
Türk Medeni Kanunu uyarınca hükmedilen yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafın mali gücü oranında ödenen süresiz bir irattır. Ancak, bu nafaka mutlak ve değişmez bir nitelik taşımaz. Yoksulluk nafakasının kaldırılması, azaltılması veya kaldırılması mümkündür. Tarafların hayat koşullarında ve mali durumlarında zamanla meydana gelen değişiklikler, nafaka miktarının yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir. Bu yazı, sunulan Yargıtay kararları ışığında, yoksulluk nafakasının kaldırılması, artırılması ve azaltılması davalarının hangi ilke ve koşullar altında değerlendirildiğini, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihatlarını ve benimsediği temel yaklaşımları ayrı ayrı incelemektedir. Bu yazı, hem esasa ilişkin maddi hukuk kurallarını hem de davaların seyrini etkileyen usuli meseleleri ele alarak bütüncül bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır.
a) Genel İlkeler
Yoksulluk Kavramının Geniş Yorumu: Yargıtay, yoksulluğu dar anlamda “hiç geliri olmamak” olarak tanımlamamaktadır. Yerleşik içtihatlara göre, “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.” (Yargıtay HGK, 2017/455 E. – 2019/1084 K. sayılı karardan alıntılanmıştır).
Asgari Ücretin Tek Başına Belirleyici Olmaması: Nafaka alacaklısının asgari ücret veya biraz üzerinde bir gelir elde etmeye başlaması, tek başına yoksulluğun ortadan kalktığı ve nafakanın kaldırılması gerektiği anlamına gelmez. Bu durum, nafaka miktarının indirilmesinde bir etken olarak değerlendirilir, ancak nafaka hakkını tamamen ortadan kaldırmaz.
Değişen Koşullar ve Hakkaniyet İlkesi (TMK m. 176/4): Nafakanın artırılması veya azaltılması taleplerinin temel dayanağı, “tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerdir”. Mahkemeler, bu değişikliklerin olağanüstü ve önemli olup olmadığını somut delillerle değerlendirir.
Sözleşmeye Bağlılık İlkesi: Özellikle anlaşmalı boşanma protokolü ile belirlenen nafakaların değiştirilmesi taleplerine Yargıtay temkinli yaklaşmaktadır. “Sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden, tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arz eder.“ (Yargıtay 2. H.D., 2021/1356 E. – 2021/3869 K. sayılı karardan alıntılanmıştır). Bu tür taleplerin kabulü için tarafların mali durumlarında öngörülemeyen, olağanüstü bir değişiklik yaşanması aranır.
Enflasyon Oranının (ÜFE/TÜFE) Rolü: Tarafların mali durumlarında olağanüstü bir değişiklik ispatlanamadığı durumlarda, nafaka artırım talepleri için standart ölçüt, paranın alım gücünü korumak amacıyla Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) artış oranıdır. Bu oranın üzerinde bir artış için haklı bir neden gösterilmelidir.
Usuli Meselelerin Önemi: Birçok dava, esasa girilmeden usuli nedenlerle reddedilmekte veya geri çevrilmektedir. Özellikle nafaka davalarında yıllık nafaka farkının kanuni temyiz sınırının altında kalması, vekaletname veya dosya eksiklikleri gibi nedenler, yargılamanın seyrini doğrudan etkilemektedir.
b) Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması Davaları
Yoksulluk nafakasının kaldırılması, en köklü değişikliği ifade eder ve belirli şartların gerçekleşmesine bağlıdır. TMK m. 176/3’e göre nafaka; alacaklının yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümüyle kendiliğinden, alacaklının evli olmadan fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması veya haysiyetsiz hayat sürmesi halinde ise mahkeme kararıyla kaldırılır.
Yoksulluğun Ortadan Kalkması: Yargıtay’ın en sık değerlendirdiği bu sebep için, nafaka alacaklısının elde ettiği gelirin, yukarıda tanımlanan temel yaşam giderlerini karşılayacak, onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde, düzenli ve güvenceli olması gerekir. Geçici işlerde çalışmak veya sadece asgari ücret düzeyinde bir gelire sahip olmak, yoksulluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak görülmemektedir.
İspat Külfeti ve “Çoğun İçinde Az da Vardır” İlkesi: Nafakanın kaldırılmasını talep eden taraf, dayandığı sebepleri (örneğin yoksulluğun ortadan kalktığını) somut delillerle ispatlamakla yükümlüdür. Eğer mahkeme, yoksulluğun tamamen ortadan kalkmadığına ancak alacaklının mali durumunda bir iyileşme olduğuna kanaat getirirse, “nafakanın kaldırılması istemi nafakanın indirilmesi istemini de kapsayacağından” (Yargıtay HGK, 2014/692 E. – 2016/125 K.) nafakanın tamamen kaldırılması talebini reddedip, hakkaniyete uygun bir indirim yapabilir.
c) Yoksulluk Nafakasının Artırılması Davaları
Bu davalar genellikle paranın alım gücündeki düşüş veya tarafların durumlarındaki değişiklikler nedeniyle açılır. Tarafların mali durumlarında olağanüstü bir değişiklik olmadığı sürece, Yargıtay’ın yerleşik uygulaması, nafakanın takdir edildiği tarihteki dengeyi korumak amacıyla ÜFE (bazı kararlarda TÜFE) oranında artırılması yönündedir. Yargıtay, bir değişiklik ispatlanmadığı halde bu oranın üzerinde yapılan artışları “yanılgılı değerlendirme” olarak kabul edip bozma sebebi saymaktadır (Yargıtay 3. H.D., 2016/17393 E. – 2017/6650 K.).
Olağanüstü Durum: ÜFE oranından daha yüksek bir artış talep ediliyorsa, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarında (örneğin sağlık sorunları) ciddi bir artış olduğu veya nafaka yükümlüsünün gelirinde önemli bir iyileşme yaşandığı ispat edilmelidir. Mahkeme, bu iddiaları araştırarak hakkaniyete göre yeni bir denge kurar.
d) Yoksulluk Nafakasının Azaltılması Davaları
Azaltma talepleri, genellikle nafaka yükümlüsünün mali durumunun kötüleşmesi veya nafaka alacaklısının mali durumunun iyileşmesi gerekçelerine dayanır.
Nafaka Alacaklısının Gelir Elde Etmesi: Alacaklının çalışmaya başlayıp gelir elde etmesi, nafakanın azaltılması için en yaygın gerekçelerden biridir. Yargıtay, bu durumu yoksulluğun tamamen ortadan kalkması olarak değil, nafaka miktarının yeniden değerlendirilmesini gerektiren bir olgu olarak görür. Mahkeme, “TMK’nın 4.maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.” (Yargıtay 3. H.D., 2015/16107 E. – 2016/224 K.).
Nafaka Yükümlüsünün Mali Durumunun Kötüleşmesi: Yükümlünün işini kaybetmesi, gelirinde ispatlanabilir ve ciddi bir düşüş olması gibi durumlar da nafakanın indirilmesi için geçerli bir sebep olabilir.
Sözleşmeye Bağlılığın Önemi: Anlaşmalı boşanma protokolü ile kararlaştırılan nafakaların azaltılması taleplerinde Yargıtay daha katı bir tutum sergilemektedir. Davacının (yükümlünün), boşanma sonrası mali durumunda öngörülemez ve olağanüstü bir kötüleşme olduğunu ispatlayamaması durumunda, sırf döviz kurundaki artış veya genel ekonomik zorluklar gibi nedenlerle yaptığı azaltma talebi, “hakkın kötüye kullanılması” olarak değerlendirilerek reddedilebilmektedir (Yargıtay 2. H.D., 2021/6536 E. – 2021/6618 K.). Bir makale önerisi.
Sonuç
İncelenen Yargıtay kararları, yoksulluk nafakasıyla ilgili davaların statik olmadığını ve “hakkaniyet” ile “değişen koşullar” ilkeleri çerçevesinde dinamik bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu göstermektedir. Yargıtay’ın yaklaşımı, nafakanın amacının alacaklıyı zenginleştirmek değil, boşanma nedeniyle düşülen yoksulluk durumunu telafi etmek olduğu yönündedir.
Bu çerçevede, nafakanın kaldırılması için yoksulluğun somut delillerle ispatlanmış bir şekilde sona ermesi gibi kesin koşullar aranırken; azaltılması talepleri, taraflar arasındaki ekonomik dengenin değişmesi durumunda hakkaniyeti yeniden sağlamak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Artırılması taleplerinde ise temel ölçüt, olağanüstü bir durum yoksa, enflasyon karşısında nafakanın alım gücünü korumaktır. Tüm bu süreçlerde mahkemeler, hem tarafların iddialarını somut delillerle ispatlamasını beklemekte hem de her somut olayın kendi özgün koşulları içinde adil bir denge kurmayı hedeflemektedir. Bu nedenle, bu tür davalarda sonuç, büyük ölçüde sunulan delillere ve değişen koşulların niteliğine bağlıdır.

Neden İstanbul, Tuzla Avukat Desteği Gerekli?
Yoksulluk nafakasına ilişkin davalar, hem maddi hem de usule ilişkin karmaşık detaylar içermektedir. Her somut olay, farklı sosyoekonomik koşullara, anlaşmalara ve delillere dayandığından, yanlış strateji ya da eksik sunulan belge hak kaybına neden olabilir.
Bu nedenle, İstanbul Tuzla avukat, Pendik avukat, Kartal avukat, Maltepe avukat, Gebze avukat, Tepeören avukat, Orhanlı avukat ve Çayırova avukat gibi bölgesel düzeyde aile hukuku alanında uzman avukatlardan destek almak, nafaka taleplerinizin doğru biçimde yönlendirilmesi açısından büyük önem taşır.
Uzman bir avukat, nafaka davasının açılabilirliğini analiz eder, delilleri toplayarak sunar, ekonomik raporları değerlendirir ve gerekirse protokol hükümlerinin geçerliliğine itiraz eder. Böylece hem nafaka alacaklısı hem de yükümlü açısından adil bir sonuca ulaşılması sağlanabilir.

