Giriş

Bu çalışma, kiracının kira sözleşmesi kapsamında üstlendiği ortak giderleri (aidat) ödememesi durumunda ortaya çıkan hukuki sonuçları, Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi kararları ışığında analiz etmektedir. İnceleme, kiracının sorumluluğunun kaynağı, kiraya verenin alacak talebinde bulunabilme koşulları, ödememenin yaptırımları ve Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK) ile Türk Borçlar Kanunu (TBK) arasındaki ilişki gibi temel konulara odaklanmaktadır.

Sorumluluğun Temeli Kira Sözleşmesidir: Kiracının aidat ödeme yükümlülüğü, öncelikle taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesinin özel şartlarından doğmaktadır. Sözleşmede bu yönde açık bir hüküm bulunması, sorumluluğun birinci dayanağıdır.

Kiraya Verenin Rücu Hakkı Koşula Bağlıdır: Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre, kiraya verenin (ev sahibi), kiracının ödemediği aidat bedelini ondan talep edebilmesi için, öncelikle bu bedeli kendisinin apartman veya site yönetimine ödemiş olması gerekmektedir. Bu ödeme yapılmadan kiracıya karşı başlatılan takip veya açılan dava reddedilmektedir.

Ödememenin Yaptırımları Ağırdır: Kiracının aidat borcunu ödememesi, TBK kapsamında “yan gider” borcunun ihlali sayılmakta ve temerrüt nedeniyle tahliye sebebi oluşturabilmektedir. Ayrıca kiraya veren veya yönetim, icra takibi başlatarak alacağın tahsilini ve gecikme tazminatı talep edebilir.

Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan Doğan Sorumluluk: KMK Md. 22 uyarınca kiracı, aidat borcundan dolayı kat maliki ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ancak bu sorumluluk, kiracının ödemekle yükümlü olduğu kira bedeli ile sınırlıdır ve yaptığı ödeme kira borcundan düşülür.

“Aidat” Kavramının Sınırları Vardır: Kiracının sorumluluğu, kiralananın olağan kullanımıyla ilgili giderlerle sınırlıdır. Binanın esaslı onarımına (trafo, asansör sistemi yenilenmesi vb.) ilişkin masraflar, sözleşmede aksi belirtilmedikçe kiracıya yükletilemez.

1. Kiracının Sorumluluğunun Kaynağı ve Kapsamı

Yargı kararları, kiracının aidat sorumluluğunun temelini kira sözleşmesine dayandırmaktadır. Sözleşmenin özel şartlar bölümünde aidatın kiracı tarafından ödeneceğinin kararlaştırılması, bu yükümlülüğün doğması için yeterlidir. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/752 E. sayılı kararında bu durum, “kira sözleşmesinin özel şartlarının düzenlendiği sayfanın 4. Maddesinde ‘Taşınmaza ait olan elektrik, su ve Aidat Giderleri ile çevre temizlik vergisinin taşınmazın kiralandığı andan tahliye ettiği ana kadar ödeme sorumluluğunun davalı kiracı …’ya ait bulunduğu'” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.

Ancak bu sorumluluk sınırsız değildir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2009/10720 K. sayılı kararı, önemli bir ayrım getirmektedir: “Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca malikin ortak giderlere ilişkin bütün yükümlülüklerinin kiracıya devredildiği kabul edilmemelidir.” Karara göre kiracının sorumluluğu, “kiralananın alelade kullanılması ile ilgili ve kullanımdan doğan giderler” ile sınırlıyken, “esaslı tamir giderleri” kiraya verene aittir. Bu nedenle, aidat adı altında talep edilen bedelin içeriğinin incelenmesi ve büyük onarım masraflarının ayrıştırılması gerekmektedir.

2. Kiraya Verenin Rücu Hakkı: “Önce Öde, Sonra İste” Prensibi

İncelenen kararlarda en tutarlı ve en sık vurgulanan ilke, kiraya verenin rücu hakkının koşula bağlı olmasıdır. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin birçok kararında (örn: 2009/10087 E., 2014/4046 E., 2015/4067 E.) tekrarlanan temel kural şudur:

“Kiracının ödemesi gereken aidat borcunu kiralayan kendisi ödemek koşuluyla kiracıdan isteyebilir. Kiralayan, aidat borcunu yönetime ödemeden kiracıdan isteyemez.”

Bu kural, kiraya verenin aktif dava ve takip ehliyeti için bir ön şart niteliğindedir. Kiraya veren, yönetime ödeme yaptığını makbuz gibi yazılı delillerle ispat edemediği takdirde, kiracıya karşı talepleri mahkemece reddedilmektedir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2018/1320 K. sayılı kararında, dosyada aidat bedellerinin kiraya veren tarafından ödendiğine dair herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. denilerek eksik incelemeyle verilen kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir. Bu durum, kiraya verenler için ispat yükümlülüğünün ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

3. Ödememenin Hukuki Sonuçları

Temerrüt ve Tahliye: Aidat borcu, TBK Md. 315 ve 341 kapsamında “yan gider” olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, aidatın ödenmemesi, tıpkı kira bedelinin ödenmemesi gibi temerrüt oluşturur ve tahliye sebebi sayılabilir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/2523 K. sayılı kararında, “yan gider olan aidat borcunun ödenmemesi de temerrüt nedeniyle tahliyeye esas oluşturur.” denilmiştir. Ancak tahliye için, kiracıya gönderilecek ihtarnamede borcun belirtilmesi, ödeme için makul bir süre verilmesi ve ödenmemesi halinde sözleşmenin feshedileceğinin açıkça yazılması gibi usuli şartların eksiksiz yerine getirilmesi zorunludur. Kiraya verenin aidatı yönetime ödemeden gönderdiği temerrüt ihtarına dayanarak tahliye isteyemeyeceği de Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2015/6117 K. sayılı kararında vurgulanmıştır.

İcra Takibi ve Tazminatlar: Kiraya veren veya yönetim, ödenmeyen aidat alacağı için kiracıya karşı icra takibi başlatabilir. Kiracının haksız itirazı halinde, itirazın iptali davası açılabilir. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/927 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, kiracının itirazında haksız bulunması ve alacağın likit (belirli ve hesaplanabilir) olması durumunda, alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilebilir. Ayrıca, ödemede gecikilen günler için kat malikleri kurulu kararında belirtilen oranda gecikme tazminatı da talep edilebilir.

4. Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan Doğan Sorumluluk ve Sınırı

Kira sözleşmesinden bağımsız olarak, KMK Md. 22, site/apartman yönetimine doğrudan kiracıya başvurma imkanı tanımaktadır. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 2014/2173 K. sayılı kararında bu durum şöyle açıklanmıştır:

“Kat malikinin, 20 nci madde uyarınca payına düşecek gider ve avans borcundan ve gecikme tazminatından, bağımsız bölümlerin birinde kira akdine… dayananlar da müştereken ve müteselsilen sorumludur.”

Ancak aynı madde, bu sorumluluğa önemli bir sınırlama getirmektedir: “Ancak, kiracının sorumluluğu ödemekle yükümlü olduğu kira miktarı ile sınırlıdır ve yaptığı ödeme kira borcundan düşülür.” Bu hüküm, yönetimin kiracıdan aylık kira bedelini aşan bir aidat borcu talep edemeyeceğini ve kiracının yönetime yaptığı ödemeyi kirasından mahsup edebileceğini güvence altına almaktadır.

5. Usuli Konular: Görevli Mahkeme

Kiracı ile kiraya veren veya yönetim arasındaki aidat alacağından kaynaklanan uyuşmazlıklar, kira ilişkisinden doğan davalar olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nın 4. maddesi uyarınca bu tür davalara bakma görevi, dava değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi’ne aittir (İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/321 K., Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/6002 K.).

Sonuç

Kiracının aidat ödememesi, hem kiracı hem de kiraya veren için önemli hukuki sonuçlar doğuran bir durumdur. Yargı kararları bütüncül olarak incelendiğinde şu sonuçlara varılmaktadır:

Kiracının aidat ödeme borcu, kira sözleşmesinde açıkça belirtilmişse geçerlidir ve bu borç, olağan kullanım giderlerini kapsar.

Kiraya verenin, ödenmeyen aidatı kiracıdan talep edebilmesinin mutlak şartı, bu bedeli önce kendisinin yönetime ödemesi ve bu ödemeyi belgelendirmesidir. Bu “rücu” şartı yerine getirilmeden yapılan talepler hukuken sonuçsuz kalmaktadır.

Aidat borcunu ödemeyen kiracı, icra takibi, gecikme tazminatı ve en önemlisi temerrüt nedeniyle taşınmazdan tahliye edilme riskiyle karşı karşıyadır.

Site/apartman yönetimleri, KMK uyarınca doğrudan kiracıya başvurabilse de, bu talep kiracının aylık kira bedeli ile sınırlıdır.

Bu nedenle, tarafların hak kaybına uğramaması için kira sözleşmelerinin aidat yükümlülüğünü açıkça düzenlemesi, kiraya verenlerin rücu hakkını kullanmadan önce ödeme ve ispat şartını yerine getirmesi, kiracıların ise aidat borcunu yan bir yükümlülük olarak görerek zamanında ödemesi büyük önem arz etmektedir. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Avukat Desteği Gereklidir?

Kiracının aidat borcuna ilişkin uyuşmazlıklar, kira sözleşmesindeki özel hükümlerin yorumu, Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan doğan müşterek ve müteselsil sorumluluk, rücu hakkının şartları ve tahliye süreçleri gibi çok sayıda teknik detayı barındırmaktadır. Yanlış veya eksik işlem yapılması, hem kiraya veren hem de kiracı açısından ciddi hak kayıplarına yol açabilmektedir.

Bu nedenle, sürecin başından itibaren uzman bir avukattan profesyonel destek alınması büyük önem taşır. Özellikle İstanbul, Tuzla, Pendik, Kartal, Tepeören, Aydınlı, Orhanlı, Bayramoğlu, Çayırova ve Şifa Mahallesi bölgelerinde faaliyet gösteren avukatlar, yerel uygulamaları ve mahkeme içtihatlarını yakından takip ederek en doğru hukuki çözümü sunabilmektedir.