtifak hakkı tesisidir.

Sözleşmelerin Onayı: Yatırımcının bölge işleticisi veya kurucu/işleticisi ile yaptığı kira veya satış sözleşmeleri de idari bir onaya tabidir. Serbest Bölge Müdürlüğü’nün görevleri arasında, “faaliyet ruhsatı müracaatı uygun görülen kişilerin yapmış olduğu kira ve satış sözleşmelerini onaylamak” da bulunmaktadır.

Bölge İşleticisinin Rolü: Özel sektör tarafından işletilen serbest bölgelerde (yap-işlet-devret veya işletme sözleşmesi modelleri), bölge işleticisi yer temininde kilit bir rol oynar. İşletici, “serbest bölge arazi, bina ve tesislerinin kiralanması veya sair suretle kullanıma verilmesi ile yıkım ve yeniden inşasına ilişkin usul ve esasları belirlemek ve uygulamak” yetkisine sahiptir. Kiralamaya ilişkin özel şartlar ve tarifeler, idare ile işletici arasında yapılan ana sözleşmede belirlenir.

4. Diğer Değerlendirmeler

Ruhsatın Hukuki Niteliği: Faaliyet ruhsatı, basit bir izin belgesinden öte, bir “şartlı ruhsat” veya “şartnameli ruhsat” niteliğindedir. Bu, ruhsatın sahibine belirli haklar (teşviklerden yararlanma vb.) tanımasının yanı sıra, uyması gereken yükümlülükler de getirdiği anlamına gelir. Hiçbir gerçek veya tüzelkişi faaliyet ruhsatı almaksızın serbest bölge teşviklerinden yararlanamaz. Bu, ruhsatın bölgedeki ekonomik faaliyetin anahtarı olduğunu gösterir.

İdari Sürecin Bütünlüğü: Faaliyet ruhsatı alma ve yer kiralama, birbirinden bağımsız düşünülemeyecek, birbirini şart koşan iki süreçtir. Yatırımcı, ruhsat başvurusunun ön onayını almadan anlamlı bir kira sözleşmesi yapamaz; aynı şekilde, onaylanmış bir kira sözleşmesi sunmadan da nihai ruhsatı alamaz. Bu yapı, bölgeye yalnızca ciddi ve faaliyete geçmeye hazır yatırımcıların girmesini sağlamayı amaçlayan bir kontrol mekanizmasıdır.

Esnek Tahsis Modelleri: Kanun koyucunun yatırımcılara kiralama, 49 yıla varan irtifak hakkı ve yap-işlet-devret gibi farklı modeller sunması, serbest bölgelerin yatırımcı dostu bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bu esneklik, farklı sermaye ve proje büyüklüklerine sahip yerli ve yabancı yatırımcıları çekmeyi hedeflemektedir.

Devletin ve Özel Sektörün Rol Dağılımı: Serbest bölgelerin kuruluş ve işletilmesinde farklı modellerin (devlet tarafından, özel sektör tarafından, yap-işlet-devret) uygulanmaktadır. Bu durum, yer kiralama sürecindeki muhatabın (doğrudan idare veya bölge işleticisi) ve kira şartlarının değişmesine neden olabilir. Ancak her durumda, nihai denetim ve onay yetkisi Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü ve Serbest Bölge Müdürlüğü gibi kamu otoritelerindedir.

Neden Uzman Avukat Görüşü Gerekli?

Serbest bölgede faaliyet ruhsatı almak ve yer kiralamak, basit bir kira sözleşmesi süreci değildir. Hem ruhsatlandırma hem de yer tahsisi aşamaları, idari usuller, süreli başvurular, kamu-özel sektör işbirliği sözleşmeleri gibi teknik konuları içerdiğinden, bu işlemler mutlaka deneyimli bir hukukçu gözetiminde yürütülmelidir. Yanlış ya da eksik yapılan başvurular, yatırımın reddedilmesine veya ciddi gecikmelere yol açabilir. Özellikle Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe, Gebze, Tepeören, Orhanlı ve Çayırova gibi sanayi ve ticaretin yoğun olduğu bölgelerde serbest bölge yatırımı planlayan kişi ve kurumların, serbest bölge ve yatırım hukuku konusunda uzman bir Tuzla avukatından profesyonel danışmanlık alması hak ve menfaat kaybını önlemek açısından kritik öneme sahiptir.

Read More

Çekin Keşideciye Geri Ciro Edilmesi ve Önceki Cirantaların Sorumluluğu – Yargıtay Kararları Işığında

Çekin keşideciye geri ciro edilmesi, kambiyo senetleri uygulamasında sık karşılaşılan ancak hukuki sonuçları açısından tartışmalı bir konudur. Bu durumda önceki cirantaların sorumluluğu devam eder mi? Yoksa keşidecinin yeniden ciro ettiği senette yeni bir sorumluluk silsilesi mi başlar? Bu yazıda, Yargıtay’ın farklı dairelerine ait kararlar ışığında bu soruya yanıt aranmakta ve iki temel yaklaşım açıklanmaktadır.

A. Yaygın Görüş: Keşideciye Geri Ciro Edilen Çekte Önceki Cirantaların Sorumluluğu Kalkar

Yaygın görüş : Önceki cirantaların sorumluluğu kalkar : Yaygın görüş sorumluluk kalkacağı yönündedir. Yargıtay uygulamasının büyük çoğunluğu çekin keşideciye geri ciro edilmesi ve keşideci tarafından yeniden tedavüle sokulması halinde, “ikinci tedavül” olarak adlandırılan bu işlemden önceki lehtar ve cirantaların sorumluluğunun ortadan kalktığı yönündedir. Bu görüş, özellikle Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları tarafından şekillendirilmiş ve çok sayıda ilk derece ve bölge adliye mahkemesi tarafından benimsenmiştir.

Bu görüşün temel dayanağı, keşidecinin çeki geri almasıyla birlikte, sanki o çeki hiç düzenlememiş gibi ilk baştaki konumuna geri döndüğü varsayımıdır. Dolayısıyla, yeni bir tedavül süreci başlar ve sorumluluk zinciri bu yeni süreçte oluşur.

B. Karşı Görüş: Önceki Cirantaların Sorumluluğu Devam Eder

Karşı Görüş: Sorumluluk Devam Eder  : Azınlıkta olmakla birlikte, özellikle Yargıtay 11. ve 19. Hukuk Daireleri’nin kararlarında, çekin keşideciye geri ciro edilmesinin önceki cirantaların sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı belirtilmektedir. Bu görüş, kambiyo senetlerinin temel prensibi olan “cirantaların müteselsil sorumluluğu” ve “imzaların bağımsızlığı” ilkelerine dayanır. Buna göre, bir cirantanın imzası senet üzerinde bulunduğu ve çizilmediği müddetçe, senedin meşru hamiline karşı sorumluluğu devam eder.

Sorumluluğun Kalktığı Görüşünün Hukuki Dayanakları

Bu görüşü savunan kararlar, neredeyse standartlaşmış bir gerekçeye dayanmaktadır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında tekrarlandığı gibi:Çek, keşideci tarafından lehtar lehine düzenlenip, keşide edildikten sonra, lehtar tarafından tekrar keşideciye ciro edilmesi halinde, keşidecinin 6102 sayılı TTK’nun 788. maddesi koşullarında yeniden çeki tedavüle çıkararak ciro etmesi durumunda, ikinci tedavülden önceki lehtarın sorumluluğu kalmadığından, lehtar hakkında takip yapılamaz.” (Bkz. Yargıtay 12. HD – 2013/12196 E.; Yargıtay 12. HD – 2019/477 E.; Yargıtay 12. HD – 2020/1441 E. ve çok sayıda benzer karar).

Bu yaklaşımın temel mantığı şu şekilde özetlenebilir: Keşidecinin Baştaki Durumuna Dönmesi: Keşideci, çeki geri ciro yoluyla devraldığında, çeki hiç tedavüle çıkarmamış gibi kabul edilir. Keşideci “çeki keşide etmeden önceki durumuna dönmüştür”.

Alacaklı ve Borçlu Sıfatlarının Birleşmesi: Çekin borçlusu konumundaki keşideciye geri dönmesiyle, alacak ve borç ilişkisi sona erer. Lehdar çeki keşideciye ciro etmesiyle davacı (lehtar ve ilk ciranta) ile keşideci arasındaki alacak borç ilişkisi son bulmuştur.

Keşidecinin çeki yeniden tedavüle sokması, yeni bir sorumluluk zinciri başlatır. Bu durumda sorumluluk, sadece “keşideci ile takip alacaklısı hamil arasında” kalır (Bkz. Yargıtay 12. HD – 2020/4150 E.).

Sorumluluğun Devam Ettiği Görüşünün Hukuki Dayanakları

Bu görüşü benimseyen Yargıtay 11. ve 19. Hukuk Daireleri, kambiyo senetlerinin tedavül güvenliğini ve hamillerin haklarını korumayı önceler. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin “sorumluluk kalkar” yönündeki kararını bozarken şu gerekçeyi sunmuştur: “keşidecinin yeniden ciro etmek suretiyle çeki tedavüle sürmesi sonucu hamil pozisyonuna gelen davalı …’ne karşı, çekte imzası bulunan keşideci-lehdar ve cirantaların müşterek müteselsil sorumlu oldukları” (Yargıtay 11. HD – 2020/6363 E.).

Bu yaklaşımın temel mantığı ise şöyledir: Müteselsil Sorumluluk İlkesi: Çekte imzası bulunan herkes (keşideci, lehtar, cirantalar), hamile karşı müteselsilen sorumludur. Hamil, dilediği borçluya veya hepsine birden başvurabilir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin (2015/12521) belirttiği gibi, “Ciro silsilesi içinde yer alan kişiler hamile karşı müteselsil borçlu sıfatıyla mesul olup, hamil bunların sıraları ile bağlı olmaksızın her birine… müracaat edebilir.”

Geriye Cironun Sorumluluğu Kaldırmaması: TTK, çekin borçlu olanlardan birine (keşideci dahil) ciro edilmesini ve bu kişinin çeki yeniden ciro etmesini yasaklamamıştır. Ancak bu durum, önceki cirantaların sorumluluğunu kendiliğinden ortadan kaldırmaz.

İmzaların Bağımsızlığı: Lehtarın veya cirantanın cirosu çizilmediği sürece, senet üzerindeki imzası geçerliliğini korur ve bu imza, son hamile karşı bir taahhüt niteliğindedir.

Sonuç

Sunulan yargı kararları ışığında, çekin keşideciye geri ciro edilmesi durumunda önceki cirantaların sorumluluğunun kalkıp kalkmayacağı konusunda net ve birleşik bir içtihat bulunmamaktadır. Ancak şu sonuçlara varılabilir. Yaygın Uygulama Sorumluluğun Kalktığı Yönündedir: Özellikle Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin istikrarlı kararları, çok sayıda alt derece mahkemesi tarafından benimsenmekte ve uygulamada bu görüşün daha yaygın olduğu gözlemlenmektedir. Bu görüşe göre, keşideciye dönen çekle birlikte eski sorumluluk zinciri kopar ve yeni bir süreç başlar.

Neden Tuzla ve Çevresinde Uzman Avukat Görüşü Gereklidir?

Çekin keşideciye geri ciro edilmesi gibi teknik ve ayrıntılı bir senet işlemi, ilk bakışta basit bir hukuki işlem gibi görünse de; eksik yorumlandığında veya yanlış uygulandığında ciddi riskler doğurabilir. Özellikle Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe, Gebze, Çayırova ve Tepeören gibi ticari hareketliliğin yüksek olduğu bölgelerde faaliyet gösteren şirketler açısından bu tür ciro işlemleri, yüksek tutarlı çek ve bonolarla doğrudan ilgilidir.

Bu bölgelerdeki ticari ilişkilerde;

  • Yanlış ciro nedeniyle sorumluluğu olmayan kişilere karşı takip yapılması,
  • Haksız tahsilat iddialarıyla dava açılması,
  • Cirantaların sorumluluğunun yanlış yorumlanması,
  • Veya keşideciye dönen çekin yeniden tedavüle sokulmasında hukuka aykırı bir süreç izlenmesi gibi durumlar, hem alacaklıyı hem de borçluyu ciddi hukuki süreçlerle karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle Tuzla’da faaliyet gösteren bir kambiyo hukuku avukatı, bölgenin ticari yapısını bilen, Yargıtay’ın güncel içtihatlarına hâkim ve senet uygulamalarındaki hata risklerini önceden tespit edebilecek deneyime sahip olmalıdır. Aynı şekilde Kartal, Maltepe, Pendik, Çayırova, Tepeören ve Gebze gibi bölgelerde faaliyet gösteren işletmelerin, çek cirosu gibi karmaşık işlemlerde yerel uygulamayı bilen bir hukukçudan destek almaları, ileride yaşanabilecek çek iptali, takip iptali ya da haksız sorumluluk gibi riskleri önemli ölçüde azaltır. Sonuç olarak, çekin keşideciye geri ciro edilmesi durumunda önceki cirantaların sorumluluğu devam eder mi? sorusuna verilecek cevap olayın detayına ve doğru hukuki değerlendirmeye bağlıdır. Bu nedenle, özellikle Tuzla ve çevresindeki işletmelerin senet hukuku alanında uzman bir avukat ile çalışmaları büyük önem taşır.
Read More

Tahsil Amaçlı Ciro Nedir? – Yargıtay Kararları Işığında Detaylı İnceleme

Tahsil amaçlı ciro, Türk Ticaret Hukuku’nda sıklıkla karşılaşılan ve çoğu zaman temlik cirosuyla karıştırılan bir işlemdir. Bu yazıda, “tahsil amaçlı ciro nedir?”, “temlik cirosundan farkı nedir?”, “tahsil cirosunun sonuçları nelerdir?” gibi sorular, Yargıtay kararları ışığında yanıtlanmakta ve bu konuda dikkat edilmesi gereken hukuki noktalar açıklanmaktadır.

Tahsil Amaçlı Ciro Tanımı ve Amacı

Tahsil amaçlı ciro, senetten doğan hakkın mülkiyetini devretmeksizin, senedi elinde bulunduran kişiye (hamil), ciro eden (ciranta) adına senet bedelini tahsil etme ve buna bağlı işlemleri yapma yetkisi veren bir işlemdir. Yargıtay’ın da belirttiği gibi, “tahsil cirosu senetten doğan hakların devri amacıyla değil bu hakların ciro edenin nam ve hesabına tahsilini sağlamak amacıyla gerekli vekalet ve yetkiyi tesis eden bir işlemdir” (Yargıtay-19. Hukuk Dairesi-2012/9143-2013/5417). Bu ciro ile hamil, cirantanın vekili konumuna gelir.

Hukuki Dayanak ve Şekil Şartı: Bir cironun “açık” tahsil cirosu olarak kabul edilebilmesi için senet üzerinde belirli ibarelerin bulunması zorunludur. Türk Ticaret Kanunu (TTK) uyarınca bu ibareler “’bedeli tahsil içindir’, ‘vekâleten’, ‘kabz içindir’ veya bedelin başkası adına kabul edileceğini belirten bir şerhi ya da sadece vekil etmeyi ifade eden bir kaydı” içermelidir. Bu kayıtların varlığı, cironun tahsil amacını net bir şekilde ortaya koyar.

Temlik Cirosundan Farkı: Mahkeme kararlarında en sık vurgulanan ayrım, tahsil cirosu ile temlik cirosu arasındadır. Eğer ciroda yukarıda belirtilen tahsil ifadeleri yer almıyorsa, cironun “temlik cirosu” olduğu kabul edilir. Yargıtay’a göre, “Ciro imzası yerinde ‘bedeli tahsil içindir’ ‘vekaleten’ ve benzeri gibi ibareler içermeyen ciroların temlik cirosu olduğunun kabulü gerekir” (Yargıtay-19. Hukuk Dairesi-2015/11371-2016/2463). Temlik cirosu, senetten doğan tüm hakları ve senedin mülkiyetini devralana geçirirken, tahsil cirosunda mülkiyet cirantada kalır.

Mülkiyetin Devredilmemesi ve “Vekil Hamil” Sıfatı: Tahsil cirosunun en temel sonucu, mülkiyetin devredilmemesidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında bu durum, “Mülkiyet ciroya rağmen ciro edende kalmıştır” şeklinde ifade edilmiştir (Yargıtay-Hukuk Genel Kurulu-2020/329-2022/1490). Bu nedenle senedi tahsil cirosuyla alan kişi, “vekil hamil” sıfatıyla hareket eder ve senedi cirantanın nam ve hesabına tahsil etmekle yükümlüdür.

Açık ve Örtülü (Gizli) Tahsil Cirosu: Kararlar, tahsil cirosunun “açık” veya “örtülü (gizli)” olabileceğini belirtmektedir. Açık ciro, senet üzerindeki şerhlerle bellidir. Örtülü (gizli) ciro ise, görünüşte temlik cirosu gibi olmasına rağmen taraflar arasındaki iç ilişkide tahsil amacıyla yapıldığına dair bir anlaşmanın bulunduğu durumlardır. Bir kararda, “Gizli tahsil cirosu, sadece senet bedelinin tahsil edilip cirantaya verilmesi hususunda yetki vermek amacıyla yapıldığı taktirde, ciranta senedin maliki ve alacaklısı olarak kalır” denilmektedir (Yargıtay-12. Hukuk Dairesi-2014/19229-2014/27579). Ancak örtülü cironun varlığını iddia eden tarafın bunu yazılı delillerle ispatlaması gerekir.

Hamilin Hak ve Yükümlülükleri: Tahsil cirosu ile senedi devralan “vekil hamil”, senetten doğan tüm hakları kullanabilir. Bu kapsamda, borçlu aleyhine dava açabilir ve icra takibi yapabilir. Hatta bir Yargıtay kararında belirtildiği gibi, vekil hamil “çekin zayi olması nedeniyle iptal davası açma yetkisini haizdir” (Yargıtay-11. Hukuk Dairesi-2015/15123-2017/2747). Ancak vekil hamilin yetkisi sınırlıdır; senedi ancak yeni bir “tahsil cirosu” ile devredebilir (BAM-Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi-2025/125-2025/113). En önemli yükümlülüğü ise, tahsil ettiği bedeli asıl alacaklı olan cirantaya teslim etmektir.

Borçlunun Durumu ve Def’ilerin İleri Sürülmesi: Tahsil cirosunun en kritik sonuçlarından biri, borçlunun hukuki durumunu etkilemesidir. Mülkiyet cirantada kaldığı için, borçlu, cirantaya karşı ileri sürebileceği kişisel def’ileri (itirazları), senedi tahsil için elinde bulunduran vekil hamile karşı da ileri sürebilir. Nitekim bir mahkeme kararında, “6762 sayılı eTTK 600 gereğince cirantaya karşı ileri sürülebilecek defiler hamile karşı da ileri sürebilir” (İlkDerece-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi-2020/283-2022/644) denilerek bu ilke açıkça ortaya konmuştur. Bu durum, tahsil cirosunu, hamili kişisel def’ilere karşı koruyan temlik cirosundan ayıran temel bir özelliktir.

Sonuç olarak yargı pratiğinde, bir cironun tahsil amaçlı sayılabilmesi için senet üzerinde “bedeli tahsil içindir” veya “vekâleten” gibi açık ifadelerin bulunması kritik bir önem taşımaktadır. Bu tür ifadelerin yokluğunda, cironun mülkiyeti devreden bir “temlik cirosu” olduğu kabul edilmekte ve aksini iddia eden taraf ağır bir ispat yükü altına girmektedir. Bu nedenle, tahsil cirosunun hukuki sonuçlarından faydalanmak isteyen tarafların, bu amacı senet üzerinde açıkça belirtmeleri, olası uyuşmazlıkların önlenmesi açısından büyük önem arz etmektedir. bir makale önerisi.

Neden Uzman Tuzla Avukat Görüşü Gerekli? – Tahsil Amaçlı Ciro Davalarında Profesyonel Destek

Tahsil amaçlı ciro, ilk bakışta basit bir işlem gibi görünse de temlik cirosuyla karıştırılması, senet geçersizliği, icra takibinin iptali, haksız tahsilat gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Özellikle çek ve bono tahsili ile ilgili uyuşmazlıklarda, senet hukuku, vekâlet ilişkisi ve Yargıtay kararları doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekir. Yanlış atılan bir imza veya eksik cümle, hakkınızın kaybına yol açabilir.

Bu nedenle;

✅ Senet üzerine doğru ciro türünü uygulamak
✅ Vekil hamil sıfatıyla dava/icat takibi başlatmadan önce yasal zemini incelemek
✅ Borçlu tarafın hangi def’ileri ileri sürebileceğini değerlendirmek

için senet ve kambiyo hukuku alanında uzman bir avukattan destek alınması kritik öneme sahiptir. Uzman bir Tuzla avukatı, özellikle ticari yoğunluğun yüksek olduğu Tuzla, Kartal, Pendik gibi bölgelerde, uygulamada sık karşılaşılan hataları önceden tespit ederek, tarafların hukuki güvenliğini sağlar ve riskleri en aza indirir. Bu konuda bir makale önerisi.

Read More

Konkordato İlan Eden Şirketten Alacak Nasıl Tahsil Edilir?

Giriş

Bu çalışma, konkordato ilan eden bir şirketten alacakların nasıl tahsil edileceği sorusuna bir yanıt sunmayı amaçlamaktadır. Konkordato süreci, borçlunun mali durumunu iyileştirerek borçlarını ödeyebilmesi için tasarlanmış bir hukuki mekanizmadır. Ancak bu süreç, alacaklılar için de dikkatle takip edilmesi gereken, belirli hak ve yükümlülükler doğuran bir nitelik taşır. Çalışmamız, alacak tahsil sürecinin farklı aşamalarını, alacaklıların başvurabileceği yolları ve dikkat etmesi gereken önemli noktaları mahkeme kararlarından alıntılarla destekleyerek ortaya koyacaktır.

a)Konkordato ilan eden bir şirketten alacak tahsili sürecine ilişkin adımlar

Alacağın Bildirilmesi ve Kaydedilmesi: Alacaklılar, konkordato ilanından sonra genellikle 15 gün içinde alacaklarını konkordato komiserliğine bildirmelidir.  Alacak bildiriminin konkordato komiserine yapılması gerekir. Alacak, komiser tarafından listeye kaydedilir ve çekişmeli olup olmadığına bakılır.

Konkordato Projesi ve Ödeme Planı: Şirketin sunduğu ve alacaklılar tarafından müzakere edilip oylanan konkordato projesi, mahkemece tasdik edilirse bağlayıcı hale gelir. Alacaklılar, tasdik edilen projede belirtilen ödeme planına göre alacaklarını tahsil ederler. Tahsilat onaylanan konkordato projesi kapsamında belirlenen koşullarla yapılır.

b)İtiraza Uğrayan (Çekişmeli) Alacaklar İçin Dava Açılması (İİK m. 308/b):

Alacakları komiserlikçe kısmen veya tamamen reddedilen ya da itiraza uğrayan alacaklılar, konkordato tasdik kararının ilanından itibaren genellikle bir ay içinde dava açabilirler. İİK’nun 308/b maddesinde, alacakları itiraza uğramış olan alacaklıların, tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren 1 ay içinde dava açabileceği hususu düzenlenmiştir.

Bu dava, alacağın tespiti ve konkordato projesine dahil edilmesini amaçlar. Kanunda öngörülen bir aylık süre çekişmeli alacak hakkında dava açmak bakımından hak düşürücü nitelikte olmayıp, alacaklının banka hesabına yatırılan paydan kendisine ödeme yapılmasını talep etmesi bakımından hak düşürücü niteliktedir.

c)Konkordato Projesine Uyulmaması Durumunda Konkordatonun Feshi (İİK m. 308/e):

Borçlu şirket, tasdik edilen konkordato projesindeki ödeme planına uymazsa, alacaklı konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatonun feshini talep edebilir. Kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir.

c)Faiz Durumu:

Genel kural olarak, geçici mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş alacaklara faiz işlemesi durur. İİK’nın 288/1. Maddesine göre, geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğurduğundan borçluya geçici mühlet kararı verilmesi ile birlikte rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemeyecektir

d)Mühletin Etkileri (İİK m. 294):

Konkordato mühleti (geçici ve kesin) içinde borçlu aleyhine yeni takip yapılamaz, başlamış takipler durur. İİK’nun 289. maddesi gereğince müvekkili şirket aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur.

e)Konkordatonun Reddi veya İflas Durumu:

Eğer konkordato talebi reddedilirse veya şirket konkordato sürecindeyken iflas ederse, alacak tahsil süreci iflas hükümlerine göre devam eder. Şirketin iflası halinde “konkordato hükümlerinin iflas nedeniyle ortadan kalkmış olması nedeniyle davacıların konkordatonun feshi davasını açmakta hukuki yararları yoktur, yani fesi davası konusuz kalır.  

Sonuç

Konkordato ilan eden bir şirketten alacak tahsili, alacaklılar için proaktif bir yaklaşım ve hukuki sürecin yakından takibini gerektirir. Sürecin temel adımları; alacağın süresinde bildirilmesi, konkordato projesinin incelenmesi, projedeki ödeme planına göre tahsilat yapılması, alacağın itiraza uğraması halinde yasal sürede dava açılması ve borçlunun projeye uymaması durumunda konkordatonun feshi gibi seçenekleri içermektedir. Bir makale önerisi.

Uzman Avukat Desteği Neden Gerekli?

Konkordato süreci, yalnızca borçluyu değil, alacaklıları da doğrudan etkileyen karmaşık ve teknik bir yargı sürecidir. Alacağın zamanında bildirilmemesi, itiraz sürelerinin kaçırılması veya ödeme planının yanlış değerlendirilmesi durumunda alacağınız tamamen kaybolabilir. Bu nedenle, sürecin her aşamasında dikkatli hareket edilmesi şarttır.

Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, konkordato ilan eden şirket sayısının artması nedeniyle, alacaklıların hukuki süreci bireysel olarak takip etmesi oldukça zorlaşmıştır. Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe gibi sanayi ve ticaretin yoğun olduğu ilçelerde faaliyet gösteren birçok işletmenin konkordato başvurusu yapması, bölgedeki alacaklılar açısından hukuki riskleri artırmaktadır.

Read More

Karşılıksız Çıkan Çekte Cirantanın Sorumluluğu ve Hakları Nelerdir

Karşılıksız çek, ticari hayatta sıkça karşılaşılan bir sorun olup, bu durumda çeki ciro eden kişilerin (cirantaların) sorumluluklarının ve haklarının neler olduğu önem arz etmektedir. Temel olarak cirantanın, çekin ödenmemesi durumunda çek hamiline karşı sorumludur. Aşağıda karşılıksız çekte cirantanın sorumluluk ve haklarının neler olduğuna değineceğiz.

Cirantanın Temel Borç ve Yükümlülükleri

Ödeme Sorumluluğu: Cirantanın en temel yükümlülüğü, aksi şart edilmedikçe, çekin ödenmemesinden dolayı hamile karşı sorumlu olmasıdır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2012/8233 E., 2012/15286 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, “…hamil davalının kendisinden önceki cirantalara başvurusunda cirantaların çek hamiline karşı sorumlu oldukları” esası geçerlidir.

İmzaların Bağımsızlığı (İstiklali) İlkesi: Cirantanın sorumluluğu, çekteki diğer imzaların geçersiz olmasından etkilenmez. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/2841 E., 2015/16765 K. sayılı kararında vurgulandığı gibi, “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmayı ehil olmayan kimselerin imzasını, sahte imzaları, mevhum şahısların imzalarını yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebep dolayısıyla ilzam etmeyen imzaları taşırsa diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez.” Bu ilke, cirantanın kendi cirosundan dolayı sorumlu olacağını ifade eder.

Silsiledeki Yeri: Ciranta, genellikle kendisinden sonra gelen hamillere karşı sorumludur. Ancak çek hukukunda çekin ödenmemesi nedeniyle müracaat olunabilecek kişiler, çeki elinde bulunduran şahıstan önceki hamiller (cirantalar), lehtar, düzenleyen ve avalistlerdir.

Cirantanın Hakları ve Sorumluluktan Kurtulma Halleri

Rücu Hakkı: Çek bedelini ödeyen ciranta, kendisinden önceki cirantalara, lehtara ve keşideciye rücu etme hakkına sahiptir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2009/17525 E., 2009/26017 K. sayılı kararında, lehtarın ödemek zorunda kaldığı bedelin tamamı için keşideciye rücu edebileceği belirtilmiştir.

Hamilin Kötü Niyeti veya Ağır Kusuru: Ciranta, hamilin çeki iktisap ederken kötü niyetli olduğunu veya ağır kusurlu olduğunu ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Örneğin hamilin çekin bedelsiz kaldığını bilerek ve ciranta zararına hareket ettiğinin ispatlanması halinde ciranta sorumluluktan kurtulabilir.

İmzanın Sahteliği: Ciranta, çekteki ciro imzasının kendisine ait olmadığını ispatlarsa sorumluluktan kurtulur. Bu, mutlak bir def’i olup, iyi niyetli hamile karşı dahi ileri sürülebilir

Bedelsizlik İddiası ve Temel İlişkiden Doğan Def’iler: Ciranta, çeke dayanak teşkil eden temel ilişkinin geçersizliğini veya çekin bedelsiz kaldığını, ancak bu durumu bilen ve bile bile borçlunun zararına hareket eden hamile karşı ileri sürebilir.

Süresinde İbraz Edilmeme ve Zamanaşımı: Çekin süresinde bankaya ibraz edilmemesi veya zamanaşımına uğraması durumunda cirantanın kambiyo hukukundan doğan sorumluluğu sona erer. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2015/33523 sayılı kararında, “çekin süresinde muhatap bankaya ibraz edildiği, ibraz günü de gösterilmek suretiyle çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla tespit edilmelidir. Aksi takdirde alacaklı müracaat hakkını kaybeder.” denilmiştir. Zamanaşımına uğramış çek yazılı delil başlangıcı sayılabilir.

İbraz Süresinden Sonra Yapılan Ciro: Çekin ibraz süresi geçtikten sonra yapılan ciro, alacağın temliki hükmünde olup, cirantanın hak ve yükümlülükleri bu çerçevede değerlendirilir (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi-2011/7160-2011/8841).

Çekin Yeniden Tedavüle Çıkarılması: Keşideci tarafından lehtar lehine düzenlenen, lehtar tarafından tekrar keşideciye ciro edilen ve keşideci tarafından yeniden tedavüle çıkarılan çeklerde, ilk tedavüldeki lehtar cirantanın sorumluluğu kalmaz.(Yargıtay 12. Hukuk Dairesi-2019/6789-2020/4150; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi-2020/960-2021/640).

Şikayet Hakkı (Ceza Hukuku Açısından): Karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkı, çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz eden hamil ile “karşılıksızdır” işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran ve aynı zamanda “karşılıksızdır” işlemi yapılmadan önceki dönemde geçerli ve meşru ciranta olan kişiye aittir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi-2018/3072-2018/5874; Yargıtay 19. Ceza Dairesi-2019/18941-2020/6993). Ancak cirantanın cirosu iptal edilmişse şikayet hakkı olmaz. (Yargıtay 7. Ceza Dairesi-2021/20718-2022/8339). Şikayet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç aylık süre içinde kullanılmalıdır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesi-2018/4731-2019/18).

Sonuç olarak karşılıksız çıkan bir çekte cirantanın borç ve yükümlülükleri ile hakları, somut olayın özelliklerine, çekin tedavül geçmişine, ciro silsilesine, tarafların iyi niyet durumlarına ve usuli işlemlerin yerine getirilip getirilmediğine göre değişkenlik göstermektedir. Genel kural olarak ciranta, çek bedelinin ödenmemesinden dolayı hamile karşı sorumludur ve bu sorumluluk “imzaların istiklali” ilkesi gereği kendi cirosuyla sınırlıdır. Ancak cirantanın, çek bedelini ödemesi halinde kendisinden önceki sorumlulara rücu etme hakkı; hamilin kötü niyetini, imzanın sahteliğini, çekin bedelsiz kaldığını veya zamanaşımı gibi durumları ispatlayarak sorumluluktan kurtulma hakkı gibi önemli hakları da bulunmaktadır. Ayrıca, belirli koşullar altında karşılıksız çek düzenleme suçundan dolayı şikayetçi olma hakkı da mevcuttur. Ayrıca bir makale önerisi.

Neden Uzman Görüşü / Avukat Gereklidir?

Karşılıksız çıkan bir çekle karşılaşıldığında, özellikle ciranta sıfatına sahip kişilerin hukuki sorumlulukları ve sahip oldukları haklar, son derece teknik ve detaylı düzenlemelere tabidir. Ciro silsilesi, çekin ibraz süresi, zamanaşımı, temel ilişkiden doğan def’iler, rücu hakkı, imza sahteliği savunması gibi konular, kambiyo senetlerine özgü özel hukuk bilgisi gerektirir. Tuzla başta olmak üzere İstanbul’un hızla gelişen ilçeleri olan Pendik, Kartal, Maltepe, Gebze, Darıca ve Çayırova gibi bölgelerde faaliyet gösteren ticari işletmeler ve bireyler, karşılıksız çek sorunlarıyla sıklıkla karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle Tuzla’daki organize sanayi bölgeleri ve ticaret hacmi yüksek firmalar açısından, ciranta sorumluluğu konusunda yanlış hukuki yönlendirmeler, ticari itibar ve mali denge açısından ciddi riskler oluşturabilir.

Read More

Serbest Bölge Faaliyet Ruhsatı Nasıl Alınır? Faaliyet Ruhsatı Başvuru Şartları ve  Aşamaları Nelerdir?

1. Hazırlık Aşaması

Başvuru Formunun Temini

Serbest Bölge Faaliyet Ruhsatı Müracaat Formu, T.C. Ticaret Bakanlığı’nın resmi web sitesinden indirilir ve başvuru yapılacak faaliyete uygun olarak bilgisayar ortamında doldurulur. Formu doldurmadan önce açıklamalar dikkatlice okunmalıdır.

Başvuru Ücretinin Ödenmesi

Başvuru için belirlenen 5.000 ABD doları tutarındaki ücret, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda bulunan Serbest Bölgeler Özel Hesabına, 951 101 301 nolu dolar hesabına yatırılır.

Ücretin yatırıldığına dair banka dekontu, başvuru dosyasına eklenir.

2. Mevcut Şirket Adına Başvuru

Gerekli Belgelerin Hazırlanması

Doldurulmuş Başvuru Formu ve formun 1. sayfasında istenen belgeler eksiksiz hazırlanır. Bu belgeler şunlardır:

Şirketin kuruluş ve son sermaye yapısını gösteren Ticaret Sicil Gazetesi.

İmza sirküleri (şirketi temsilen yetkili kişilere ait).

Son üç yıla ait kar/zarar bilanço cetvelleri.

Son üç yılda Türkiye’ye getirilen döviz miktarını gösterir belgeler (varsa).

Serbest bölgeye getirilecek ve satılacak malların GTİP (Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu) numaraları.

Üretici firmalar için üretim akış şeması ve şirketi tanıtıcı yazı.

Başvurunun Teslimi

Hazırlanan başvuru dosyası, tüm belgeler ile birlikte ….. Serbest Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilir. Başvuru evrakları, T.C. Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü’ne gönderilmek üzere teslim edilir.

Uygunluk Yazısının Alınması

T.C. Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü, başvuruyu değerlendirdikten sonra şirkete “uygunluk yazısı” gönderir.

Mevcut bir şirketin serbest bölgeye taşınma durumu varsa, uygunluk yazısının alınmasının ardından, şirketin ana sözleşmesinde gerekli adres değişiklikleri yapılır.

3. Yeni Şirket Adına Başvuru

Başvuru Belgelerinin Hazırlanması

Başvuru formuna ek olarak, serbest bölgede yapılacak faaliyeti açıklayan bir tanıtıcı yazı hazırlanır.

Üretici firmalar için üretim akış şeması ve serbest bölgeye getirilecek malların GTİP numaraları eklenir.

5.000 ABD doları başvuru ücretinin yatırıldığını gösteren Merkez Bankası dekontu başvuru dosyasına eklenir.

Şirket ana sözleşme taslağı ve şirket ortaklarının imza beyannameleri de dosyaya konur.

Başvurunun Teslimi

Tüm belgeler, ….. Serbest Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilir ve T.C. Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü’ne iletilir.

Şirketin Tescili

Uygunluk yazısının alınmasından sonra, şirketin Menemen Ticaret Sicil Memurluğu’na tescili için başvuru yapılır.

Şirket tescil edildikten sonra, Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilmesi ya da gazetenin yayınlanacağına dair kupür teslim edilir. Bu belgeler ile ….. Serbest Bölge Müdürlüğü’ne tekrar başvuruda bulunulur.

Yer Kiralama veya Satın Alma İşlemleri

Uygunluk yazısı geldikten sonra, 30 gün içerisinde serbest bölgede yer kiralama veya yer satın alma işlemi yapılır.

Kira sözleşmesi veya noter onaylı tapu senedi, ….. Serbest Bölge Müdürlüğü tarafından onaylandıktan sonra, T.C. Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü’ne gönderilir.

4. Ruhsat Düzenleme Süreci

Kira sözleşmesi gönderildikten sonra T.C. Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü tarafından faaliyet ruhsatı düzenlenir ve ilgili serbest bölge müdürlüğüne gönderilir.

Vergi ve Defter İşlemleri

Ruhsat düzenlendikten sonra, Vergi Usul Kanunu’na uygun muhasebe defterleri alınır ve noterde onaylatılır. Vergi dairesine gerekli bildirimler yapılır.

Maliye denetimli fatura bastırılır ve şirketin muhasebe kayıtlarına eklenir.

Serbest Bölge Envanter Defteri

Serbest bölgeye giriş ve çıkış yapan tüm malların kaydedileceği Serbest Bölge Envanter Defteri bastırılır ve hem ….. Serbest Bölge Müdürlüğü hem de ….. Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü tarafından onaylanır.

Personel ve Araç Giriş Kartları

Şirket, personeli için ….. Serbest Bölge Müdürlüğü’nden Serbest Bölge Giriş Kartı alır.

Şirkete ait araçların bölgeye giriş yapabilmesi için, ilgili serbest bölge müdürlüğünde araç pulları alınır.

Serbest Bölge Faaliyet Ruhsatı Başvurusunda Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

Serbest Bölge Faaliyet Ruhsatı başvurusu, çok sayıda resmi belge, teknik bilgi ve idari prosedür içeren oldukça detaylı ve dikkat gerektiren bir süreçtir. Gerek mevcut şirketlerin serbest bölgeye taşınma işlemlerinde, gerekse yeni bir şirket kurulması halinde karşılaşılan bürokratik aşamalar, küçük bir hata nedeniyle başvurunun reddedilmesine veya sürecin uzamasına neden olabilir.

İşte bu noktada, uzman avukat desteği, sürecin hem yasal olarak hatasız ilerlemesi hem de başvurunun kabul edilme şansının artması açısından büyük önem taşır.

Tuzla ve İstanbul’da Serbest Bölge Başvurusunda Neden Avukat Desteği Almalısınız?

İstanbul, Türkiye’nin en önemli sanayi ve dış ticaret merkezlerinden biridir. Özellikle Tuzla, Pendik, Orhanlı, Kurtköy ve Gebze gibi bölgeler, organize sanayi bölgeleri, limanlara ve gümrük noktalarına yakınlıkları nedeniyle serbest bölge faaliyeti için büyük potansiyel taşımaktadır.

Tuzla ve çevresindeki yatırımcılar, özellikle Tuzla Kimya İhtisas OSB, İstanbul Anadolu Yakası OSB, Deri OSB ve İstanbul Tuzla Serbest Bölgesi gibi alanlarda faaliyet göstermek üzere başvuru yapmayı hedeflemektedir. Ancak bu başvurular sırasında; Faaliyet türüne göre doğru belgelerin hazırlanması, Şirket ana sözleşmesinin serbest bölgeye uygun şekilde revize edilmesi, Tüm sürecin Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği’ne uygun yürütülmesi, Vergi ve defter işlemlerinin hatasız tamamlanması, Sürecin Ticaret Bakanlığı nezdinde takibi gibi kritik konular profesyonel bilgi ve deneyim gerektirir.

Avukat Desteği ile Neler Kazanırsınız?

🔹 Hatalı veya eksik başvuru riskini ortadan kaldırırsınız.
🔹 Sürecin her aşaması yasal mevzuata uygun olarak yürütülür.
🔹 Gümrük, vergi, kira, tapu ve tescil gibi detaylar eksiksiz takip edilir.
🔹 Ticaret Bakanlığı ve Serbest Bölge Müdürlüğü ile yazışmalar profesyonelce yürütülür.
🔹 İleride doğabilecek hukuki ihtilaflar şimdiden önlenmiş olur.

Tuzla’da Hukuki Destek Almak İsteyen Yatırımcılar İçin

Tuzla’da faaliyet gösteren birçok sanayi kuruluşu, Tuzla Serbest Bölgesi’ne geçiş yapmakta veya yeni yatırımlar planlamaktadır. Bu tür adımlarda uzman avukatlar; şirket yapısına uygun ruhsat başvurusu, yer kiralama işlemleri, ana sözleşme uyarlamaları ve hukuki danışmanlık konularında sürecin başından sonuna kadar yanınızda olur.

Read More