
Giriş
Bu yazı, deniz yoluyla taşınan bir eşyanın varma limanına geç teslim edilmesi durumunda, yük sahibinin (gönderen, gönderilen veya sigortacı gibi hak sahipleri) sahip olduğu hukuki hakları, bu hakları kullanırken izlemesi gereken adımları ve dikkat etmesi gereken kritik noktaları, sunulan çeşitli mahkeme kararları ışığında analiz etmektedir. Türk Ticaret Kanunu (TTK), ilgili uluslararası konvansiyonlar (CMR vb.) ve yerleşik Yargıtay içtihatları, yük sahibinin haklarının çerçevesini çizerken, aynı zamanda bu hakların kullanılabilmesi için belirli usuli şartlar ve ispat yükümlülükleri öngörmektedir. Çalışma, bu karmaşık hukuki süreci ana bulgular, inceleme ve sonuç bölümleriyle aydınlatmayı amaçlamaktadır.
1. Dava Hakkının Temeli ve Koşulları
Geç teslimden kaynaklanan dava hakkının temelini, taşıyanın sözleşmeden doğan özen yükümlülüğünü ihlal etmesi oluşturur. Taşıyan, eşyayı sözleşmede kararlaştırılan sürede veya böyle bir süre yoksa “şartlar dikkate alındığında özenli bir taşıyıcıya tanınabilecek makul bir süre içinde” teslim etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali, taşıyanın sorumluluğunu doğurur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin vurguladığı temel prensip şudur: “taşıyan, eşyanın zıyaı veya hasarından yahut geç tesliminden doğan zararlardan, zıya, hasar veya teslimde gecikmenin, eşyanın taşıyanın hâkimiyetinde bulunduğu sırada meydana gelmiş olması şartıyla sorumludur“ (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi-2020/116).
2. Yük Sahibinin Atması Gereken Adımlar ve Yükümlülükleri
Yük sahibinin tazminat hakkını etkin bir şekilde kullanabilmesi için yerine getirmesi gereken kritik usuli yükümlülükler bulunmaktadır:
İhbar Yükümlülüğü: Yük sahibinin hak kaybına uğramaması için en önemli adımlardan biri, gecikmeyi taşıyana süresi içinde bildirmesidir. TTK, bu konuda kesin bir süre öngörmektedir. Bir kararda belirtildiği üzere, “TTK m. 1185/5 gereği, yükün gönderilene tesliminden itibaren aralıksız 60 gün süre içinde gecikme zararı ve tazmin talebinin taşıyana yazılı bildirimi” yapılmalıdır. Aksi halde tazminat hakkı düşer.
Zararın İspatı: Tazminat talebinin kabulü için en temel şart, gecikme ile zarar arasında bir illiyet (nedensellik) bağı kurulması ve bu zararın somut delillerle ispat edilmesidir. Mahkemeler, “HMK’nun 190. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur” ilkesini esas alır (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi-2018/329). Yük sahibinin, sipariş iptalleri, müşteriye yapılan iskontolar, kâr kaybı veya ek masraflar gibi zararlarını faturalar, yazışmalar, banka kayıtları ve ticari defterlerle kanıtlaması gerekir. Sadece ticari defterlerdeki satış düşüşü gibi soyut iddialar, zararın ispatı için yeterli görülmemektedir.
Hak Düşürücü Süre: Yük sahibinin dava açmak için sınırlı bir zamanı vardır. TTK uyarınca, “Eşyanın ziyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı, bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer.” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi-2022/2318). Bu süre, eşyanın teslim edildiği veya edilmesi gerektiği tarihten itibaren başlar ve mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) dikkate alınır. Taşıyanın “zararın tazmin edileceği konusunda oyalaması” dahi bu süreyi durdurmaz.
3. Taşıyanın Sorumluluğunun Sınırları ve İstisnaları
Taşıyanın sorumluluğu mutlak değildir ve kanunla sınırlandırılmıştır.
Sınırlı Sorumluluk: Taşıyanın kusurunun basit olduğu durumlarda, tazminat miktarı kanuni bir üst sınırla limitlenmiştir. TTK m. 1186/6 uyarınca, “taşıyanın, navlun sözleşmesine konu eşyanın geç tesliminden doğan sorumluluğu, geciken eşya için ödenecek navlunun iki buçuk katı ile sınırlıdır ancak bu tutar, navlun sözleşmesi uyarınca ödenecek toplam navlun miktarından fazla olamayacaktır.” Mahkemeler, bu sınırı dikkate alarak tazminata hükmederler.
Sınırlı Sorumluluğun Ortadan Kalkması (Kast ve Pervasızca Davranış): Yük sahibinin, uğradığı zararın tamamını talep edebilmesi için taşıyanın sınırlı sorumluluktan yararlanamayacağını ispatlaması gerekir. Bu durum, taşıyanın eyleminin “kasten yapılması yahut geç teslim olasılığını hiçe sayan, bu olasılığı düşüncesizce göze alan pervasız bir davranış niteliğinde” olması halinde mümkündür. Örneğin, konteynerlerin limanda unutulması gibi durumlar, pervasızca davranış olarak nitelendirilerek taşıyanın tam tazminat ödemesine yol açabilir.
4. Yargılama Sürecine İlişkin Diğer Hususlar
Görevli Mahkeme: Deniz taşımacılığından kaynaklanan uyuşmazlıklar, ticari dava niteliğindedir. Bu tür davalara bakmakla görevli mahkemeler Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Özellikle büyük şehirlerde, bu davalar için uzmanlaşmış “Denizcilik İhtisas Mahkemesi” görevlidir (İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi-2017/1430).
Takas ve Mahsup Hakkı: Yük sahibi, geç teslimden kaynaklanan zararını, taşıyanın talep ettiği navlun borcundan mahsup edilmesini talep edebilir. Bir Yargıtay kararında, mahkemenin “davalının savunmasına yansıyan sayışma iradesini de nazara almadığını göstermektedir” denilerek bu hakkın önemi vurgulanmıştır (Yargıtay-11. Hukuk Dairesi-2009/14025).İnceleme
Sonuç
İncelenen kararlar bütünü, deniz yoluyla taşımada geç teslim halinde yük sahibinin hak arama sürecinin çift yönlü bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bir yanda kanun, taşıyanı “özenli bir taşıyıcı” gibi davranmadığı takdirde sorumlu tutarak yük sahibini korumaktadır. Diğer yanda ise, bu hakkın kullanılmasını sıkı usuli kurallara ve ağır ispat yükümlülüklerine bağlayarak taşıyanı spekülatif ve ispatlanamayan taleplerden korumayı amaçlamaktadır.
Yük sahibinin başarısı, proaktif ve titiz davranmasına bağlıdır. Sözleşme aşamasından teslim anına kadar tüm süreçlerin yazılı olarak belgelenmesi, gecikmenin fark edildiği anda derhal ve usulüne uygun şekilde ihtar çekilmesi ve zararın kalem kalem, somut delillerle (üçüncü kişilere ödenen cezalar, alternatif taşıma faturaları, kâr kaybını gösterir hesaplamalar vb.) ortaya konulması elzemdir. Özellikle 1 yıllık hak düşürücü süre, haklı dahi olsa dava hakkının kaybedilmesine neden olabilecek en önemli engeldir.
Taşıyanın “kast veya pervasızca davranışı”nın ispatı, sınırlı sorumluluk kalkanını aşmanın tek yoludur ve bu, davanın seyrini tamamen değiştirebilecek stratejik bir noktadır. Bu nedenle, gecikmenin nedeninin derinlemesine araştırılması (örneğin, geminin kasten başka rotaya yönlendirilmesi, bilinen bir teknik arızaya rağmen yola çıkılması vb.) kritik önem taşır.
Deniz yoluyla taşınan eşyanın geç teslimi halinde yük sahibi, zararlarının tazmini için önemli hukuki haklara sahiptir. Ancak bu hakların fiili bir kazanıma dönüşmesi, belirli bir yol haritasının dikkatle izlenmesini gerektirir. Yük sahibinin başarı şansını artırmak için atması gereken adımlar özetle şunlardır:
Sözleşmeyi İncelemek: Taşıma sözleşmesinde teslim süresi ve gecikmeye ilişkin özel hükümler olup olmadığını kontrol etmelidir.
Derhal Bildirimde Bulunmak: Gecikmeyi öğrendiği andan itibaren TTK’da öngörülen 60 günlük süre içinde taşıyana yazılı olarak bildirimde bulunmalıdır.
Zararı Belgelemek: Gecikme nedeniyle ortaya çıkan tüm doğrudan ve dolaylı zararlarını somut delillerle (faturalar, yazışmalar, sözleşmeler, raporlar) ispat edilebilir hale getirmelidir.
Hak Düşürücü Süreye Dikkat Etmek: Tazminat hakkının kaybolmaması için, eşyanın teslim edilmesi gereken tarihten itibaren 1 yıl içinde mutlaka dava açmalıdır.
Doğru Mahkemeye Başvurmak: Davayı, görevli olan Denizcilik İhtisas Mahkemesi’nde veya Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açmalıdır.
Profesyonel Destek Almak: Deniz ticareti hukukunun karmaşıklığı, sınırlı sorumluluk rejimleri ve usuli süreler göz önüne alındığında, sürecin başından itibaren uzman bir avukattan hukuki destek almak, hak kayıplarını önlemek adına en doğru yaklaşım olacaktır. Bir yazı önerisi.

Neden Tuzla Avukat Desteği Gerekli?
Deniz yoluyla taşımacılıkta “geç teslim”e dayalı tazminat davaları, hem maddi hem usuli anlamda son derece teknik detaylar içerir. Taşıyanın kusurunu ve gecikme nedeniyle oluşan zararın varlığını ispat yükü tamamen yük sahibine aittir. TTK’nın getirdiği ihbar süreleri, 1 yıllık hak düşürücü dava açma süresi, sınırlı sorumluluk rejimi ve kast-pervasızlık gibi sorumluluğu kaldıran istisnalar; davanın kaderini belirleyebilir. Bu nedenle, yük sahibinin hem gecikmeyi belgeleyebilmesi hem de tazminat talebinin dayandığı zararları usulüne uygun şekilde ortaya koyması gerekir.
Tuzla’nın yanı sıra Pendik avukat, Kartal avukat, Maltepe avukat, Gebze avukat, Çayırova avukat ve Tepeören, Aydınlı Avukat avukat, tersane avukat gibi deniz ticaretine hâkim, bölgesel uzmanlık sahibi hukukçularla çalışmak, yük sahibinin haklarının eksiksiz korunmasını sağlar. Bu yerel avukatlar, taşıma sözleşmesinin yorumlanmasından delil toplanmasına, sürelere riayet edilmesinden mahkemeye başvuruya kadar her adımda stratejik rehberlik sunar. Özellikle taşıyanın pervasızca davranışlarının ispatlanması gibi kritik noktalarda, uzman bir avukat desteği olmadan açılan davaların reddedilme riski oldukça yüksektir. Hak kayıplarını önlemek ve zararların eksiksiz tazminini sağlamak için sürecin başından itibaren profesyonel destek alınması mutlak önem taşır.


