
Giriş
Bu çalışma “Nafaka kim alır, ne miktarda ve hangi sürelerde verilir?” sorusuna, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları özetleri temel alınarak, Türk hukuk sisteminde “nafaka” kurumunun kime, ne kadar ve ne kadar süreyle verildiğini analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. İncelenen kararlar, nafakanın farklı türleri olan yoksulluk, iştirak, tedbir ve yardım nafakası arasındaki ayrımları, bu nafakalara hükmedilirken gözetilen ilkeleri ve uygulamadaki önemli usuli detayları ortaya koymaktadır. Çalışma, bu kararlardan elde edilen bulguları sistematik bir şekilde sunarak konuya ilişkin kapsamlı bir hukuki perspektif sağlamayı hedeflemektedir.
1. Nafaka Türleri ve Kapsamı
İncelenen kararlar, nafakanın dört temel türüne odaklanmaktadır:
Yoksulluk Nafakası: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf lehine hükmedilir. Genellikle boşanmada daha az kusurlu olan eşe, diğer eşin mali gücü oranında bağlanır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2025/4959 sayılı kararında, yoksulluk nafakasının aylık irat şeklinde süresiz olabileceği gibi, toptan ödeme şeklinde de kararlaştırılabileceği belirtilmiştir. Ancak aynı kararda, toptan ödemeye karar verilirken nafakanın “iki yıllık süre” gibi bir zaman dilimiyle sınırlandırılmasının kanuna uygun olmadığı, miktar belirlendikten sonra süresiz ve bir defaya mahsus olarak hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
İştirak Nafakası: Velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmasıdır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2012/3553 sayılı kararında önemli bir ayrıma dikkat çekilmiştir: “Bu nafakanın alacaklısı müşterek çocuk değil, velayet hakkı kendisine verilen eştir.” Nafaka miktarı belirlenirken, Hukuk Genel Kurulu’nun 2020/133 sayılı kararında belirtildiği gibi, çocuğun yiyecek, giyecek, barınma, sağlık, eğitim ve harçlık gibi tüm giderleri dikkate alınır. Kural olarak çocuğun ergin olmasıyla sona erer (Gaziantep BAM 2. HD, 2017/515).
Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılınca hâkimin, davanın devamı süresince eşlerin ve çocukların geçim ve barınma gibi ihtiyaçları için kendiliğinden alması gereken bir önlemdir (Yargıtay 2. HD, 2012/30839). Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2014/8660 sayılı kararında, bu nafakanın niteliği net bir şekilde ortaya konulmuştur: “evlilik birliği devam ederken davacı eş için hükmedilecek nafaka, tedbir nafakası niteliğindedir.” Bu nafaka, davanın açıldığı tarihten hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.
Yardım Nafakası: Türk Medeni Kanunu’nun 364. maddesi uyarınca, “herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt soyuna” nafaka vermekle yükümlüdür (Yargıtay 3. HD, 2015/9650). Kararlarda bu nafaka türü, özellikle eğitimi devam eden ergin çocuklar için gündeme gelmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2015/5976 sayılı kararında, “çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa ana ve baba, durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdür” denilerek nafakanın süresi eğitim hayatıyla ilişkilendirilmiştir.
2. Nafaka Miktarının Belirlenmesi ve Usuli Konular
Belirleme Kriterleri: Hâkim, nafaka miktarını belirlerken keyfi davranamaz. Yargıtay kararları istikrarlı bir şekilde, çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, paranın satın alma gücü, anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Yargıtay 3. HD, 2014/14520; Yargıtay HGK, 2014/101).
Başlangıç Tarihi: Yargıtay, nafaka davalarının “kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde” olduğunu ve bu nedenle “davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade edeceğini” belirtmektedir (Yargıtay 3. HD, 2015/2242; Yargıtay 3. HD, 2015/2540). Mahkemelerin bu kurala aykırı olarak daha ileri bir tarih belirlemesi, bozma veya düzeltilerek onama sebebi sayılmaktadır.
Ödemelerin Mahsubu: Kararlarda sıkça karşılaşılan bir diğer konu, nafaka borçlusunun yaptığı ödemelerin borçtan düşülüp düşülmeyeceğidir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihadına göre, ödeme belgesinde “nafaka” açıklaması olmasa dahi, işleyen bir nafaka borcu olan borçlunun yaptığı ödemelerin öncelikle nafaka borcuna mahsup edilmesi gerekir. Aksi bir yorum, Yargıtay’a göre “aşırı şekilcilik olup hak kaybına neden olmaktadır” (Yargıtay 12. HD, 2011/29416; Yargıtay 12. HD, 2012/3901). Bu ilke, hakkaniyet gereği borçluyu korumayı amaçlamaktadır.

Sonuç
İncelenen yargı kararları, nafaka kurumunun tek bir tanımdan ibaret olmadığını; yoksulluk, iştirak, tedbir ve yardım nafakası olmak üzere farklı amaçlara hizmet eden türleri bulunduğunu göstermektedir. Nafakanın kime verileceği, hangi tür nafakanın talep edildiğine bağlıdır. Miktar ve süre ise kanunda belirtilen genel ilkeler (ihtiyaç, ödeme gücü, hakkaniyet) çerçevesinde, her davanın kendi özel koşulları içinde hâkim tarafından takdir edilmektedir. Yargı kararları, nafakanın statik bir borç olmadığını, değişen yaşam koşullarına paralel olarak miktarının yeniden belirlenebileceğini ve ödemelerin başlangıcı ile mahsubu gibi usuli konularda hakkaniyeti gözeten yerleşik içtihatların bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bir yazı önerisi.

Neden Tuzla Avukat Desteği Gerekli?
Nafaka davaları, yalnızca miktarın belirlenmesi değil, aynı zamanda nafaka türünün doğru tespiti, süresinin belirlenmesi, başlangıç tarihinin hukuka uygun şekilde saptanması ve yapılan ödemelerin doğru şekilde mahsubu gibi birçok usuli ve maddi hukuk konusunu içerir. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları incelendiğinde, küçük bir usul hatasının bile hakkın kaybına veya davanın reddine yol açabildiği görülmektedir.
Tuzla’da faaliyet gösteren bir avukattan profesyonel hukuki destek almak, şu açılardan büyük önem taşır:
Doğru Nafaka Türünün Belirlenmesi: Hangi nafaka türüne (yoksulluk, iştirak, tedbir veya yardım) hak kazanılabileceğinin doğru tespiti, dava dilekçesinin bu çerçevede hazırlanması gerekir. Yanlış nafaka türü üzerinden dava açılması, talebin reddine sebep olabilir.
Miktar ve Süre Hesaplamalarında Hakkaniyet: Avukat, Yargıtay içtihatları ışığında nafaka miktarının adil ve hukuka uygun şekilde belirlenmesi için gerekli delilleri toplar ve sunar.
Usul Hatalarının Önlenmesi: Başlangıç tarihi, ödeme belgelerinin mahsubu, süre kısıtlamalarının kanuna uygunluğu gibi konularda yapılacak bir hata, hak kaybına neden olabilir.
İtiraz ve Temyiz Süreçleri: İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf veya temyiz başvurularının süresi ve gerekçeleri, uzman bir avukat tarafından titizlikle hazırlanmalıdır.
Yerel Uygulama Bilgisi: Tuzla’daki mahkemelerin uygulama pratiğini bilen bir avukat, davanın daha etkin ve hızlı yürütülmesini sağlayabilir.
Kısacası, nafaka davaları teknik bilgi, dikkatli usul takibi ve güçlü delil yönetimi gerektirir. Bu nedenle, İstanbul, Tuzla avukat, Pendik avukat, Kartal avukat, Maltepe avukat, Gebze avukat, Aydınlı avukat, Orhanlı avukat, Tepeören avukat, Darıca avukat, Bayramoğlu avukat veya Çayırova avukat, Şekerpınar avukat, Güzelyalı avukat gibi bölgelerde sürecin başından itibaren alanında tecrübeli bir Tuzla avukat ile çalışmak, hem hak kayıplarının önüne geçmek hem de en iyi sonuca ulaşmak açısından kritik öneme sahiptir.
