
Bu çalışmada Anlaşmalı boşanma protokolünde velayet hakkından feragat edilir mi, ederse ileride dava açabilir mi? anlaşmalı boşanma sürecinde taraflardan birinin velayet hakkından feragat etmesinin hukuki geçerliliğini ve bu feragatin gelecekte velayet davası açma hakkına etkisini analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Sunulan Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında, velayet hakkının niteliği, bu haktan feragatin mümkün olup olmadığı ve en önemlisi, çocuğun üstün yararı ilkesinin bu sürece nasıl yön verdiği incelenmiştir.
A. Anlaşmalı Boşanma Protokolünde Velayet Düzenlemesi ve “Feragat” Kavramı
Anlaşmalı boşanma protokolünde taraflar, müşterek çocuğun velayetinin kimde kalacağı konusunda bir düzenleme yapabilirler. Yargıtay kararlarında bu durum, sıklıkla bir tarafın velayet talebinden “feragat etmesi” olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, bir kararda tarafların protokol ile “kadının velayet… taleplerinden feragat ettiğini” bildirebileceği ve mahkemenin bu beyanı “feragat niteliğinde” kabul edeceği belirtilmiştir (Yargıtay 2. HD, 2018/6126). Bu, pratikte velayetin anlaşma yoluyla diğer eşe bırakılmasının mümkün olduğunu göstermektedir.
Ancak, bu “feragat” kavramı, velayet hakkının temel niteliğiyle çelişiyor gibi görünebilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, velayetin temel bir hak olduğunu ve devredilemeyeceğini vurgulamıştır: “Velayet, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak niteliğindedir. Bu nedenle başkasına devredilemez, miras yoluyla geçmez ve bu haktan vazgeçilemez. Bu hak başkasına devredilemediği gibi bu haktan feragat da edilememektedir.” (AYM, 2010/119)
Bu iki farklı yaklaşım, “feragat” kelimesinin kullanımındaki ayrımdan kaynaklanmaktadır. Anayasa Mahkemesi, velayet hakkının kendisinden soyut bir vazgeçmenin imkansızlığını belirtirken; Yargıtay, boşanma anındaki somut duruma ilişkin olarak velayetin kullanımının diğer ebeveyne bırakılması yönündeki irade beyanını “feragat” olarak adlandırmaktadır. Hatta daha güncel bir Yargıtay kararı, bu kavramsal karmaşayı ortadan kaldıracak şekilde, velayetin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle feragat beyanının anlamsız olduğunu ve mahkemenin her durumda çocuğun yararını gözeterek karar vereceğini belirtmiştir (Yargıtay 2. HD, 2024/4464).
B. Velayetten Feragat Edilse Dahi İleride Dava Açma Hakkı
İncelenen kararların tamamında ortak olan en net bulgu, anlaşmalı boşanma protokolü ile yapılan velayet düzenlemesinin kesin ve geri dönülemez olmadığıdır. Velayet hakkından feragat eden veya velayetin diğer eşe bırakılmasını kabul eden taraf, ileride belirli şartların oluşması halinde velayetin değiştirilmesi için dava açma hakkını kaybetmez. Bu hakkın kullanılabilmesi için temel koşul, çocuğun üstün yararı ve durum ve koşullarda esaslı bir değişiklik olmasıdır. Yargıtay, bu durumu şu şekilde özetlemektedir: “boşanma kararının kesinleşmesinden sonra durum ve koşullarda velayet sahibinin değiştirilmesini gerektirecek bir değişiklik husule geldiği kanıtlanamadığı gibi, küçüğün menfaatinin de böyle bir değişikliği gerektirdiğine ilişkin bir sebep de ortaya konulamamıştır” (Yargıtay 2. HD, 2009/2481). Bu ifade, koşulların değiştiği ve çocuğun menfaatinin gerektirdiği kanıtlandığı takdirde velayet davası açılabileceğini ve başarılı olabileceğini göstermektedir. Nitekim bir başka kararda, velayeti alan babanın görevini ihmal etmesi ve çocuğun anneyle yaşamak istemesi gibi nedenlerle velayetin annenin talebi üzerine değiştirilmesine hükmedilmiştir (Yargıtay 2. HD, 2011/17064).
Belirleyici İlke: Çocuğun Üstün Yararı: Tarafların anlaşması ne yönde olursa olsun, hakim bu anlaşmayı çocuğun menfaatine uygun bulmak zorundadır. Yargıtay’ın da vurguladığı gibi, “Velâyet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin dahi göz önünde tutulması gerekir.” (Yargıtay 2. HD, 2023/5735). Bu ilke, mahkemenin sadece tarafların beyanlarıyla bağlı kalmayıp, gerekirse sosyal inceleme raporları, uzman görüşleri ve çocuğun idrak yaşındaysa beyanını alarak en doğru kararı vermesini gerektirir.
“Feragat”in Hukuki Anlamı: Protokoldeki “feragat” ifadesi, velayet hakkının kökünden yok edilmesi değil, o anki koşullar altında velayetin kullanımının diğer ebeveyne bırakılmasına rıza göstermek anlamına gelir. Bu rıza, mutlak ve süresiz değildir. Velayeti devralan ebeveynin görevini ihmal etmesi, çocuğun fiziksel veya ruhsal gelişiminin tehlikeye girmesi gibi yeni durumlar, eski anlaşmayı geçersiz kılar ve mahkemenin müdahalesini zorunlu hale getirir.
Dava Açma Şartları: İleride açılacak bir velayetin değiştirilmesi davasının başarılı olması için, sadece ebeveynin fikrini değiştirmiş olması yeterli değildir. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan, velayet sahibinin görevini gereği gibi yapamadığını veya çocuğun menfaatinin değişikliği gerektirdiğini gösteren somut ve ciddi olguların delilleriyle birlikte mahkemeye sunulması gerekir.
Sonuç
Anlaşmalı boşanma protokolünde bir taraf, velayetin diğer tarafa bırakılmasını kabul edebilir. Bu durum, Yargıtay içtihatlarında zaman zaman “velayetten feragat” olarak adlandırılsa da, bu, velayet hakkından mutlak ve geri dönülemez bir şekilde vazgeçildiği anlamına gelmez. Velayet kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların anlaşması her zaman hakimin onayına ve çocuğun üstün yararı ilkesine tabidir.
Evet, velayetin diğer eşe bırakılmasını kabul eden taraf ileride dava açabilir. Bu feragat, gelecekte dava açma hakkını ortadan kaldırmaz. Ancak bu davanın kabulü için; boşanma sonrası koşullarda çocuğun menfaatini etkileyen ciddi ve esaslı bir değişiklik yaşandığının (örneğin velayet sahibi ebeveynin ihmali, çocuğun istismarı, sağlık veya eğitim koşullarındaki olumsuzluklar vb.) somut delillerle ispatlanması zorunludur. Mahkeme, her durumda çocuğun güncel yararını gözeterek yeni bir velayet düzenlemesi yapma yetkisine sahiptir. Bir makale önerisi.

Velayet Hakkında Feragat ve İleride Dava Açma Durumu Neden Uzman Tuzla Avukat Desteği Gerektirir?
Boşanma sürecinde, özellikle anlaşmalı boşanma protokolünde velayet hakkının nasıl düzenleneceği önemli bir konudur. Taraflar, velayetin diğer ebeveyne bırakılmasını kabul edebilir, ancak bu durum velayet hakkından mutlak ve geri dönülemez bir feragat anlamına gelmez. Bu nedenle, velayet konusunda yapılacak anlaşmaların hukuki geçerliliği ve olası ilerideki hak talepleri uzman bir avukat desteğiyle doğru şekilde değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, çocuğun menfaati tehlikeye girebilir veya taraflar ileride haklarını kaybedebilir.
Tuzla avukat, Orhanlı avukat, Aydınlı avukat, Tepeören avukat, Gebze avukat, Çayırova avukat ve Şekerpınar avukat arayışında olan kişiler için, yerel hukuk bilgisi ve bölge adliyelerinde edinilmiş tecrübe kritik bir avantaj sağlar. Her mahkemenin işleyişi ve uygulamaları farklı olabileceğinden, bölgesel dinamikleri bilen ve aile hukuku alanında uzmanlaşmış bir avukatla çalışmak, sürecin doğru yönetilmesini sağlar.
İşte bu noktada, alanında uzman bir avukat ile çalışmak, olası hukuki riskleri önceden tespit edip, en uygun stratejiyi belirlemede kritik rol oynar. Ayrıca, velayetle ilgili olası değişikliklerde, yeni durumların nasıl değerlendirilmesi gerektiği ve hangi koşullarda dava açılabileceği konusunda doğru yönlendirme almanızı sağlar. Bu sayede, hem çocuk hem de taraflar açısından en doğru ve hukuka uygun kararlar alınabilir.


