
Giriş
Bu çalışma, trafik kazası sonrası hasar gören bir aracın onarım sürecinin, ilk ekspertiz raporunda öngörülen süreyi (3 gün) aşarak yedek parça temini ve servis gecikmeleri gibi nedenlerle fiilen 30 gün sürmesi durumunda, kusurlu karşı taraftan talep edilebilecek ikame araç bedelinin (araç mahrumiyet zararı) kapsamını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır. Çalışma, sunulan Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi kararlarını analiz ederek, mahkemelerin bu tür talepleri değerlendirirken hangi kriterleri esas aldığını, özellikle “makul onarım süresi” kavramını ve onarım sürecindeki gecikmelerin sorumluluğunu nasıl yorumladığını incelemektedir.
1. İkame araç için “Makul Onarım Süresi” Kavramının Esas Alınması
Yargı kararlarının tamamında ortak olan temel ilke, ikame araç bedelinin “makul onarım süresi” üzerinden hesaplanmasıdır. Yargıtay, bu sürenin belirlenmesinin özel ve teknik bilgi gerektirdiğini ve bu nedenle mutlaka uzman bilirkişi tarafından tespit edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/18634 E. sayılı kararında bu durum, “davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi hususunun özel ve teknik bilgi gerektiren konu olduğu gözetilerek” şeklinde ifade edilmiştir. Bu ilke, mahkemelerin keyfi bir süre belirlemesini engelleyerek, hasarın objektif niteliğine dayalı bir hesaplama yapılmasını sağlamaktadır.
Bilirkişiler bu süreyi belirlerken; hasarın boyutu, değişecek veya onarılacak parçalar, kaporta ve boya işlemleri için gereken süre, parçaların sökme-takma işçilikleri ve son kontroller gibi teknik verileri dikkate almaktadır (Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2023/345 E.).
2. İkame araç için Onarım Süresinin Uzamasına Neden Olan Faktörlerin Değerlendirilmesi
Sorunun temelini oluşturan yedek parça temini ve servis gecikmeleri gibi nedenlerin tazminat hesabına etkisi, kararlar arasında en belirgin farklılığın görüldüğü alandır.
a) Gecikmelerin Karşı Tarafa Yüklenemeyeceği Yönündeki Katı Yaklaşım:
Çok sayıda ilk derece ve bölge adliye mahkemesi kararı, onarım sürecindeki gecikmelerin riskinin ve sorumluluğunun kusurlu karşı tarafa yüklenemeyeceği görüşündedir. Bu yaklaşıma göre, kusurlu taraf yalnızca haksız fiil sonucunda ortaya çıkan doğrudan zarardan, yani aracın teknik olarak onarılması için gereken süreden sorumludur.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi (2023/948 E.) kararında bu ilke net bir şekilde ortaya konulmuştur: “Aracın geç onarıma verilmesi, servis yoğunluğu, parça temininde gecikme nedeniyle onarımda geçen süre, aracın kiralayana geç teslim edilmesi vb. hususlar davalıya yüklenemez.”
Benzer şekilde, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (2023/12 E.) de servis yoğunluğu gibi nedenlerle uzayan sürenin davalıya yüklenemeyeceğini belirterek, ikame araç bedelini bilirkişinin tespit ettiği 15 günlük makul süre ile sınırlandırmıştır. Bu görüşe göre, sizin durumunuzdaki 30 günlük fiili sürenin, parça temini ve servis gecikmesinden kaynaklanan kısmı için kusurlu karşı taraftan tazminat talep edilmesi mümkün görünmemektedir.
b) Gecikmeleri Makul Süre Kapsamında Değerlendiren Esnek Yaklaşım:
Buna karşın, bazı mahkemeler daha pragmatik bir tutum sergileyerek, günümüz koşullarında parça temininin de onarım sürecinin doğal bir parçası olduğunu kabul etmekte ve bu süreyi “makul onarım süresi” hesabına dahil etmektedir.
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (2023/22 E.) kararında bilirkişi, “konu onarımların 7 gün içerisinde tamamlanacağı, en fazla 7 gün de parça temininden kaynaklanan gecikmeler eklendiğinde 15 (onbeş) günlük araç mahrumiyet süresinin onarım için geçecek süre olarak değerlendirilmesinin uygun olduğu” yönünde görüş bildirmiş ve mahkeme bu süreyi esas almıştır.
Yine Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (2024/469 E.) kararında da bilirkişi, “eksper bekleme süresi, parça bekler süresi ve onarım süreleri değerlendirilmiş olup bahse konu onarım/değişimlerin 15 günde gerçekleştirileceği” tespitini yapmış ve mahkeme bu süreye göre hüküm kurmuştur.
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (2022/228 E.) ise, “parçaların tedariki, onarımların yapılması için gereken sürenin 60 gün olduğu” yönündeki bilirkişi raporunu benimseyerek, parça tedarik sürecini makul sürenin ayrılmaz bir parçası olarak görmüştür.
Bu kararlar, sizin durumunuzda 30 günlük sürenin, parça temin süresi de dahil edildiğinde, bilirkişi tarafından “makul” olarak değerlendirilmesi halinde tamamının tazminata konu olabileceğine işaret etmektedir.
c) Makul Süreyi Aşan Fahiş Gecikmelerde Sorumluluğun Tespiti:
Bazı durumlarda onarım süresi, makul kabul edilebilecek parça temin sürelerini dahi aşabilmektedir. Bu gibi hallerde, bazı mahkemeler sorumluluğu farklı bir yöne, yani gecikmeye sebep olan servis veya sigorta şirketine yöneltmektedir.
Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (2022/324 E.) kararında, aracın onarımı 110 gün sürmüş, bilirkişi makul onarım süresini 25 gün olarak belirlemiştir. Mahkeme, makul süreyi aşan 85 günlük süre için kazanç kaybına hükmederek, bu aşımın tazmin edilebilir olduğuna karar vermiştir.
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (2022/819 E.) kararında ise, 96 gün serviste kalan araç için makul onarım süresi 42 gün olarak belirlenmiş ve aradaki 54 günlük farktan kaynaklanan ikame araç bedelinden davalı servisin sorumlu olduğuna hükmedilmiştir. Bu kararlar, makul süreyi aşan gecikmelerin zarar gören üzerinde bırakılmadığını, ancak sorumluluğun her zaman kazadaki kusurlu tarafa değil, gecikmenin müsebbibine yöneltilebileceğini göstermektedir.
Sonuç
Sunulan yargı kararları ışığında, kaza ekspertiz raporunda belirtilen 3 günlük onarım süresiyle bağlı olmadığınız açıktır. İkame araç bedeli talebinizin akıbeti, mahkeme tarafından atanacak bir bilirkişinin, aracınızdaki hasarın niteliği, parça temin koşulları ve diğer etkenleri göz önünde bulundurarak belirleyeceği “makul onarım süresi”ne bağlı olacaktır.
Bu süreçte iki temel senaryo öne çıkmaktadır:
Mahkemenin Katı Yaklaşımı Benimsemesi: Mahkeme, parça temini ve servis gecikmelerinin kusurlu karşı tarafa yüklenemeyeceği ilkesini benimserse, bilirkişi muhtemelen sadece hasarın teknik onarımı için gereken süreyi (örneğin 5-10 gün gibi) makul süre olarak belirleyecek ve talebiniz bu süre ile sınırlı kalacaktır.
Mahkemenin Esnek Yaklaşımı Benimsemesi: Mahkeme, parça temin sürecini onarımın doğal bir parçası olarak görürse, bilirkişi bu süreyi de dikkate alarak 30 güne yakın veya bu sürenin tamamını “makul onarım süresi” olarak tespit edebilir. Bu durumda talebinizin tamamına yakın bir kısmını kazanma olasılığınız artacaktır.
Davanın seyrini, atanacak bilirkişinin raporu ve mahkemenin gecikme nedenlerinin sorumluluğuna ilişkin yorumu belirleyecektir. Bu nedenle, dava sürecinde parça teminindeki gecikmenin aracın özelliklerinden (örneğin ithal olması) veya piyasadaki genel bir stok sorunundan kaynaklandığı gibi, gecikmenin kendi kusurunuzdan kaynaklanmadığını ispatlamaya yönelik delillerin sunulması önem arz edecektir. Fahiş bir gecikme söz konusu ise, sorumluluğun onarımı yapan servise yöneltilmesi de ayrı bir hukuki seçenek olarak değerlendirilebilir. Bir yazı önerisi.

Uzman Avukat Desteği Neden Gereklidir?
Trafik kazası sonrası ikame araç bedeli (araç mahrumiyet zararı) talepleri, göründüğü kadar basit değildir. Çünkü her davada mahkeme, bilirkişi raporları, makul onarım süresi değerlendirmeleri ve sorumluluğun hangi tarafa yükletileceği konularında farklı yaklaşımlar benimseyebilmektedir. Bu nedenle, hak kaybı yaşamamak için sürecin uzman bir avukat tarafından yürütülmesi büyük önem taşır.
Özellikle Tuzla, İstanbul, Gebze, Pendik ve Tepeören gibi bölgelerde görülen davalarda, ikame araç tazminatı hesaplamaları konusunda farklı mahkeme kararları bulunabilmektedir. Deneyimli bir avukat, hem delillerin doğru şekilde toplanmasını hem de parça temini ve servis gecikmeleri gibi kritik hususların mahkeme nezdinde etkili biçimde sunulmasını sağlar.
Yanlış bir başvuru ya da eksik belge, tazminat talebinizin reddedilmesine veya beklediğinizden çok daha düşük bir miktara hükmedilmesine neden olabilir. Bu yüzden, uzman desteği almak, sürecin en başından itibaren doğru strateji ile ilerlemenize yardımcı olur.

