Yabancılar Hakkında İdari Gözetim: Tanımı, Karar Süreci, Süresi ve Usuli Güvenceler

Giriş

Bu çalışma, avukatların talebi üzerine “idari gözetim” kurumunun tanımı, karar süreci, süresi ve sona erme hallerini, sunulan akademik literatür çerçevesinde analiz etmektedir. İdari gözetim, ceza hukuku alanındaki tedbirlerden farklı olarak, hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıların, bu kararın icrası amacıyla kişi özgürlüklerinin idare hukuku kapsamında kısıtlandığı bir tedbir olarak tanımlanmaktadır. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) öncesinde yasal bir zemine oturtulmamış olan bu uygulama, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından Türkiye aleyhine verilen ihlal kararlarına neden olmuştur. YUKK’un yürürlüğe girmesiyle birlikte idari gözetimin şartları, süresi, itiraz yolları ve usuli güvenceleri yasal bir çerçeveye kavuşturulmuştur.

1. İdari Gözetim Kararının Tanımı, Hukuki Niteliği ve Şartları

İdari gözetim, bir “müeyyide” (yaptırım) değil, sınır dışı etme işleminin gerçekleştirilebilmesi için başvurulan bir “tedbir” olarak kabul edilir. Bu tedbir, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan kısıtladığı için istisnai nitelikte olup son çare olarak başvurulması gereken bir yoldur. Çeşitli uluslararası kurumlar sığınmacıların idari gözetim altına alınmasının daima son çare olarak başvurulabilecek istisnai bir tedbir olması gerektiğini vurgulamaktadırlar” (911074).

YUKK uyarınca, hakkında sınır dışı etme kararı alınan her yabancı idari gözetime alınmaz. Karar verilebilmesi için kanunda sayılan belirli şartların varlığı aranır. İdari gözetim kararı, “hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında” verilir.

2. Karar Verme, Tebliğ ve Merkeze Götürme Süreci

İdari gözetim kararı valilik tarafından verilir. Kararın alınması öncesinde idarenin bir değerlendirme yapması gerekmektedir. Kanun kişinin idari gözetim altına alınıp alınmayacağına karar verilebilmesi için kırk sekiz saatlik bir değerlendirme süresi öngörmüştür. Bu süre içerisinde kişi idari gözetim altında bulunmasa da kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kısıtlanmış durumdadır.

Karar verildikten sonraki aşama, yabancının geri gönderme merkezine sevkidir. Bu süreç de kanunla belirli bir süreye bağlanmıştır. Hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince kırk sekiz saat içinde geri gönderme merkezlerine götürülür. Ayrıca, kararın ve sonuçlarının ilgiliye tebliği yasal bir zorunluluktur.

3. İdari Gözetim Süreleri

Literatürde idari gözetim süreleri genel kural, uzatma hali ve özel durumlar olarak üç başlıkta ele alınmaktadır:

Genel Süre (6 Ay): YUKK’a göre temel kural, idari gözetimin altı ayı geçemeyeceğidir. YUKK m. 57/3’te idari gözetim kararının en fazla 6 ay süreyle uygulanabileceği ifade edilmektedir.

Uzatma Süresi (Ek 6 Ay): Bu altı aylık sürenin uzatılması mümkündür ancak keyfi değildir. Uzatma, yabancının sınır dışı sürecini kendi kusuruyla engellemesine bağlıdır. Bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin, yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilecektir. Böylece azami süre on iki aya ulaşmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin Abdulkadir Yapuquan başvurusunda, on ikinci aydan sonraki fiili tutmanın anayasal ve yasal bir dayanağı olmadığı gerekçesiyle ihlal kararı vermesi, bu sürenin kesinliğini göstermektedir.

Uluslararası Koruma Başvuru Sahipleri İçin Süre (30 Gün): Sınır dışı edilmek üzere idari gözetime alınanlardan farklı olarak, uluslararası koruma başvurusunda bulunanlar için çok daha kısa bir süre öngörülmüştür. Başvuru sahibinin idarî gözetim süresi otuz günü geçemez.

4. Gözetimin Gözden Geçirilmesi ve Sona Ermesi

İdari gözetim, süresi boyunca statik bir tedbir değildir. Valilik, gözetimin devam edip etmemesi gerektiğini düzenli olarak denetlemekle yükümlüdür. Devam eden idari gözetimin ihtiyaç olup olmadığına dair bir değerlendirme, gerektiğinde bir ay beklenmeden her ay valilik tarafından değerlendirilir.

İdari gözetimin devamında zaruret görülmeyen hallerde tedbir derhal sonlandırılır. Sınır dışı etme kararının, yabancının idari gözetime alınmasından itibaren altı ay içinde yerine getirilemeyeceğinin öngörülmesi”, “kaçma ve kaybolma riskinin ortadan kalkması” ve “Yabancının gönüllü geri dönüş desteğine başvurması. Gözetimi sonlandırılan yabancılara, idari gözetime alternatif olarak belirli bir adreste ikamet etme veya bildirimde bulunma gibi yükümlülükler getirilebilir.

Sonuç

Sunulan literatür kaynaklarına göre, idari gözetim kararı, YUKK ile belirli usul ve esaslara bağlanmış, kişi özgürlüğünü kısıtlayan istisnai bir idari tedbirdir. Özetle süreç şu şekilde işlemektedir:

Karar ve Değerlendirme: Valilik, kanunda sayılan şartların varlığı halinde, yakalanan yabancı hakkında 48 saat içinde idari gözetim kararı verebilir.

Merkeze Sevk: Kararın ardından yabancı, kolluk tarafından en geç 48 saat içinde Geri Gönderme Merkezi’ne götürülür.

Süre: Gözetim süresi kural olarak en fazla 6 aydır. Yabancının iş birliği yapmaması halinde bu süre 6 ay daha uzatılarak toplamda 12 aya tamamlanabilir. Uluslararası koruma başvuru sahipleri için bu süre 30 gün ile sınırlıdır.

Denetim ve Sona Erme: Gözetimin gerekliliği her ay valilik tarafından denetlenir ve şartların ortadan kalkması halinde derhal sonlandırılır.

YUKK öncesi dönemde yasal dayanaktan yoksun olan ve AİHM tarafından sıklıkla eleştirilen idari gözetim uygulaması, mevcut düzenlemelerle hukuki bir çerçeveye kavuşmuştur. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının da gösterdiği gibi, uygulamanın keyfiliğe yol açmaması, ölçülülük ilkesine uygun olması ve kanunda öngörülen sürelere ve usuli güvencelere (itiraz hakkı, periyodik denetim vb.) titizlikle riayet edilmesi esastır. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Avukat Desteği Gereklidir?

İdari gözetim kararları, kişinin özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan kısıtlayan istisnai tedbirlerdir. Bu nedenle hem hukuki denetim mekanizmalarının etkin işletilmesi hem de bireysel hakların korunması açısından profesyonel avukat desteği büyük önem taşır. Özellikle İstanbul, Tuzla, Pendik, Tepeören ve çevresinde bulunan Tuzla Geri Gönderme Merkezi gibi yerlerde uygulanan idari gözetim süreçleri, hem YUKK hem de uluslararası insan hakları standartları bakımından sıkı şekil şartlarına tabidir.

Bu süreçte;

İdari gözetim kararına itiraz,

Sulh Ceza Hakimliği’ne başvuru,

Gözetim süresinin uzatılmasına karşı yasal denetim,

AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına uygun savunma hazırlanması,
gibi adımların her biri uzmanlık gerektirir.

Bir idari gözetim avukatı, hem sürecin yasal çerçevede yürütülmesini sağlamak hem de yabancının kişi özgürlüğü üzerindeki kısıtlamanın ölçülü ve denetlenebilir olmasını temin etmek açısından hayati bir rol üstlenir.

Tuzla, Pendik ve Tepeören bölgesinde faaliyet gösteren uzman yabancılar hukuku avukatları, idari gözetim altındaki yabancılara ve yakınlarına sürecin her aşamasında hukuki destek sunar. Bu sayede, hem hak kaybı yaşanmasının önüne geçilir hem de itiraz ve tahliye süreçleri hızlandırılır.

İstanbul Yabancılar Hukuku Avukatı

Tuzla Geri Gönderme Merkezi Avukatı

Read More

Yabancılar İçin Oturma İzni, Çalışma İzni ve Vatandaşlık Başvuru Süreçleri Nasıl Yapılır?

Giriş

Bu çalışma, yabancıların Türkiye’de oturma izni, çalışma izni ve vatandaşlık başvuru süreçlerine ilişkin olarak sunulan yargı kararları analizlerinden derlenmiştir. İncelenen kararlar, başvuru süreçlerinin nasıl yapılacağına dair adım adım bir rehber sunmaktan ziyade, bu süreçlerde aranan temel şartları, idarenin yetkisini, başvuruların reddedilme veya iptal edilme nedenlerini ve başvuru sahiplerinin dikkat etmesi gereken kritik noktaları ortaya koymaktadır. Rapor, bu dağınık bilgileri bir araya getirerek başvuru süreçlerinin hukuki çerçevesini ve yargısal denetimdeki önemli unsurları aydınlatmayı amaçlamaktadır.

Yargı kararlarının analizi, oturma izni, çalışma izni ve vatandaşlık süreçlerinin birbiriyle yakından ilişkili olduğunu ve özellikle geçerli bir ikamet statüsünün diğer tüm başvurular için temel bir ön koşul olduğunu göstermektedir.

1. Çalışma İzni Başvuruları

Kararlar, çalışma izni başvuru usulüne ilişkin temel çerçeveyi çizmektedir. Başvurunun yapılacağı yer, yabancının Türkiye’de bulunup bulunmadığına göre değişmektedir.

Başvuru Yeri: Türkiye dışında ikamet eden yabancılar için genel kural, başvuruların “bulundukları ülkelerdeki Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine” yapılmasıdır. Buna karşılık, “Türkiye’de geçerli ikamet izni olan yabancılar veya bunların işverenleri başvurularını doğrudan Bakanlığa yapabilirler” (uyusmazlik-Hukuk Bölümü-2008/155; danistay-10. Daire-2021/4351).

İzin Sonrası Süreç: Çalışma izni alan bir yabancının süreci tamamlanmış sayılmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında belirtildiği üzere, “Çalışma izin belgesini alan yabancıların, bu belgeyi aldıkları tarihten itibaren en geç doksan gün içinde ülkeye giriş vizesi talebinde bulunmaları, ülkeye giriş yaptıkları tarihten itibaren en geç otuz gün içinde İçişleri Bakanlığına ikamet tezkeresi almak için başvurmaları zorunludur” (aym-2010/30-2012/7).

İznin Niteliği: 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca, geçerli bir çalışma izni aynı zamanda ikamet izni sayılmaktadır (danistay-10. Daire-2017/144).

Özel Durumlar: 2527 sayılı Kanun, Türk soylu yabancıları, normalde sadece Türk vatandaşlarına hasredilmiş meslekleri icra etme konusunda “Türk vatandaşı olma” koşulundan istisna tutmaktadır (danistay-10. Daire-2009/13017).

2. Oturma İzni Başvuruları

Oturma izni, yabancıların Türkiye’deki yasal kalışlarının temelini oluşturmakta ve birçok davanın merkezinde yer almaktadır. Kararlar, başvuruların reddi veya iptali konusunda idarenin (özellikle Valiliklerin) geniş yetkisine, ancak bu yetkinin hukuka uygunluk denetimine tabi olduğuna işaret etmektedir.

Yetkili Makam: Kararlar, “Türkiye içinden yapılan ikamet izni talebinin reddi, ikamet izninin uzatılmaması veya iptali ile bu işlemlerin tebliği valiliklerce yapılır” hükmünü vurgulamaktadır (danistay-10. Daire-2016/106).

Red ve İptal Nedenleri: Yargı kararlarında sıklıkla karşılaşılan ret ve iptal gerekçeleri şunlardır:

Muvazaalı (Anlaşmalı) Evlilik: Aile ikamet izni alabilmek amacıyla yapıldığı tespit edilen evlilikler, iznin reddine veya iptaline sebep olmaktadır. Ancak bu tespitin “somut bilgi ve belgelere dayalı olması gerektiği” vurgulanmaktadır (danistay-10. Daire-2016/522).

Gerçeğe Aykırı Beyan: Başvuru sırasında verilen adres bilgisinin gerçeği yansıtmaması gibi idareyi yanıltıcı bildirimler, ikamet izninin iptali için hukuka uygun bir gerekçe olarak kabul edilmektedir (bim-İstanbul BİM 10. İdari Dava Dairesi-2018/1755).

Amacı Dışında Kullanım: Özellikle öğrenci ikamet izninin, öğrenim amacı dışında “sadece Türkiye’de kalabilmek ve Türk vatandaşlığına geçmek için” kullanıldığına kanaat getirilmesi, başvurunun reddine yol açabilmektedir (danistay-10. Daire-2016/711).

Kamu Düzeni ve Güvenliği: Yabancının kamu düzeni açısından sakıncalı bulunması, ikamet izninin uzatılmamasına gerekçe olabilir (danistay-10. Daire-2015/113).

3. Türk Vatandaşlığı Başvuruları

İncelenen kararların en net şekilde ortaya koyduğu bulgu, Türk vatandaşlığı başvurularında geçerli ve uygun türde bir ikamet iznine sahip olmanın mutlak bir zorunluluk olduğudur.

Kesintisiz İkamet Şartı: 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca temel şartlardan biri, “başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmesi” ve “Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmesi” gerekliliğidir (bim-Ankara BİM 10. İdari Dava Dairesi-2017/600).

Geçerli İkamet İzni Türleri: Vatandaşlık başvurularında her ikamet türü geçerli sayılmamaktadır. Bir kararda, İçişleri Bakanlığı genelgesine atıfla; çalışma izni, kısa dönem ikamet izni, aile ikamet izni ve uzun dönem ikamet izni gibi türlerin geçerli olduğu belirtilmiştir (bim-Ankara BİM 10. İdari Dava Dairesi-2017/600). Buna karşılık, “geçici koruma kimlik belgesinin ikamet izni yerine geçmediği ve Türk vatandaşlığına başvuru hakkı sağlamadığı” Anayasa Mahkemesi tarafından vurgulanmıştır (aym- – -02.10.2024).

Evlilik Yoluyla Vatandaşlık: Bu yolla başvuran ve Türkiye’de ikamet edenlerden de “en son tarihli ikamet tezkeresi” istenmesi, yabancının yasal kalışını teyit amacı taşıyan doğal bir gereklilik olarak görülmektedir (danistay-10. Daire-2019/10218).

Yatırım Yoluyla Vatandaşlık: Danıştay kararı, taşınmaz edinimi yoluyla vatandaşlık başvurusunda aranan asgari değerin, taşınmazın satın alındığı tarihe göre değiştiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır: “12/01/2017-18/09/2018 tarihleri arasında satın alınmış taşınmazlar için… en az 1.000.000 Amerikan Doları; 19/09/2018 tarihi ve sonrası satın alınmış taşınmazlar için… en az 250.000 Amerikan Doları tutarında olması gerekmektedir” (danistay-10. Daire-2020/3336).

İnceleme ve Değerlendirme

İncelenen yargı kararları, yabancılara ilişkin idari süreçlerin katı kurallara ve şartlara bağlandığını göstermektedir. Başvuru süreçleri, bir “hak” olmaktan çok, kanunla belirlenen şartların eksiksiz yerine getirilmesine bağlı bir “imkan” olarak şekillenmektedir. Mahkemeler, idarenin takdir yetkisini denetlerken, işlemin yasal dayanağının olup olmadığına, usul kurallarına uyulup uyulmadığına ve kararın somut, objektif gerekçelere dayanıp dayanmadığına odaklanmaktadır. Özellikle aile ikamet izni ve vatandaşlık gibi özel hayata ve aile hayatına derinlemesine etki eden başvurularda, idarenin muvazaa veya kamu düzenine aykırılık gibi iddialarını somut delillerle ispatlaması gerektiği yönündeki kararlar dikkat çekicidir.

Sonuç

Yargı kararları analizine dayalı bu rapor, yabancılar için oturma, çalışma izni ve vatandaşlık başvurularının nasıl yapılacağına dair doğrudan bir usul kılavuzu sunmamakla birlikte, bu süreçlerin başarıyla tamamlanması için hayati önem taşıyan hukuki gereklilikleri ve potansiyel engelleri ortaya koymaktadır. Öne çıkan temel sonuçlar şunlardır:

İkamet İzninin Merkezi Rolü: Geçerli ve amaca uygun bir ikamet izni, Türkiye’de yasal olarak kalmanın, çalışmanın ve nihayetinde vatandaşlık başvurusunda bulunmanın temel taşıdır.

Şartların Eksiksiz Sağlanması: Başvurularda kanun ve yönetmeliklerde belirtilen (kesintisiz ikamet süresi, yatırım miktarı, geçerli sağlık sigortası vb.) şartların eksiksiz olarak yerine getirilmesi zorunludur.

Doğru ve Dürüst Beyan: Başvuru sırasında verilen bilgilerin (adres, medeni hal vb.) gerçeğe uygun olması kritik öneme sahiptir. Gerçeğe aykırı beyanlar, kazanılmış hakların dahi iptaline yol açabilmektedir.

İdarenin Takdir Yetkisi ve Yargısal Denetim: İdarenin, özellikle kamu düzeni ve güvenliği gerekçesiyle başvuruları reddetme konusunda geniş bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte, bu yetkinin kullanımı yargı denetimine tabidir ve somut gerekçelere dayanmalıdır. Bir yazı önerisi.

Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

Türkiye’de yabancıların oturma izni, çalışma izni ve vatandaşlık başvuruları hukuki açıdan oldukça teknik ve detaylı süreçlerdir. Her aşamada farklı kurumlar devreye girmekte, süreler ve belgeler değişmekte, küçük bir hata dahi başvurunun reddine veya mevcut iznin iptaline yol açabilmektedir. Bu nedenle, sürecin doğru yönetilebilmesi için yabancılar hukuku alanında uzman bir avukatın desteği büyük önem taşır.

Özellikle İstanbul, Tuzla, Gebze, Pendik, Tepeören, Aydınlı, Orhanlı, Mercan Mahallesi, Şifa Mahallesi ve Bayramoğlu gibi bölgelerde yaşayan yabancılar için, yerel uygulamaları ve idari prosedürleri bilen bir avukat, başvuru sürecinin eksiksiz yürütülmesini sağlar. Avukat desteğiyle; gerekli belgelerin hazırlanması, başvuru türünün doğru seçilmesi, olası ret gerekçelerine karşı hukuki savunmanın yapılması ve yargı yoluna başvuru süreçleri profesyonel biçimde takip edilir.

Uzman bir avukat, yalnızca başvuru aşamasında değil, başvurunun reddi veya iptali halinde de müvekkilinin haklarını koruyarak yargı mercilerinde gerekli itirazları yapar. Bu nedenle, hem zaman hem de hak kaybı yaşanmaması adına yabancılar için en güvenli yol, sürecin başından itibaren profesyonel bir avukat desteğiyle ilerlemektir.

Read More

Sınır Dışı (Deport) Kararına Karşı Dava Açma Hakkı ve Yargılama Süreci Nasıl İşler?

Giriş

Bu çalışma, sınır dışı (geri gönderme) kararına karşı yargı yoluna başvurulup başvurulamayacağı, bu başvurunun hangi mahkemeye, ne kadar sürede ve hangi usulle yapılacağı konularını, sunulan akademik kaynaklar çerçevesinde analiz etmektedir. Çalışma, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) merkezli mevcut hukuki rejimi, dava açma süresi, yetkili mahkeme, davanın yürütmeye etkisi ve yargılama sürecinin özelliklerini detaylandırmaktadır.

1. Sınır Dışı Kararına Karşı Yargı Yolu

Literatür, sınır dışı etme kararının idari bir işlem niteliğinde olduğunu ve Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca yargı denetimine tabi olduğunu oybirliğiyle belirtmektedir. YUKK öncesi dönemde genel hükümlere tabi olan bu denetim, YUKK’un yürürlüğe girmesiyle özel usul kurallarına bağlanmıştır.

Mevcut Yasal Dayanak: Sınır dışı kararına karşı yargı yolu, temel olarak 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun (YUKK) 53. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir.

2. Dava Açma Süresi

Sınır dışı kararına karşı dava açma süresi, YUKK ile özel olarak düzenlenmiş ve genel dava açma sürelerinden kısaltılmıştır.

Süre: Kaynakların büyük çoğunluğu, dava açma süresinin yedi gün olduğu konusunda hemfikirdir. Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir.

3. Görevli ve Yetkili Mahkeme

Sınır dışı kararına karşı açılacak davalarda görevli mahkeme idare mahkemesidir. Yetkili mahkemenin belirlenmesinde ise YUKK’ta özel bir düzenleme bulunmadığından genel hükümlere başvurulur.

Görevli Mahkeme: Tüm kaynaklar, görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunu belirtmektedir.

Yetkili Mahkeme: YUKK’ta yetkili mahkemeye ilişkin özel bir hüküm bulunmadığı için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) genel yetki kuralı uygulanır. İYUK’nın m. 32 hükmüne göre… yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi… yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. Buradan hareketle sınır dışı kararına karşı yapılan itirazı incelemeye yetkili idare mahkemesi, sınır dışı etme kararını veren valiliğin bulunduğu ildeki idare mahkemesidir.

4. Dava Açmanın Sonuçları ve Yargılama Usulü

Dava açılması, sınır dışı işleminin icrası üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurur. Yargılama süreci ise ivedi yargılama usulüne benzer özellikler taşır.

Yürütmenin Otomatik Olarak Durması: Literatürdeki en önemli bulgulardan biri, dava açmanın sınır dışı işlemini kendiliğinden durdurmasıdır. Sınır dışı kararına karşı açılacak davaya durdurucu etki tanınmıştır. Bu yönüyle az sayıda örnekten biridir. Yabancı kendi rızasıyla ülke topraklarını terk etmediği sürece, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya dek sınır dışı edilemez.

İdareye Bildirim Yükümlülüğü: Dava açan kişinin, bu durumu kararı veren makama (valiliğe) bildirmesi gerekmektedir. Bu yükümlülük, YUKK m. 53/3’te açıkça belirtilmiş.

Sonuç

Sunulan literatür, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun, sınır dışı etme kararlarına karşı yargı yolunu etkin bir güvence mekanizması olarak düzenlediğini göstermektedir. Sınır dışı kararı, idari bir işlem olarak yargı denetimine tabidir ve bu denetim için özel, süratli bir usul öngörülmüştür.

Sonuç olarak, kullanıcı sorularına ilişkin net bulgular şunlardır:

Dava Açma Hakkı: Sınır dışı etme kararına karşı, kararın yabancıya, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğinden itibaren yedi gün içinde iptal davası açılabilir. Yetkili ve Görevli Mahkeme: Dava, kararı veren valiliğin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde açılmalıdır. Davanın Etkisi: Dava açılması, yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı etme işleminin icrasını otomatik olarak durdurur.

    Bu düzenlemeler, yabancılara sınır dışı edilme gibi ağır sonuçlar doğuran bir işleme karşı hızlı ve etkili bir hukuki korunma sağlama amacını taşımaktadır. Bir yazı önerisi.

    Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

    Sınır dışı (geri gönderme) kararına karşı dava açma süresi yalnızca yedi gün olup, bu süre içinde yapılacak başvuruların usule uygun şekilde hazırlanması gerekir. Özellikle İstanbul, Tuzla (Tuzla Geri Gönderme Merkezi), Pendik, Kartal, Gebze, Tepeören ve Çayırova gibi bölgelerde yabancılar hakkında sıkça sınır dışı kararları alınmaktadır.

    Bu tür işlemlerde uzman bir avukat desteği almak, hem hak kaybını önlemek hem de sürecin doğru yönetilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Avukat desteği olmadan yapılan başvurular eksik veya hatalı olabilmekte, bu da davanın reddine veya sınır dışı işleminin uygulanmasına yol açabilmektedir.

    Deneyimli bir avukat, dava dilekçesinin hazırlanmasından, yürütmenin durdurulması sürecinin takibine, idareye yapılacak bildirimlerden yargılamanın tüm aşamalarına kadar süreci profesyonelce yürütür. Bu sayede yabancıların sınır dışı edilme riskine karşı etkili bir hukuki koruma sağlanmış olur.

    Read More

    Sınır Dışı Kararı Alınan Yabancılar Uluslararası Koruma Başvurusu Yapabilir Mi?

    Giriş

    Bu çalışma, uluslararası koruma başvuru hakkının kapsamı, özellikle geri gönderme merkezinde veya hakkında sınır dışı etme kararı alındıktan sonra bu hakkın kullanılıp kullanılamayacağı sorularını, sunulan literatür kaynakları temelinde analiz etmektedir. Çalışma, başvuru hakkının temelini, sınır dışı kararı ile ilişkisini, geri göndermeme ilkesinin rolünü ve başvuru sürecinin hukuki sonuçlarını incelemektedir.

    1. Uluslararası Koruma Başvuru Hakkının Niteliği ve Kapsamı

    Literatür, devletlerin egemenlik yetkilerinin uluslararası koruma talep etme hakkı ile sınırlandığını kabul etmektedir. Yabancının ülkeye yasal olmayan yollardan girmiş olması veya hakkında giriş yasağı bulunması, bu temel hakka erişimini engellemez. Devletlerin yabancının ülkesine girişini denetleme ve yabancıyı kabul etmeme üzerindeki egemenlik yetkisinin, sığınmacılar söz konusu olduğunda en azından sığınma talep etme hakkına erişebilmesi gerekliliği ile sınırlandırıldığı kabul edilmektedir. Hukukumuzda da Türkiye’ye girişine izin verilmeyecek kişilerden olan veya yasa dışı giren yabancıların uluslararası koruma başvurusu yapmaya hakları olduğu ve başvuru yapmaları halinde, başvurularına ilişkin değerlendirme sonuçlandırılana kadar ülkeden gönderilmeyecekleri düzenlenmiş ve uluslararası koruma başvurusu yapabilmeleri güvence altına alınmıştır.

    Bu yaklaşım, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin ruhuna uygun olup, sığınma arayan kişinin her zaman yasal giriş şartlarını sağlayamayacağı gerçeğine dayanmaktadır. YUKK m. 8 de ülkeye yasal giriş şartlarının uluslararası koruma başvurusuna engel teşkil edecek şekilde uygulanamayacağını belirtir.

    2. Sınır Dışı Kararı Varlığında veya Geri Gönderme Merkezinde Başvuru Yapılması

    Hakkında sınır dışı etme kararı alınmış olması veya bu karar uyarınca geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutuluyor olmak, uluslararası koruma başvurusu yapma hakkını ortadan kaldırmaz. Hakkında sınır dışı etme kararı verilen yabancılar da uluslararası koruma başvurusunda bulunabilirler. Hakkında sınır dışı etme kararı verilip gerekli görüldüğü için idarî gözetim uygulamasına tâbi tutulanlar, bu süre zarfında uluslararası koruma başvurusunda bulunabilirler. Bir yabancının sığınma hakkının korunması, o yabancı hakkında alınan sınır dışı etme kararının dayandığı ülkesel egemenlik ilkesine kıyasla uygulama önceliğine sahip olmalıdır. Dolayısıyla, hakkında sınır dışı etme kararı alınsa dahi, bir yabancının uluslararası koruma başvurusunda bulunması engellenememelidir.

    3. Başvuru Sürecinin Sınır Dışı İşlemine Etkisi ve Geri Göndermeme İlkesi

    Uluslararası koruma başvurusunun yapılması, sınır dışı etme sürecinde kritik bir hukuki sonuç doğurur: Geri göndermeme ilkesi devreye girer. Bu ilke, YUKK m. 4’te temel bir ilke olarak düzenlenmiştir ve bir kişinin işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muameleye ya da zulme uğrayacağı bir yere gönderilmesini yasaklar. Bu ilkenin bir sonucu olarak, başvuru süreci sonuçlanana kadar yabancı sınır dışı edilemez.

    Genel kural kapsamında yabancıların, sığınma işlemleri devam ederken sınır dışı gerekçesiyle idari gözetim altına alınması yasal değildir ve taleplerine ilişkin nihai karar verilene kadar sınır dışı edilemezler.

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı da bu görüşü desteklemektedir.  S.D. v. Yunanistan ve R.U. v. Yunanistan kararlarında AİHM, sığınma başvurusu hakkında nihai bir karar alınana kadar sığınmacının sınır dışı edilemeyeceğini ve bu amaçla gözetim altında tutulmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu tespit etmiştir.

    4. Uluslararası Koruma Sürecinin Olumsuz Sonuçlanması

    Uluslararası koruma başvurusunda bulunma hakkı mutlak olsa da, bu hakkın kullanımı kişiye süresiz bir kalış hakkı tanımaz. Başvuru sürecinin olumsuz sonuçlanması durumunda, sınır dışı etme prosedürü yeniden gündeme gelir. YUKK m. 54/1-i bendi bu durumu düzenlemektedir. “…uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenler haklarında verilen son karardan sonra, YUKK’un diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar hakkında sınır dışı etme kararı alınmalıdır.” Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir detay, sınır dışı kararı için sadece başvurunun olumsuz sonuçlanmasının yeterli olmamasıdır. Yabancının ayrıca “YUKK’un diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkının bulunmaması” (örneğin geçerli bir ikamet izni olmaması) gerekmektedir.

    Sonuç

    Sunulan literatür kaynakları ışığında, uluslararası koruma (mülteci statüsü/asylum) başvurusunda bulunma hakkının, yabancının ülkeye giriş şekline veya hakkında bir sınır dışı kararı bulunup bulunmadığına bakılmaksızın var olduğu sonucuna varılmaktadır. Geri gönderme merkezinde idari gözetim altındayken veya hakkında sınır dışı kararı verildikten sonra dahi bu hak kullanılabilir.

    Başvuru yapılması, geri göndermeme ilkesi uyarınca, başvuruya ilişkin nihai karar verilene kadar sınır dışı işleminin fiilen ve hukuken durmasını sağlar. Ancak, uluslararası koruma başvuru süreci nihai olarak olumsuz sonuçlanırsa ve yabancının Türkiye’de kalmasını sağlayacak başka bir yasal dayanağı yoksa, YUKK m. 54/1-i uyarınca hakkında sınır dışı etme kararı alınması yasal bir zorunluluk haline gelmektedir. Bu süreç, devletin egemenlik hakları ile bireyin temel hakları arasındaki dengeyi yansıtmaktadır. Bir yazı önerisi.

    Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

    Uluslararası koruma başvurusu, kişinin ülkeye giriş şekline veya hakkında sınır dışı kararı bulunmasına bakılmaksızın her zaman yapılabilir. Özellikle İstanbul Tuzla Geri Gönderme Merkezi gibi idari gözetim altında tutulan yabancılar için bu hak, sınır dışı işlemine karşı en önemli güvencelerden biridir.

    Başvuru yapıldığında, geri göndermeme ilkesi gereği, başvuru sonuçlanana kadar yabancının sınır dışı edilmesi mümkün değildir. Ancak sürecin yanlış yürütülmesi, eksik başvuru veya usule ilişkin hatalar, hem başvurunun reddine hem de hızlı bir şekilde sınır dışı işleminin uygulanmasına yol açabilir.

    Bu nedenle, uluslararası koruma başvurularının ve sınır dışı kararlarına karşı itirazların mutlaka alanında uzman bir avukat tarafından takip edilmesi büyük önem taşır. Uzman avukat desteği, hak kayıplarının önlenmesini, sürecin hukuka uygun yürütülmesini ve kişinin Türkiye’de kalma hakkını koruyabilmesini sağlar.

    Read More

    Geri Gönderme Merkezlerinde İdari Gözetim Altında Tutulan Yabancılar Hangi Haklara Sahip ve Tutulma Süreleri ile Serbest Bırakılma Koşulları Nasıl Belirleniyor?

    Giriş

    Bu çalışma, geri gönderme merkezlerinde (GGM) idari gözetim altında tutulan yabancıların tutulma süreleri, bu süreçteki temel hakları, serbest bırakılma koşulları, idari gözetime alternatif tedbirler ve kararların tebliğ usullerine ilişkin Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının analizini sunmaktadır. Çalışma, avukatların hukuki araştırmalarında kullanması amacıyla, ilgili yasal çerçeveyi ve yargısal içtihatları derleyerek bütüncül bir bakış açısı sağlamayı hedeflemektedir.

    Tutulma Süresi: İdari gözetim süresi kural olarak altı ayı geçemez. Ancak yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi vermemesi gibi nedenlerle bu süre en fazla altı ay daha uzatılabilir.

    Periyodik Değerlendirme: Valilik, idari gözetimin devam edip etmeyeceğini her ay düzenli olarak değerlendirmek zorundadır. Gözetimin devamında zorunluluk görülmeyen yabancılar derhal serbest bırakılır.

    Temel Haklar: İdari gözetim altındaki kişilerin avukata erişim, ücretsiz adli yardım, tercüman, ücretsiz acil ve temel sağlık hizmetleri, aile ve konsolosluk yetkilileriyle görüşme gibi kanunla güvence altına alınmış temel hakları bulunmaktadır. Ancak bazı kararlarda, özellikle barınma koşullarının “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele” düzeyinde olduğu tespit edilmiştir.

    Serbest Bırakılma ve Alternatif Tedbirler: İdari gözetim, valilik değerlendirmesi veya Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla sonlandırılabilir. Serbest bırakılan kişilere “belirli adreste ikamet etme”, “bildirimde bulunma (imza yükümlülüğü)”, “teminat” ve “elektronik izleme” gibi idari gözetime alternatif tedbirler uygulanabilir.

    Tebliğ Usulü ve Hak Arama: Tüm kararların (idari gözetim, uzatma, aylık değerlendirme) gerekçeleriyle birlikte yabancıya veya avukatına tebliği zorunludur. Tebliğin, kişinin anladığı bir dilde ve tercüman aracılığıyla yapılması, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirme içermesi esastır. Usulsüz veya yapılmamış bir tebligat, hak düşürücü nitelikteki başvuru sürelerinin işlemeye başlamasına engel olur.

    1. Geri Gönderme Merkezinde Tutulma Süresi, Uzatma ve Değerlendirme

    Yargı kararları, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na atıfla idari gözetim süresinin çerçevesini net bir şekilde çizmektedir. Kural olarak, “Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim süresi altı ayı geçemez. (Uyuşmazlık Mahkemesi, 2022/385; AYM, 2/5/2019). Bu sürenin aşılması ancak istisnai durumlarda mümkündür.

    Uzatma Koşulları: Sürenin uzatılması keyfi değildir ve belirli koşullara bağlanmıştır. Kararlarda bu durum, …sınır dışı etme işlemlerinin yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir” (Uyuşmazlık Mahkemesi, 2023/625; AYM, 16/1/2020) hükmüyle açıklanmaktadır. Bu, toplam sürenin azami on iki ay olabileceğini göstermektedir.

    Aylık Değerlendirme Zorunluluğu: İdari gözetimin devamının bir zorunluluk olup olmadığı, valilik tarafından “her ay düzenli olarak” değerlendirilmelidir (Danıştay, 16.11.2020; Uyuşmazlık Mahkemesi, 2022/225). Bu değerlendirmenin yapılmaması veya sonuçlarının kişiye tebliğ edilmemesi, idari gözetim kararının kaldırılması için bir gerekçe teşkil etmektedir. Nitekim bir Anayasa Mahkemesi kararında, Sulh Ceza Hâkimliğinin “…idari gözetim kararından itibaren her ay idari gözetimin uzatılması… gerekirken… uzatılmasına dair kararın bulunmadığı anlaşılmakla… gözetim kararının kaldırılmasına…” yönelik kararı alıntılanmıştır (AYM, 7/2/2019).

    2. İdari Gözetim Altındaki Temel Haklar

    Kararlar, idari gözetim altındaki kişilerin sahip olduğu temel hakları detaylandırmaktadır.

    Avukat, Tercüman ve Bilgilendirilme Hakkı: Yabancının “yakınlarına, notere, yasal temsilciye ve avukata erişme ve bunlarla görüşme yapabilme” hakkı temel bir güvencedir (AYM, 2/5/2019). Ayrıca, avukatlık ücretini karşılama imkânı olmayanlara talep etmeleri halinde adli yardım sağlanır (Uyuşmazlık Mahkemesi, 2022/225). Tercüman hakkı, özellikle ifade alma ve karar tebliği süreçlerinde kritik öneme sahiptir.

    Sağlık Hizmetleri ve İnsani Barınma Koşulları: Yabancı tarafından bedeli karşılanamayan “acil ve temel sağlık hizmetleri ücretsiz verilir” (AYM, 2/6/2020). Bununla birlikte, özellikle 6458 sayılı Kanun öncesi döneme ilişkin kararlarda, barınma koşullarının yetersizliği sert bir şekilde eleştirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, aşırı kalabalık, hijyen eksikliği ve açık havaya çıkma imkanının kısıtlı olması gibi nedenlerle tutulma koşullarının “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele” düzeyinde olduğuna hükmetmiştir (AYM, 20/1/2016; AYM, 17/2/2016).

    İletişim ve Ziyaret Hakları: Telefon hizmetlerine erişim, aile bireyleriyle, konsolosluk yetkilileriyle ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği görevlisiyle görüşme imkânı da kanunla tanınan haklar arasındadır (AYM, 6/10/2022).

    3. Serbest Bırakılma ve İdari Gözetime Alternatif Tedbirler

    İdari gözetim, son çare olarak uygulanması gereken bir tedbirdir. Serbest bırakılma, hem idari makamların aylık değerlendirmeleri sonucunda hem de yargı kararıyla mümkündür. Birçok kararda, Sulh Ceza Hâkimliğinin itiraz üzerine idari gözetim kararını kaldırarak kişiyi serbest bıraktığı görülmektedir (AYM, 20/4/2020; AYM, 29/12/2021).

    İdari gözetim sonlandırıldığında veya hiç uygulanmadığında, yabancı hakkında alternatif yükümlülükler getirilebilir. Bu tedbirler arasında;

    Belirli bir adreste ikamet etme,

    Belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde bulunma (imza yükümlülüğü),

    Teminat yatırma,

    Elektronik izleme

    gibi uygulamalar yer almaktadır (Uyuşmazlık Mahkemesi, 2020/651; İlk Derece, 2020/359).

    4. Kararların Tebliği ve Hak Arama Hürriyetinin Korunması

    Tebliğ usulü, hak arama hürriyetinin kullanılabilmesi için en temel güvencedir. Yargı kararları, tebliğin şekli ve içeriği konusunda hassasiyet göstermektedir.

    Dil ve Anlaşılırlık: Tebliğin yalnızca kişinin ana dilinde yazılı olması yeterli değildir. İzmir Bölge İdare Mahkemesi’nin bir kararında vurgulandığı üzere, yaptırımın sonuçları, itiraz usulleri ve süreleri hakkında kişinin anladığı bir dilde bilgilendirilmeksizin, salt kendi dilinde yazılı olarak yapılmış… tebligatın… yabancının anladığı dilde ayrıca bilgilendirilmesi yöntemine aykırı” olduğu belirtilmiştir (İzmir BİM, 06.04.2017).

    Tebliğin Sonuçları: Usulüne uygun bir tebliğ yapılmadan dava açma gibi hak düşürücü süreler işlemeye başlamaz. Mahkemeler, usulsüz tebligat durumunda dava açma süresinin, kişinin durumu avukatı aracılığıyla öğrendiği tarihten itibaren başlatılması gerektiğine hükmetmiştir (İzmir BİM, 06.04.2017; AYM, 3/12/2020). Bu ilke, idarenin usulsüz işlemleriyle kişinin hak arama hürriyetini engellemesinin önüne geçmektedir.

    Sonuç

    İncelenen yargı kararları, Türkiye’de geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim rejiminin yasal sınırlarını, denetim mekanizmalarını ve bireylere tanınan temel hakları ortaya koymaktadır. İdari gözetimin süresinin 6+6 ay kuralıyla sınırlandırılması ve zorunlu aylık değerlendirmelere tabi tutulması, keyfi ve süresiz alıkoymaları önlemeyi amaçlamaktadır. Avukat, tercüman, sağlık ve iletişim gibi temel hakların kanunla güvence altına alınmış olması önemlidir. Ancak, özellikle barınma koşullarına ilişkin geçmiş tarihli Anayasa Mahkemesi kararları, yasal güvenceler ile fiili uygulama arasında farklılıklar olabileceğine işaret etmektedir. Yargı içtihatları, özellikle tebligatın kişinin anladığı dilde ve tüm yasal haklarını içerecek şekilde yapılması gerektiği ilkesini benimseyerek, hak arama hürriyetinin etkin bir şekilde kullanılmasını teminat altına almaktadır. Bir yazı önerisi.

    Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

    Geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında tutulan yabancıların haklarını koruyabilmesi, sürelere ve itiraz yollarına dikkat etmesi hayati öneme sahiptir. Özellikle İstanbul ve çevresinde yer alan Tuzla Geri Gönderme Merkezi, çok sayıda yabancının tutulduğu bir merkez olarak öne çıkmaktadır. Burada alınan kararların süresinde ve doğru şekilde itiraz edilmemesi, kişilerin uzun süre özgürlüklerinden mahrum kalmalarına yol açabilir.

    Bu noktada bir uzman avukat desteği, sürecin etkin bir şekilde yürütülmesi açısından kritik rol oynar. Avukatlar, idari gözetim kararlarının hukuka uygun olup olmadığını denetler, usulsüz tebligatları tespit eder ve gerekli itirazları zamanında yapar. Ayrıca yabancıların avukata erişim, ücretsiz adli yardım, sağlık hizmetleri ve tercüman gibi temel haklarının fiilen kullanılabilmesi için hukuki girişimlerde bulunur.

    Unutulmamalıdır ki, geri gönderme merkezlerinde yaşanan süreçler karmaşık ve süreye bağlıdır. Yanlış veya eksik başvurular, hak kayıplarına neden olabilir. Bu nedenle Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan yabancılar için avukat desteği, sadece bir tercih değil, çoğu zaman hukuki güvencelerin kullanılabilmesi için zorunluluktur.

    Read More

    Geri Gönderme Merkezlerinde İdari Gözetim Altında Tutulan Yabancıların Hukuki Durumu: Süre, Temel Haklar, Alternatif Tedbirler ve Kararların Tebliğ Usulleri Nasıl İşliyor?

    Giriş

    Bu çalışma, geri gönderme merkezlerinde (GGM) idari gözetim altında tutulan yabancıların hukuki durumuna ilişkin literatür analizini sunmaktadır. Çalışma, idari gözetim süresi ve uzatılması, merkezde tutulan yabancıların temel hakları, idari gözetime alternatif tedbirler ve kararların tebliğ usulü gibi konuları, sunulan akademik ve hukuki kaynaklar temelinde incelemektedir. Çalışma, yasal düzenlemeler ile uygulamada karşılaşılan sorunlar arasındaki farkları ortaya koymayı amaçlamaktadır.

    1. Geri Gönderme Merkezinde Tutulma Süresi, Uzatma ve Değerlendirme

    Literatür, idari gözetim süresinin Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) kapsamında belirli ve sıkı kurallara bağlandığını göstermektedir.

    Azami Süre ve Aylık Değerlendirme: İdari gözetim, kural olarak belirli bir süre için uygulanabilen bir hürriyet kısıtlamasıdır. Sınır dışı işlemleri nedeniyle uygulanan idari gözetim süresi altı ayı geçemez. Bu süre zarfında, valilik tarafından her ay idari gözetimin devamının gerekip gerekmediği re’sen değerlendirilir. İdari gözetimin devam etmesine gerek olmadığını gösteren olguların ortaya çıkması halinde değerlendirme süresi beklenmeden idari gözetim sonlandırılabilir. Bu düzenleme, kişi hürriyetinin korunmasına yönelik önemli bir usuli güvencedir.

    Sürenin Uzatılması: İdari gözetim süresinin altı aydan sonra uzatılması istisnai bir durumdur ve yalnızca yabancının kendisinden kaynaklanan nedenlere bağlanmıştır. YUKK’un bu konuda Geri Dönüş Yönergesi’nden daha lehe bir düzenleme içerdiğini vurgulamaktadır: YUKK’a göre, idareden veya yabancının uyruğunda olduğu ülke temsilciliğinden kaynaklanan sebeplerle sınır dışı işlemlerinin tamamlanamaması halinde idari gözetimin altıncı aydan sonra uzatılması mümkün değildir. YUKK sadece yabancının iş birliği yapmamasını ve doğru bilgi ve belgeleri vermemesini uzatma nedeni olarak belirlemiştir. Bu durum, idarenin veya üçüncü ülkelerin gecikmelerinin yabancının aleyhine kullanılamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.

    Uluslararası Koruma Başvuru Sahipleri İçin Özel Durum: Uluslararası koruma başvurusunda bulunan yabancılar için idari gözetim süresi otuz gün ile sınırlandırılmıştır ve bu sürenin uzatılması mümkün değildir.

    2. Geri Gönderme Merkezlerinde Temel Haklar ve Uygulamadaki Sorunlar

    YUKK ve ilgili mevzuat, GGM’lerde tutulan yabancılara geniş kapsamlı haklar tanımaktadır. Ancak literatür, yasal düzenlemeler ile uygulama arasında ciddi farklar olduğuna işaret etmektedir.

    Yasal Olarak Tanınan Haklar: YUKK’un 59. maddesi, GGM’lerde sağlanacak hizmetleri ve yabancıların sahip olduğu hakları detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Bu haklar çeşitli kaynaklarda benzer şekilde sıralanmıştır:

    Sağlık Hizmetleri: “Yabancı tarafından bedeli karşılanamayan acil ve temel sağlık hizmetleri ücretsiz verilir.

    Avukat ve Yasal Temsilciye Erişim: “Yakınlarına, notere, yasal temsilciye ve avukata erişme ve bunlarla görüşme yapabilme ve telefon hizmetlerine erişim imkânı” sağlanır. Bu hak, avukatlık ücretini karşılama imkanı olmayanlar için Avukatlık Kanunu hükümleri çerçevesinde adli yardım hizmetini de kapsar.

    Aile, Ziyaretçi ve Konsoloslukla Görüşme: “Yabancıya; ziyaretçileri, vatandaşı olduğu ülke konsolosluk yetkilisi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği görevlisiyle görüşebilme imkânı sağlanır.

    Özel İhtiyaç Sahipleri ve Çocuklar: Çocukların yüksek yararı gözetilir, aileler ve refakatsiz çocuklar ayrı yerlerde barındırılır ve çocukların eğitim-öğretimden yararlanmaları için tedbirler alınır.

    Uygulamada Karşılaşılan Hak İhlalleri: Literatür, yasal güvencelere rağmen uygulamada ciddi sorunlar yaşandığını ortaya koymaktadır. Baroların ve sivil toplum kuruluşlarının raporları bu durumu teyit etmektedir.

    Avukata Erişimin Engellenmesi:  Barolar Çalıştayı Sonuç Raporu’na göre, “avukatların bilgi edinme ve belge inceleme hakları engellenmekte, müvekkilleri ile gizlilik esasına dayalı görüşme yapamamaktadırlar.

    Fiziki ve İnsani Koşullar: GGM’lerin kapasitelerinin üzerinde yabancı barındırdığı, hijyen sorunları yaşandığı ve odaların CPT (Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi) standartlarının altında olduğu belirtilmektedir.

    Tercüman Eksikliği ve Diğer Haklar: Tercüman desteğinin yetersizliği, telefon hakkı ve aile ziyaretlerinin kısıtlı olması da uygulamada karşılaşılan diğer önemli sorunlardır.

    3. Geri Gönderme Merkezinden Serbest Bırakılma ve Alternatif Tedbirler

    İdari gözetim, son çare (ultima ratio) ilkesi gereği uygulanması gereken bir tedbirdir. Bu nedenle kanun, idari gözetime alternatif yükümlülükler öngörmektedir.

    Serbest Bırakılma ve Alternatifler: İdari gözetim, Göç İdaresi veya Sulh Ceza Hakimliği kararıyla sona erdirilebilir. İdare “sığınmacılara belirli bir adreste ikamet etme ya da bildirimde bulunma gibi yükümlülükler getirerek serbest bırakma kararı verebilmektedir. Uygulamadaki bazı alternatif tedbirler, kefalet veya teminatla serbest bırakma, bildirim yükümlülüğü, belli bir yerde ikamet etme yükümlülüğü, denetim eşliğinde salıverilme, elektronik izleme ve ev hapsidir. Bu tedbirlerin idari gözetime kıyasla “daha az maliyetli ve daha insancıl olduğu, insan haklarına daha uygun olduğu” tespit edilmiştir.

    4. Kararların Tebliği, Dil ve Usuli Güvenceler

    Sınır dışı etme ve idari gözetime ilişkin kararların usulüne uygun tebliği, yabancının savunma ve etkili başvuru hakkını kullanabilmesi için hayati önem taşımaktadır.

    Tebliğ Usulü ve İçeriği: YUKK m. 53/2 uyarınca, sınır dışı etme kararı gerekçeleriyle birlikte yabancıya, yasal temsilcisine veya avukatına tebliğ edilmelidir. Tebligatta, “yabancıların karara karşı itiraz haklarını nasıl kullanabilecekleri ve bu süreçteki diğer yasal hak ve yükümlülükleri de belirtilir. Tebliğin usulüne uygun yapılmaması halinde dava açma süresi başlamaz.

    Anlaşılır Dilde Bildirim Zorunluluğu: En kritik güvencelerden biri, bilgilendirmenin yabancının anladığı bir dilde yapılmasıdır. Bu zorunluluk, AİHS m. 5/2’de de yer almaktadır. Karar sonucu, gerekçeleri, itiraz ve süresine dair tebliğ edilen belgenin bir örneği yabancıya verilmemekte ve hatta bu hususlar anladığı bir dilden tebliğ edilmemektedir.

    Usulsüz Tebliğin Sonuçları: Tebliğ işleminin şekli bir formalite olmadığı, içeriğin anlaşılmasını sağlayan bir araç olduğu vurgulanmaktadır.  Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye davasında AİHM’in, “şahısların niçin gözaltına alındıklarının kendilerine bildirilmediğini ileri sürerek AİHS’in beşinci maddesinin dördüncü fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmesinde, anladıkları dilde bilgilendirilmemiş olmaları başlıca etkendirBenzer şekilde, Danıştay da sözlü olarak yapılan bir sınır dışı bildirimini hukuka aykırı bulmuştur.

    Sonuç

    Sunulan literatür, Türkiye’nin yabancılar hukukunda idari gözetime ilişkin YUKK ile birlikte kapsamlı yasal güvenceler getirdiğini göstermektedir. İdari gözetim süresi azami 6 ay ile sınırlandırılmış, uzatılması sıkı koşullara bağlanmış ve her ay düzenli olarak gözden geçirilmesi zorunlu kılınmıştır. GGM’lerde tutulan yabancılara avukata erişim, sağlık, aileyle görüşme gibi temel haklar tanınmıştır. Ayrıca, idari gözetime alternatif, daha insancıl tedbirler de mevcuttur.

    Ancak, yasal çerçeve ile uygulama arasında ciddi bir uçurum olduğu da literatürdeki ortak bulgudur. Özellikle avukata erişimin fiilen engellenmesi, GGM’lerdeki kötü fiziki koşullar, tercüman eksikliği ve kararların usulüne uygun ve anlaşılır bir dilde tebliğ edilmemesi gibi sorunlar, yabancıların adil yargılanma ve etkili başvuru haklarını kullanmalarını önemli ölçüde zorlaştırmaktadır. Bu durum, AİHM içtihatlarında da tespit edildiği üzere, temel hak ihlallerine yol açmaktadır. Dolayısıyla, mevcut yasal güvencelerin hayata geçirilmesi için uygulamadaki eksikliklerin giderilmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi kritik bir öneme sahiptir. Bir yazı önerisi.

    Neden Uzman Avukat Desteği Gerekli?

    Geri gönderme merkezlerinde (özellikle Tuzla Geri Gönderme Merkezi ve İstanbul’daki diğer merkezlerde) tutulan yabancıların haklarını etkin şekilde kullanabilmeleri için sürecin hukuka uygun yürütülmesi hayati önem taşır. Ancak uygulamada karşılaşılan hak ihlalleri, usulsüz tebliğler ve avukata erişim engelleri, yabancıların tek başına hak arama imkanlarını ciddi şekilde sınırlandırmaktadır. Bu nedenle, alanında deneyimli bir avukatın desteği, hem idari gözetim süresinin takibi hem de itiraz ve dava süreçlerinde yabancının lehine en güçlü şekilde hareket edilmesini sağlar.

    Özellikle İstanbul ve çevresindeki geri gönderme merkezlerinde yaşanan sorunlar dikkate alındığında, uzman avukat desteği almak, yabancıların özgürlük ve güvenlik haklarının korunması açısından kritik bir güvence oluşturmaktadır.

    Read More

    Geri Gönderme Merkezinde Tutulan Kişilerin Yakınları Ne Yapabilir?

    Giriş 

    Bu çalışma, geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında tutulan kişilerin yakınlarının (eş, çocuk, anne, baba vb.) sahip olduğu hakları, bu hakları nasıl kullanabileceklerini ve bu süreçte atmaları gereken adımları, sunulan yargı kararları analizleri ışığında incelemektedir. İncelenen dokümanların büyük bir kısmı, doğrudan GGM’de tutulan kişilerin yakınlarının haklarına odaklanmamaktadır. Bununla birlikte, bazı kararlarda atıf yapılan yasal düzenlemeler ile ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerin ailevi haklarına ilişkin Anayasa Mahkemesi içtihatları, GGM’de tutulan kişilerin yakınlarının haklarına dair önemli bir çerçeve sunmaktadır. Bu çalışma, doğrudan ve dolaylı bulguları bir araya getirerek konuyu aydınlatmayı amaçlamaktadır.

    Doğrudan Yasal Hak: 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 59. maddesi, GGM’de tutulan yabancılara yakınları, noteri, yasal temsilcisi ve avukatıyla görüşme imkânı sağlanması gerektiğini açıkça düzenlemektedir. Bu, yakınların ziyaret hakkının yasal bir dayanağı olduğunu göstermektedir.

    Hukuki Süreçlere Katılım: Yakınlar, GGM’de tutulan kişi adına hukuki süreçleri başlatma ve takip etme konusunda kritik bir rol oynayabilir. Özellikle sınır dışı etme kararına ve idari gözetim kararına karşı dava açılması için avukat temin edilmesi ve yasal sürelerin (genellikle 7 gün) kaçırılmaması hayati önem taşımaktadır.

    Aile Hayatına Saygı Hakkı: Anayasa Mahkemesi’nin, ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle ilgili verdiği kararlarda, Anayasa’nın 20. maddesiyle güvence altına alınan “aile hayatına saygı hakkı”nı ve devletin bu bağı korumaya yönelik “pozitif yükümlülüğü”nü sıklıkla vurguladığı görülmektedir. Bu ilke, kıyasen GGM’de tutulan kişiler ve aileleri için de geçerlidir.

    Çocuğun Üstün Yararı: Özellikle GGM’de tutulan kişinin çocuğu varsa, Anayasa Mahkemesi’nin “çocuğun üstün yararının gözetilmesi” gerektiğine dair içtihadı önemli bir dayanak noktasıdır. İdari makamların ve mahkemelerin, aile bağlarının sürdürülmesinde bu ilkeyi dikkate alma zorunluluğu bulunmaktadır.

    Uygulamadaki Sorunlar: Yargı kararları, uygulamada bilgi alma hakkının (avukatın müvekkilinin nerede tutulduğunu öğrenememesi gibi) ve aile üyelerinin birbiriyle görüşme hakkının (aynı merkezde farklı odalarda tutulup görüştürülmeme gibi) ihlal edilebildiğini göstermektedir.

    1. Ziyaret ve İletişim Hakkı

     İncelenen dokümanlar arasında en net ve doğrudan bilgiyi sunan, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na yapılan atıflardır. Özellikle AYM’nin 2/6/2020 ve 6/10/2022 tarihli kararlarında değinilen Kanun’un 59. maddesi, bu konuda temel yasal çerçeveyi çizmektedir. Maddeye göre, GGM’de tutulan yabancılara şu imkanların sağlanması zorunludur: “…yakınlarına, notere, yasal temsilciye ve avukata erişme ve bunlarla görüşme yapabilme imkanı sağlanmalıdır.” Bu hüküm, GGM’de tutulan kişinin yakınlarının ziyaret hakkının yasal bir güvence altında olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır. Bu hakkın engellenmesi veya keyfi olarak kısıtlanması, doğrudan yasa ihlali anlamına gelecektir.

    2. Hukuki Süreçlerde Yakınların Rolü

     GGM’de tutulan kişiler, dil engeli, hukuki bilgi eksikliği ve hareket kısıtlılığı gibi nedenlerle haklarını etkin bir şekilde kullanamayabilir. Bu noktada yakınlarının rolü kritikleşmektedir.

    Avukat Temini: Yakınlar, derhal bir avukatla anlaşarak hukuki destek sürecini başlatmalıdır. AYM’nin 3/12/2020 tarihli kararında, avukatın müvekkiliyle görüşme ve bilgi alma taleplerinin dahi sürüncemede bırakılabildiği görülmektedir. Bu nedenle ısrarcı bir hukuki takip önemlidir.

    Dava Açma: AYM’nin 15/5/2020 tarihli kararında belirtildiği üzere, “Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir.” Bu kısa süre, yakınların hızla hareket etmesini zorunlu kılmaktadır. Dava açılması, sınır dışı işlemini dava sonuçlanana kadar otomatik olarak durduracaktır.

    Tazminat Davaları: Hukuka aykırı tutulma veya GGM’deki kötü koşullar nedeniyle manevi tazminat talep etme hakkı da mevcuttur. Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay kararları (örneğin, 23.11.2020 tarihli Uyuşmazlık Mahkemesi kararı), bu tür davaların adli yargıda görülebileceğini belirtmektedir. Yakınlar, bu davaların açılması ve takibi için de destek olabilirler.

    3. Aile Bütünlüğünün Korunması ve Kıyasen Uygulama

     GGM’ler özel bir idari gözetim yeri olsa da, burada tutulan kişilerin temel hakları, özellikle de aile hayatına saygı hakkı, Anayasal güvence altındadır. AYM’nin ceza infaz kurumları bağlamında verdiği birçok karar, bu konuda yol göstericidir. AYM’nin 10/5/2023 ve 2/6/2020 tarihli kararlarında yer alan şu ifade, devletin yükümlülüğünü net bir şekilde ortaya koymaktadır: “Devletin, hükümlü ve tutukluların özellikle yakın derecedeki aile bireyleriyle temasını devam ettirecek önlemleri alması yönünde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır.” Bu pozitif yükümlülük, GGM’de tutulan ve henüz bir suçtan hüküm giymemiş kişiler için evleviyetle geçerli olmalıdır. Özellikle AYM’nin 10/1/2024 tarihli kararında bahsi geçen, aile üyelerinin aynı merkezde ayrı odalarda tutularak görüştürülmemesi iddiası, bu pozitif yükümlülüğün ihlaline tipik bir örnektir. Benzer şekilde, çocukların varlığı halinde, AYM’nin 19/10/2022 tarihli kararında vurguladığı gibi, “çocuğun üstün yararının gözetilmesi ve aile ilişkilerinin sürdürülmesini sağlayacak şekilde hareket edilmesi devletin pozitif yükümlülüklerinin gereğidir.”

    Sonuç 

    Geri gönderme merkezinde tutulan kişilerin yakınlarının hakları ve yapabilecekleri, incelenen yargı kararları temelinde şu şekilde özetlenebilir:

    Ne Yapabilirler? Yakınlar, GGM’de tutulan kişiyle görüşme ve iletişim kurma hakkına sahiptir. Bu hakkın kullandırılması için ilgili GGM idaresine başvurmalıdırlar. Ayrıca, bir avukat aracılığıyla idari gözetim ve sınır dışı kararlarına karşı hukuki süreçleri başlatabilir ve takip edebilirler. Kötü muamele veya olumsuz koşullar söz konusu ise durumu adli ve idari makamlara bildirebilirler.

    Ne Yapmalılar? Yakınlar, vakit kaybetmeden uzman bir avukattan hukuki yardım almalıdır. Sınır dışı kararına karşı 7 günlük dava açma süresi gibi kritik sürelere özellikle dikkat etmelidirler. Ziyaret ve iletişim taleplerini yazılı olarak yapmalı ve olası ret kararlarına karşı hukuki yollara başvurmaya hazırlıklı olmalıdırlar.

    Hakları Nelerdir? En temel hakları, 6458 sayılı Kanun’dan doğan ziyaret ve iletişim hakkıdır. Bunun yanı sıra, Anayasa’nın 20. maddesi ve ilgili AYM içtihatları uyarınca “aile hayatına saygı hakkı”nın korunmasını talep etme hakları vardır. Bu hak, devletin aile bağlarını sürdürmek için pozitif önlemler almasını gerektirir ve özellikle çocukların üstün yararı ilkesiyle güçlendirilmiştir. Bir yazı önerisi.

    Neden Uzman Tuzla Avukat Desteği Gerekli?

    Geri gönderme merkezlerinde tutulan kişilerin yakınlarının sahip olduğu haklar, çoğu zaman teoride açık olsa da uygulamada ciddi zorluklarla karşılaşılabilmektedir. Yedi günlük kısa dava açma süreleri, başvuruların yazılı ve usulüne uygun yapılması zorunluluğu, idari makamların keyfi kısıtlamaları veya bilgi vermemesi gibi durumlar, hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle, hem sınır dışı ve idari gözetim kararlarına karşı dava açılması hem de ziyaret ve iletişim haklarının etkin şekilde kullanılabilmesi için uzman bir Tuzla avukatının desteği kritik öneme sahiptir. Avukat, hukuki süreci yakından takip ederek yakınların haklarını korur, usul hatalarını önler ve olası kötü muamele veya hak ihlallerinde gerekli başvuruları yapar.

    Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nin Konumunun Avantajları

    Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nin İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunması, yakınlar ve avukatlar açısından bazı avantajlar sağlamaktadır. Öncelikle, İstanbul’un büyük ulaşım ağı sayesinde merkeze erişim diğer illerdeki geri gönderme merkezlerine göre daha kolaydır. Ayrıca Tuzla, hem Anadolu Yakası’ndan hem de şehir dışından gelecek aileler için kara yolu ve hava yolu bağlantılarına elverişli bir konumdadır. Bu durum, yakınların ziyaret hakkını daha pratik biçimde kullanabilmesini ve avukatların hukuki işlemleri daha hızlı takip edebilmesini mümkün kılar. Büyükşehirde yer alması nedeniyle, deneyimli göç ve yabancılar hukuku avukatlarına erişim de diğer bölgelere kıyasla çok daha kolaydır.

    Read More

    Geri Gönderme Merkezlerinde idari gözetim altında tutulan kişilerin, özellikle sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları sorunlar ve insani olmayan muamele iddiaları karşısında sahip oldukları haklar ve başvurabilecekleri hukuki yollar

    Giriş

    Bu çalışma, Geri Gönderme Merkezlerinde (GGM) idari gözetim altında tutulan kişilerin, özellikle sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları sorunlar ve insani olmayan muamele iddiaları karşısında sahip oldukları hakları ve başvurabilecekleri hukuki yolları, sunulan literatür çerçevesinde analiz etmektedir. Çalışma, devletin pozitif yükümlülükleri, tıbbi ihmal kavramı, idarenin sorumluluğu ve mevcut ulusal ile uluslararası başvuru mekanizmalarını ele almaktadır.

    1. Geri Gönderme Merkezlerindeki Koşullar ve Sağlık Hakkı

    Geri Gönderme Merkezleri, idari gözetim altında tutulan kişilerin temel haklarının güvence altına alınması gereken yerlerdir. Ancak bu merkezlerin fiziki şartların ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği dikkat çekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Asalya v. Türkiye kararı bu konuda emsal teşkil etmektedir. “Başvurucu yedi günlük tutulma süresi içerisinde, Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nin özellikle tekerlekli sandalye kullanıcıları açısından uygun olmadığı, asansör ve tuvalet gibi temel düzenlemelerin dahi yapılmadığını… asansör bulunmadığından ötürü zemin katta bulunan bir odadaki masanın üzerinde yatmak durumunda bırakıldığı ve bu süre zarfında tedavi imkanlarının da sağlanmadığını belirtmiştir.” Bu karar, GGM’lerdeki fiziki altyapı eksikliklerinin ve sağlık hizmeti sunulmamasının temel bir hak ihlali oluşturduğunu göstermektedir. Buna göre merkezde kalabilecek olan engelli ve özel ihtiyaç sahibi bireyler için gerekli fiziki şartlar ve psikososyal ortam sağlanması, özel ihtiyaç sahibi kişilerin (hamile, hasta, çocuk gibi) durumlarına özen gösterilmesi ve ihtiyaçları sağlanması ve bu kişilerin ihtiyaçlarının giderilmesi devletin özel ihtiyaç sahibi kişilere özen gösterme yükümlülüğünün ihlali anlamına geleceğini ortaya koymaktadır.

    2. Devletin Yaşam Hakkı ve Sağlık Hizmetleri Kapsamındaki Pozitif Yükümlülükleri

    Devletin, egemenlik alanındaki tüm bireylerin yaşam hakkını koruma yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük, sadece kasıtlı olarak yaşama son vermekten kaçınmayı değil, aynı zamanda yaşamı tehdit eden risklere karşı makul önlemleri almayı da içerir. Sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve sunulması bu pozitif yükümlülüğün en önemli unsurlarından biridir. Sözleşme’ye taraf devletlerin yaşama hakkı konusundaki pozitif yükümlülüklerinin bir kolunu da sağlık hizmetlerinin sunulması ve kamu sağlığının sağlanması alanı oluşturmaktadır. Taraf devletler kamu veya özel olması fark etmeksizin sağlık kurumlarında hastaların yaşamlarının korunması amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmakla ve makul tedbirleri almakla sorumludur. Bu sorumluluk, GGM gibi doğrudan devletin kontrolü ve sorumluluğu altındaki yerlerde daha da belirginleşir.

    3. Tıbbi İhmal, İdarenin Sorumluluğu ve Başvuru Yolları

    a. Tıbbi İhmal ve Hizmet Kusuru 

    Sağlık personelinin gerekli tıbbi müdahaleyi yapmaması, geç yapması veya tedaviden kaçınması tıbbi ihmal olarak kabul edilir. Tedavi için hastaneye gelen hastaya gerekli teşhis ve tedavileri uygulamakla yükümlüdür. Aksi takdirde hem suç işlemiş hem de uğrattığı zararlar neticesinde idare tazmin sorumluluğu altına girmiş olacaktır. GGM’de tutulan bir kişinin sağlık durumunun kötüleşmesine rağmen tedavi edilmemesi, idarenin “hizmet kusuru” işlediğini gösterir ve bu durum tazminat sorumluluğunu doğurur. Hasta Hakları Yönetmeliği de bu durumu güvence altına alır. Yönetmeliğin 42. maddesine göre, hasta hakları ihlal edilen kişinin her türlü dava, şikâyet ve müracaat hakkı mevcuttur.

    b. Ulusal Hukuk Yolları GGM’de sağlık hakkı ihlal edilen kişi, çeşitli hukuki yollara başvurabilir:

    İdari Yargı (Tam Yargı Davası): Yaşanan tıbbi ihmal ve bunun sonucunda ortaya çıkan akciğer sorunları gibi maddi ve manevi zararların tazmini için sorumlu idareye (Göç İdaresi Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı vb.) karşı idare mahkemesinde tam yargı davası açılabilir. İdarenin sağlık hizmetini organize etmedeki kusuru, bu davanın temelini oluşturur.

    Cezai Soruşturma (Suç Duyurusu): Görevli doktor ve personelin hastaya müdahale etmeyerek görevlerini ihmal etmeleri veya kötü muamelede bulunmaları nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulabilir.

    Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru: Yukarıdaki idari ve adli yolların tüketilmesine rağmen sonuç alınamaması durumunda, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan “yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı” ile “işkence ve eziyet yasağı”nın ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir.

    Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) Başvuru: GGM’deki muamelenin işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağını ihlal ettiği iddiasıyla TİHEK’e başvuru yapılabilir. “sağlık ve hasta hakları” konusunun, kuruma yapılan başvurularda en çok ihlal edildiği iddia edilen haklardan biridir ve bu şikayetlerin başında “ceza ve tutukevlerindeki mahkûm ve tutukluların sağlık hakkı ile ilgili talep ve şikâyetleri gelmektedir.

    c. Uluslararası Hukuk Yolları (AİHM Başvurusu) İç hukuk yolları tüketildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesi (işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ve 2. maddesi (yaşam hakkı) temelinde AİHM’e başvuru yapılabilir. Tedaviden mahrum bırakılma, AİHS’nin 3. maddesi kapsamında bir ihlal teşkil edebilir. Bu konuda  D. v. Birleşik Krallık kararınıda : “Mahkeme, başvurucunun durumundaki hastalara uygun bir tedavinin verilmediği… geri gönderilmesinin, halihazırda oldukça kısa olan yaşam süresini daha da kısaltacağı, fiziksel ve psikolojik acı ve son derece ızdıraplı bir ölümle karşılaşmasına yol açacağı için insanlık dışı muamele teşkil edeceğinden AİHS md.3’e aykırı olacağına hükmetmiştir.” şeklinde ihlale karar verilmiştir. Bu içtihat, sadece sınır dışı edilme durumunda değil, aynı zamanda idari gözetim altındayken maruz kalınan tedavi yoksunluğunun da insanlık dışı muamele seviyesine ulaşabileceğini göstermektedir.

    İnceleme ve Değerlendirme

    Yapılan değerlendirmeler, GGM’de tutulan ve hastalanan bir bireyin durumunun, basit bir idari eksiklikten öte, temel hakların ihlali anlamına geldiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Devletin, kontrolü altındaki bireylere karşı artırılmış bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk, sadece barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçları değil, aynı zamanda “ulaşılabilir en üst düzeyde fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma” hakkını da kapsar.

    Geri Gönderme Merkezi’nde tutulurken hastalanan ve yeterli tıbbi bakımdan mahrum bırakılan bir kişi, ulusal ve uluslararası hukukta korunan temel haklara sahiptir. Bu hak ihlalleri karşısında başvurulabilecek hukuki yollar şunlardır:

    İdari Yargı: İdarenin hizmet kusuruna dayanarak, maruz kalınan maddi (tedavi masrafları, iş gücü kaybı) ve manevi zararların tazmini için tam yargı davası açılması.

    Ceza Hukuku: İlgili sağlık personeli ve idari yetkililer hakkında görevi ihmal veya kötü muamele suçlamalarıyla suç duyurusunda bulunulması.

    Anayasa Mahkemesi: Diğer iç hukuk yolları tüketildikten sonra, yaşam hakkı ve işkence yasağının ihlali nedeniyle bireysel başvuru yapılması.

    AİHM: Tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra, AİHS’nin 2. ve 3. maddelerinin ihlali iddiasıyla AİHM’e başvurulması.

    Devletin, GGM gibi kapalı kurumlarda tuttuğu kişilerin sağlığını koruma yönündeki pozitif yükümlülüğü mutlaktır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, idarenin hukuki ve mali sorumluluğunu doğuracağı gibi, ilgili kamu görevlilerinin de cezai sorumluluğuna yol açabilecektir. Bir yazı önerisi.

    Neden Tuzla Avukat Desteği Gerekli?

    Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nde idari gözetim altında tutulan kişilerin yaşadığı hak ihlalleri ve özellikle sağlık hizmetlerine erişim konusundaki sorunlar, uzman bir hukuki destek olmadan çözümlenmesi güç süreçlerdir. İdari yargı, ceza soruşturmaları, Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusu ve AİHM başvurusu gibi hukuki yollar karmaşık prosedürler içerir. Bu nedenle, Tuzla’da tecrübeli bir avukat desteği almak, hem başvuruların doğru ve zamanında yapılmasını hem de kişinin haklarının en etkin şekilde korunmasını sağlar. Tuzla avukat desteği, geri gönderme merkezinde tutulan yabancıların maruz kaldığı hak ihlallerine karşı en güçlü yoldur.

    Read More

    Yabancılar Hakkında Verilen Sınır dışı (deport) ve İdari Gözetim Tedbir Kararı, Süresi ve Karara Karşı Hukuki Yollar

    Giriş 

    Bu çalışma, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) çerçevesinde yabancılar hakkında uygulanan idari gözetim tedbirine ilişkin usul ve esasları, sunulan yargı kararları ışığında analiz etmektedir. Çalışma, idari gözetim kararını veren makamı, tedbirin azami süresini, bu karara karşı başvurulabilecek hukuki yolları, itirazları inceleyen yargı merciini ve bu mercilerin karar verme sürelerini derinlemesine incelemektedir. Analiz, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi ve ilk derece mahkemesi kararlarından elde edilen bulgulara dayanmaktadır.

    İncelenen yargı kararları doğrultusunda, yabancılar hakkında uygulanan idari gözetim tedbirine ilişkin temel bulgular aşağıda özetlenmiştir:

    Kararı Veren Makam: İdari gözetim kararı, YUKK uyarınca Valilik (İl Göç İdaresi Müdürlüğü) tarafından verilir.

    İdari Gözetim Süresi: İdari gözetim süresi kural olarak altı ayı geçemez. Ancak, sınır dışı etme işlemlerinin yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi gibi nedenlerle tamamlanamaması halinde bu süre en fazla altı ay daha uzatılabilir. Valilik, idari gözetimin devamında zaruret olup olmadığını her ay düzenli olarak değerlendirmekle yükümlüdür.

    Karara Karşı Hukuki Yollar: İdari gözetim kararına karşı temel hukuki başvuru yolu, kararın kaldırılması talebiyle Sulh Ceza Hâkimliğine itirazda bulunmaktır. Ayrıca, idari gözetim sona erdikten sonra, haksız tutulma nedeniyle uğranılan zararlar için idari yargıda tam yargı davası açma imkânı bulunmaktadır.

    İtirazı İnceleyen Makam: İdari gözetim kararına karşı yapılan itirazları inceleme ve karara bağlama görevi münhasıran Sulh Ceza Hâkimliğine aittir. İdare mahkemelerinin bu konuda bir yetkisi bulunmamaktadır.

    İtirazın Sonuçlanma Süresi: Sulh Ceza Hâkimi, yapılan itiraz başvurusunu beş gün içinde sonuçlandırmak zorundadır. Sulh Ceza Hâkimliğinin bu konuda verdiği karar kesindir.

    1. Yabancı için İdari Gözetim Kararının Alınması ve Koşulları 

    Yargı kararlarına göre, idari gözetim kararı, hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancılar için belirli koşulların varlığı halinde Valilikler tarafından tesis edilen idari bir tedbirdir. Bu koşullar YUKK’un 57. maddesine atıfla şöyle sıralanmıştır:

    “Hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan; kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan, kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır.”

    Bu karar, idari gözetimin keyfi bir uygulama olmadığını, kanunda sayılan somut gerekçelere dayanması gerektiğini ortaya koymaktadır.

    2. Yabanı için verilen İdari Gözetim Süresi ve Denetimi 

    İdari gözetim süresi, temel olarak altı ay ile sınırlıdır. Ancak çeşitli kararlarda vurgulandığı üzere, bu süre istisnai durumlarda altı ay daha uzatılarak toplamda bir yılı bulabilmektedir (AYM, 22/11/2022; AYM, 2/6/2020). Sürenin kanuni sınırları aşmaması ve keyfiliğe yol açmaması için kanun koyucu, Valiliğe “idari gözetimin devamında zaruret olup olmadığını her ay düzenli olarak değerlendirme” yükümlülüğü getirmiştir (Danıştay 10. Daire, 2020/5704 E.). Bu aylık değerlendirmeler, tedbirin devamlılığının sürekli olarak denetlenmesini amaçlamaktadır.

    3. İdari Gözetim Kararına Karşı Başvuru Yolu: Sulh Ceza Hâkimliği 

    İncelenen tüm kararlarda, idari gözetim kararına karşı başvurulacak yargı merciinin Sulh Ceza Hâkimliği olduğu konusunda tam bir fikir birliği bulunmaktadır. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57. maddesi uyarınca itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerinin belirlendiği ifade edilmiştir. Bu bağlamda, idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır.”

    İtiraz süreci şu şekilde işlemektedir:

    İdari gözetim altına alınan kişi, yasal temsilcisi veya avukatı Sulh Ceza Hâkimliğine başvurabilir.

    Bu başvuru, idari gözetim tedbirinin uygulanmasını durdurmaz.

    Sulh Ceza Hâkimi, başvuruyu beş gün içinde karara bağlar ve bu karar kesindir.

    İdari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden Sulh Ceza Hâkimliğine başvurulması mümkündür.

    4. Hukuki Yolların Etkililiği ve Tazminat Davaları

     Anayasa Mahkemesi, Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz yolunu, idari gözetimin hukukiliğinin denetlenmesi açısından kural olarak “etkili bir başvuru yolu” olarak kabul etmektedir (AYM, 17.12.2024). Ancak, bu yolun somut olayda etkili bir şekilde işletilmemesi, hak ihlaline yol açabilmektedir. Nitekim 21.01.2025 tarihli bir kararında Yüksek Mahkeme, hâkimliğin Göç İdaresi’nin yanıltıcı cevabına dayanarak itirazı esastan incelememesini kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak görmüştür.

    İdari gözetim sona erdikten sonra, hukuka aykırı tutulma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talepleri için tam yargı davası açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi, bu yolun tüketilmeden yapılan bireysel başvuruları “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez bulmaktadır (AYM, 15/5/2020; AYM, 14/4/2022). Ancak tazminat davalarının hangi yargı kolunda görüleceği konusunda bir belirsizlik göze çarpmaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesi, bu tür davaların adli yargıda görülmesi gerektiğine hükmederken (Uyuşmazlık Mah., 2022/293 E.), Anayasa Mahkemesi bazı kararlarında idari yargıyı işaret etmiştir (AYM, 9/6/2020).

    5. İdari Gözetime Alternatif Yükümlülükler ve Görev Uyuşmazlığı 

    Yargı kararları, idari gözetime alternatif olarak getirilen “belirli adreste ikamet etme” veya “belirli aralıklarla imza atma” gibi yükümlülüklere karşı görevli yargı yeri konusunda bir tartışma olduğunu göstermektedir. Uyuşmazlık Mahkemesi, bu alternatif yükümlülüklerin idari gözetim kararının devamı niteliğinde olduğunu belirterek, bunlara karşı açılacak davaların da adli yargıda (Sulh Ceza Hâkimliği) görülmesi gerektiğine karar vermiştir (Uyuşmazlık Mah., 2023/625 E.). Ancak karara eklenen karşı oylarda, bu yükümlülüklerin idari işlem niteliğinde olduğu ve görevli yargı yerinin idari mahkemeler olması gerektiği savunulmuştur. Bu durum, uygulamanın bu alanında hukuki bir netliğin henüz tam olarak oluşmadığını göstermektedir.

    Sonuç 

    Yabancılar hakkında uygulanan idari gözetim tedbiri, 6458 sayılı Kanun’da detaylı olarak düzenlenmiş bir hukuki müessesedir. Kararlar, Valilik (İl Göç İdaresi) tarafından verilmekte, süresi 6+6 ay formülüyle sınırlanmakta ve her ay idare tarafından denetlenmektedir. Tedbire karşı temel ve ivedi başvuru yolu, beş gün içinde kesin karar veren Sulh Ceza Hâkimliğidir. Bu yol, Anayasa Mahkemesi tarafından etkili bir denetim mekanizması olarak görülmektedir. İdari gözetimin sona ermesinin ardından doğan tazminat talepleri için ise tam yargı davası yolu açıktır. Bununla birlikte, idari gözetime alternatif yükümlülükler ve tazminat davalarının görüleceği yargı kolu gibi konularda içtihatlar arasında farklılıklar bulunması, bu alanlarda hukuki öngörülebilirliğin artırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bir yazı önerisi.

    Neden Tuzla Avukat Desteği Gerekli? /Tuzla Geri Gönderme Merkezi

    İdari gözetim kararlarına karşı hukuki süreçlerin etkin şekilde yürütülebilmesi için avukat desteği kritik bir rol oynamaktadır. Özellikle Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nin İstanbul’un Tuzla ilçesinde yer alması, avukatlar açısından önemli avantajlar sunmaktadır. İstanbul’un merkezine ve çevre ilçelere ulaşım imkânlarının genişliği sayesinde, Tuzla’da faaliyet gösteren avukatlar hem idari gözetim altındaki yabancılarla hızlı iletişim kurabilmekte hem de Sulh Ceza Hâkimliklerine yapılacak başvuruları kısa sürede takip edebilmektedir.

    Tuzla’da avukat desteği almak, gözetim altındaki kişilerin hak kaybı yaşamadan en kısa sürede itiraz başvurularını yapabilmelerine ve hukuki süreçlerinin hızla ilerlemesine yardımcı olur. Ayrıca, bölgeye hâkim avukatların, Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nin işleyişine dair pratik tecrübeleri bulunması, sürecin daha etkin ve güvenli bir şekilde yönetilmesini sağlar.

    Bu nedenle, İstanbul, Tuzla avukat, Pendik avukat, Kartal avukat, Maltepe avukat, Gebze avukat, Aydınlı avukat, Orhanlı avukat, Tepeören avukat, Darıca avukat, Bayramoğlu avukat veya Çayırova avukat, Şekerpınar avukat, Güzelyalı avukat Postane avukat ve Akfırat avukat gibi bölgelerde Tuzla’da geri gönderme merkezinde idari gözetim altında bulunan yabancıların avukat desteği almaları, hem hak ihlallerinin önlenmesi hem de kanunda öngörülen sürelerin titizlikle takip edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

    Read More

    Geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutulan bir yabancı için sınır dışı (deport) işleminin engellenmesi ve idari gözetimin kaldırılmasına yönelik hukuki yollar nelerdir?

    Giriş

    Türkiye’de yabancıların sınır dışı edilmesi ve bu süreçte idari gözetim altına alınmaları, temel olarak 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenmektedir. Literatür, sınır dışı etme kararının ve idari gözetim kararının iki ayrı idari işlem olduğunu, ancak aralarında sıkı bir bağ bulunduğunu ortaya koymaktadır. İdari gözetim, sınır dışı etme kararının uygulanmasını sağlamak amacıyla başvurulan istisnai bir tedbirdir. Dahası bu iki işlem birbirine bağlıdır. Zira sınır dışı etme kararına bağlı olarak yabancılar idari gözetim altına alınabilir; başka bir ifadeyle, yabancı hakkında sınır dışı etme kararı olmaksızın yalın bir idari gözetim kararı alınabilmesi mümkün değildir. Örneğin Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan bir yabancı için bu iki işleme karşı başvurulabilecek hukuki yolları, sunulan literatür çerçevesinde incelemektedir.

    Bu bağlamda sınır dışı işlemini durdurmak ve idari gözetimi sonlandırmak için birbirinden farklı ancak birbiriyle ilişkili iki temel yargısal yol bulunmaktadır. Bunlar; sınır dışı etme kararına karşı İdare Mahkemesi’nde açılacak iptal davası ve idari gözetim kararına karşı Sulh Ceza Hâkimliği’ne yapılacak itirazdır.

    1. Sınır Dışı (Deport) İşleminin Engellenmesine Yönelik Hukuki Yollar

    Sınır dışı işleminin nihai olarak engellenmesi, hakkında tesis edilen sınır dışı etme kararının hukuka aykırılığının tespiti ile mümkündür. Bu amaçla başvurulacak temel hukuki yol, idari yargıda iptal davası açmaktır.

    İdare Mahkemesinde İptal Davası Açılması: YUKK m. 53/3 uyarınca, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde yetkili idare mahkemesinde iptal davası açılabilir. Bu davanın en önemli sonucu, dava süresince sınır dışı işleminin kendiliğinden durmasıdır. Dolayısıyla sınır dışı etme kararına karşı idare mahkemesine başvuru yapılması halinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.

    Yürütmenin Durdurulması Talebi: Dava açılması sınır dışı işlemini durdursa da, idari gözetim gibi bağlı işlemleri otomatik olarak sona erdirmeyebilir. Bu nedenle, dava dilekçesinde ayrıca yürütmenin durdurulması talep edilebilir. Yürütmenin durdurulması kararı, işlemin hukuka aykırılığına dair güçlü bir karine oluşturur ve idari gözetimin kaldırılması için önemli bir dayanak teşkil eder. Dava açarken yürütmenin durdurulmasının istenilmesi halinde eğer bariz bir hukuka aykırılık varsa yürütmenin durdurulmasına karar verilmesiyle iptal kararı gibi bir etki ortaya çıkacak, yani bu işlemin en baştan beri hiç tesis edilmemiş gibi sonuç doğacak ve sınır dışı işlemine bağlı diğer işlemlerin uygulanması da son bulabilecektir.

    Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru: İç hukuk yollarının tüketilmesi veya etkisiz olduğunun anlaşılması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yapılabilir. Özellikle geri gönderileceği ülkede kötü muamele riski (non-refoulement ilkesi) bulunan yabancılar için bu yol önem taşır. AYM, tedbir talebini kabul ederek sınır dışı işlemini durdurabilir. Nitekim bir vakada, “İtiraz edence yapılan bireysel başvuru sınır dışı etme işlemini geçici olarak durdurmuştur.

    2. Geri Gönderme Merkezindeki İdari Gözetim İşleminin Kaldırılmasına Yönelik Hukuki Yollar

    İdari gözetim, kişi özgürlüğünü doğrudan kısıtlayan bir tedbir olduğundan, bu karara karşı özel ve hızlı bir denetim mekanizması öngörülmüştür.

    Sulh Ceza Hâkimliğine İtiraz: İdari gözetim kararına veya süresinin uzatılmasına karşı yabancı veya avukatı, Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurabilir. Bu başvuru, idari gözetimin devamı için gerekli olan şartların (kaçma/kaybolma riski, kamu düzeni tehdidi vb.) mevcut olup olmadığını denetler. İdari gözetim kararına karşı yabancı sulh ceza hâkimliğine başvuru yapabilir. Sulh ceza hâkimliğince idari gözetim kararının hukuka uygun olarak alınmadığının tespit edilmesi durumunda idari gözetim kararının kaldırılması kararı verilecektir.

    İdari Gözetimin İdare Tarafından Kaldırılması (Aylık Değerlendirmeler): Valilik, idari gözetim altındaki yabancının durumunu her ay düzenli olarak değerlendirmek zorundadır. Bu değerlendirmelerde, gözetimin devamında zaruret olup olmadığı incelenir. İdari gözetim altında bulunan yabancının durumu özgürlükten yoksun bırakılma tedbirinin devamında zaruret olup olmadığı noktasında her ay değerlendirmeye tabi tutulur.” Gözetimin devamında zaruret görülmeyen haller mevzuatta sayılmıştır:

    Sınır dışı etme kararının altı ay içinde yerine getirilemeyeceğinin öngörülmesi.

    Yabancının, sınır dışı edilemeyecekler (YUKK m. 55) kapsamına girdiğine dair ciddi emarelerin ortaya çıkması.

    Kaçma ve kaybolma riskinin ortadan kalkması.

    Yabancının gönüllü geri dönüş desteğine başvurması.

    Sınır Dışı Etme Kararının İptalinin Sonucu Olarak Gözetimin Sona Ermesi: İdari gözetim, sınır dışı etme kararının bir sonucudur. Dolayısıyla, asıl işlem olan sınır dışı kararının idare mahkemesince iptal edilmesi, bağlı işlem olan idari gözetim kararını da dayanaksız bırakır ve kaldırılmasını zorunlu kılar. İdare mahkemesi tarafından sınır dışı kararının iptaline karar verilmesi hâlinde idari gözetime temel teşkil eden durum ortadan kalkacağı için idari gözetim sona erecektir.” 

    İdari Gözetim Süresinin Dolması: İdari gözetim süresi kural olarak 6 aydır. Yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesi hakkında doğru bilgi vermemesi gibi nedenlerle bu süre en fazla altı ay daha uzatılabilir. Toplamda bir yılı aşan idari gözetim hukuka aykırıdır ve serbest bırakılmayı gerektirir.

    İnceleme ve Değerlendirme

    Mevzuat, sınır dışı ve idari gözetime karşı hukuki yolların çift kanallı bir yapı sunduğunu göstermektedir. Sınır dışı kararının esasına yönelik denetim İdare Mahkemesi tarafından yapılırken, kişi özgürlüğünü kısıtlayan idari gözetim tedbirinin hukuka uygunluğu Sulh Ceza Hâkimliği tarafından denetlenmektedir.

    Önemli bir detay, idari gözetimin istisnai bir tedbir olduğudur. Her sınır dışı kararı otomatik olarak idari gözetimi gerektirmez. İdari gözetim, her sınır dışı etme kararının otomatik sonucu değildir. İdarenin, YUKK m. 57’de sayılan kaçma riski, sahte belge kullanma, kamu düzeni tehdidi gibi somut gerekçeleri ortaya koyması gerekir. Bu gerekçelerin yokluğu, idari gözetim kararının Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kaldırılması için yeterli bir sebeptir.

    Ayrıca, idari gözetimin amacı cezalandırma değil, sınır dışı işleminin güvenli bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. İdari gözetim, ülkeye yasadışı yollarla giriş yapmak veya ülkede yasadışı şekilde kalmak gerekçesiyle cezai bir önlem veya bir disiplin yaptırımı olarak uygulanamaz. Bu nedenle, sınır dışı edilme ihtimalinin ortadan kalktığı (örneğin, yabancının sınır dışı edilemeyecek kişilerden olduğunun anlaşılması) durumlarda gözetimin devam ettirilmesi hukuka aykırı hale gelir.

    Sonuç

    Örneğin Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan bir yabancı için deport işleminin engellenmesi ve idari gözetimin kaldırılması amacıyla başvurulabilecek hukuki yollar özetle şunlardır:

    Sınır Dışı Kararını Hedef Alan Yol: Kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde yetkili İdare Mahkemesi’nde iptal davası açılmalıdır. Bu dava, yargılama sonuna kadar sınır dışı işlemini otomatik olarak durdurur. Mahkemenin davayı kabul ederek sınır dışı kararını iptal etmesi, idari gözetimi de hukuki dayanaktan yoksun bırakarak kaldırılmasını sağlar.

    İdari Gözetim Kararını Hedef Alan Yol: Sınır dışı davasından bağımsız olarak veya dava devam ederken, idari gözetim kararının kaldırılması için Sulh Ceza Hâkimliği’ne itiraz edilebilir. Bu itirazda, idari gözetim şartlarının oluşmadığı, sürenin aşıldığı veya gözetimin devamında zaruret kalmadığı gibi hususlar ileri sürülebilir.

    İdari Başvuru ve Denetim: Valilik tarafından yapılan aylık periyodik değerlendirmeler takip edilmeli ve idari gözetimin devamı için zaruret bulunmadığına ilişkin dilekçelerle idareye başvurulmalıdır.

    Bu yollar, yabancının hem sınır dışı edilme riskine karşı hem de kişi özgürlüğünü kısıtlayan idari gözetime karşı haklarını korumasına olanak tanıyan kapsamlı bir hukuki güvence sistemi oluşturmaktadır. Bir makale önerisi.

    Tuzla Avukat Desteği Neden Gerekli? | Tuzla Geri Gönderme Merkezi

    Tuzla Geri Gönderme Merkezi’nde idari gözetim altında tutulan ve sınır dışı (deport) kararı verilen yabancılar için hukuki süreçler karmaşık ve kısa süreli başvuru sürelerine tabidir. Bu nedenle Tuzla’da görev yapan deneyimli bir avukatın desteği, hak kaybını önlemek ve süreçleri doğru yönetmek açısından kritik önem taşır.

    Sınır dışı kararı, YUKK m. 53/3 uyarınca tebliğden itibaren 7 gün içinde İdare Mahkemesi’nde iptal davası açılmasını gerektirir. Bu dava, yargılama sonuçlanana kadar sınır dışı işlemini durdurur. Ayrıca, dava dilekçesinde yürütmenin durdurulması talep edilmesi, idari gözetim kararının kaldırılması için güçlü bir hukuki dayanak oluşturur.

    İdari gözetim kararı ise Sulh Ceza Hâkimliği’ne itiraz yoluyla denetlenir. Hâkim, idari gözetimin devamı için gerekli şartların bulunup bulunmadığını inceleyerek, hukuka aykırı durumlarda gözetim kararını kaldırabilir. Ayrıca valilik tarafından yapılan aylık değerlendirmeler de gözetim süresinin devamına ilişkin önemli bir denetim mekanizmasıdır.

    Tuzla’da görev yapan bir avukatın Geri Gönderme Merkezi’ne yakınlığı, dilekçelerin hazırlanması, başvuruların hızlı yapılması ve mahkeme süreçlerinin etkin takibi açısından büyük avantaj sağlar. İstanbul Pendik, Kartal, Maltepe, Gebze ve çevresinde yaşayan yabancılar, Tuzla’daki avukat desteği ile hem sınır dışı riskini azaltabilir hem de kişi özgürlüğünü koruma şansını artırabilir.

    Read More